Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ben sana hep üşüyordum, çünkü kıştım. nakıştım, bakıştım. inkar etmiyorum da bunu, seni sevmek gibi büyük işlere kalkıştım. ve lütfen inkar etme; sana en çok ben yakıştım. Özdemir Asaf.
... İnsan geçmişinden usul usul kopmaz her zaman, öyle peyderpey kendiliğinden düşen ölü bir tırnak gibi. İnsan geçmişinden bir anda pat diye kopar bazen; kesinkes yırtılır bir bağ, bir daha asla bağlanmamak üzere... Bilirsin ki hatırlamamak tek seçeneğindir. Bilirsin ki hatırlamamak kendini inkâr demektir. Bedeli göze alırsın. Ancak böyle hayatta kalırsın.
Reklam
Orhan Pamuk İsviçre dergisine konuştu. "Kimse söylemiyor bari ben söyleyeyim, Türkiye'de 30 bin Kürt, 1 milyon Ermeni öldürüldü." dedi. Aslında Kar romanının tanıtım röportajıydı ve bu lafların, romanın içeriğiyle alakası yoktu. Yazdıklarıyla değil, söyledikleriyle şöhret olan dünyadaki tek yazar'dı! (Bu iğnele biraz haksızlık olduğu kanısındayım. Dış ülkelerde belli bir okur kitlesi olduğunu sonradan öğrendim. Yalnız bu demek değildir ki bu sözleriyle tanınırlık oranını katladığı inkar edilemez.) Peki neden onca ülke varken, bu lafı gidip İsviçre'de söylemişti? Çünkü çamur atıp iz bırakmak için ideal adresti...İsviçre'de konuşup "Ermeni soykırımı vardır." demek serbestti, "Ermeni soykırımı yoktur" demek, yasaktı. Herhangi bir Türk'ün Orhan Pamuk'un söylediklerine karşı savunma yapabilmesi, kanunen suçtu. Nitekim... Kısa süre sonra, İsviçre'ye gidip "Ermeni soykırımı yoktur" diyen Türk Tarih Kurumu Başkanı Profesör Yusuf Halaçoğlu hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkartıldı. "Edebiyatçı" tarihi suçlarsa, fikir özgürlüğüne giriyordu. "Tarih Profesörü" savunursa, hapse giriyordu. Hadisenin "bu ne perhiz bu ne lahana turşusu tarafı" da vardı. Bize "soykırımcı" diyen İsviçre'nin Ankara Büyükelçisi Walter Gyger eniştemizdi. Soykırımcı dediği milletten, Türk'le evliydi.
“Bu kırmızının anlamı nedir?” diye yine sordu atı ezberden çizmiş kör nakkaş. “Renklerin anlamı orada karşımızda olmaları ve onları görmemizdir,” dedi öteki. “Görmeyene kırmızı anlatılamaz.” “Münkirler, zındıklar, inançsızlar da Allah’ı inkar etmek için onun gözükmediğini söylerler” dedi atı çizen kör nakkaş. “Oysa o görene gözükür” dedi öbür utsa. “Kuran-ı Kerim bu yüzden görenle görmeyenin hiç bir olmayacağını söyler.”
İnsan yaşamak için yalan söylemek zorunda olan korkmuş bir hayvandır. Toplumlar ölümü inkâr etmek üzerine kurulmuş standart sistemlerdir.
"İnsan zihninin ilkel ego savunma mekanizması, beynin kaldıramayacağı kadar fazla stres üreten tüm gerçekleri reddeder. Buna inkar denir."
Sayfa 269
Reklam
''Ben sana hep üşüyordum, Çünkü kıştımü, aşktım, bakıştım. İnkar etmiyorum da bunu, Seni sevmek gibi büyük işlere kalkıştım. Ve lütfen inkar etme; Sana en çok ben yakıştım...''
"Sadece Tanrı'ya inandığım anlarda yaşamış olduğumu hatırladım. Bu geçmişte nasılsa, bugün de öyleydi. Yaşamak için Tanrı'nın varlığının farkında olmaya ihtiyaç duyuyordum. O'nu unutmaya, ya da O'nu inkar etmeye göreyim; ölüyordum. Bu canlanma ve ölme neyin nesi? Tanrı'nın varlığına olan inancımı yitirdiğimde yaşamıyorum. Şayet O'nu bulmaya yönelik içimde bir umut kırıntısı olmasaydı kendimi çoktan öldürmüştüm. Sadece O'nu hissettiğimde ve bulmaya çalıştığımda yaşıyor; gerçekten yaşıyordum. 'Daha ne arıyorsun?' diye haykırdı içimdeki bir ses. 'Bu O. O, onsuz yaşanılamayandır. Yaşamak ve Tanrı'yı bilmek aynı şeylerdir. Tanrı var oluştur. 'Tanrı'yı arayarak yaşadın mı, bir daha Tanrısız yaşayamazsın"
''Sıkıntıdan patlayacağız, inkar edemeyiz bunu. Güzel. Peki. Bir değişiklik oluverince ne yapıyoruz? Fırsatı kaçırıyoruz. Hadi işe koyulalım. Birazdan her şey bitecek ve biz yeniden yalnız kalacağız, hiçliğin orta yerinde.''
Çoğu medeniyet korkaklık üzerine kurulmuştur. Korkak olmayı öğreterek medenileştirmek epey kolaydır. Cesaret sınırlarını düşürürsün, istekleri sınırlarsın, iştahları denetim altına alırsın. Ufkun etrafını çiftle çevirirsin. Her faaliyet için bir kanun yaparsın. Kaosun varlığını inkar edersin. Çocuklara bile yavaş yavaş nefes almalarını öğretirsin. Evcilleştirsin.
Reklam
"Tamam gelme. Bende başka bir "hikaye" bulurum kendime. Sen gibi olmasa da... O'nuda başka severim. İnkar etmem varlıgını, Bende meşgul ettigin yeri kopartır, "eksik yaşarım". Bir daha aynı yerden kimseyi sevmem."
Zamanların en iyisiydi..En kötüsü de.Akıl çağıydı,budalalık çağı da.İnanç yaşanıyordu.Umudun baharıydı,yeisin kışı çağıydı aynı zamanda,ama inkar çağıydıda.Bie taraftan aydınlık,bir taraftanda karanlık bir mevsim yaşanıyordu.Umudun baharıydı,yeisin kışı...Her şeyimiz vardı,ama hiçbirşeyimiz yoktu.Hepimiz doğruca cennete gidiyorduk ama hepimiz cehennemede gidiyorduk.Kısaca o çağ bu devre öyle benziyorduki,sesi en çok çıkan otoriteler iyisiyle kötüsüyle ikisinin mukayesesini,sadece üstünlük bağlamında yapılmasında ısrar ediyorlardı.
Direnmek, çevremizde rezilce şeylerin olduğunu ve bunlara karşı güçlü bir direniş göstermek gerektiğini düşünmek ve ne yazık ki varlığı inkar edilemeyecekmiş gibi gözüken bir duruma teslim olmayı reddetmek anlamına gelir.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.