Sizlere benim için son derece önemli, izlediğim zaman bende pek iz bırakan çok değerli, bazılarını çok da bilmediğinizi düşündüğüm, kimisini ders konusu olarak da işlediğimiz, üzerinde analiz yapa yapa ilerlediğimiz birbirinden değerli filmleri, yönetmenleri ile birlikte paylaşmak istiyorum.Ufak tefek fikirlerimi sizlerle paylaşıp, aktarımlar
Allah beni 3 hakikati öğrenmem için Dünyaya yolladı.
Allah'ın bana söylediği ilk soru şuydu. 'İnsanın kalbine ne hükmeder?' ve anladım ki insanın kalbine sevgi hükmeder. ikinci soru ise 'İnsana ne verilmemiştir ? ' İnsana kendi ihtiyaçlarının bilgisi verilmemiştir. ve üçüncü soru ise 'İnsan ne ile yaşar?' ve anladım ki İnsanın elinde hiç bir şey olmasa bile Allah sevgisi olsun yeter. Yani insan Allah'a inanmadan yaşayamaz..
15 Ekim 1844' te doğan, "Güç İstenci", "Üstinsan", "Bengidönüş" gibi özgün fikirlerle tanınan varoluşçu, Alman filozof (
Friedrich Nietzsche) Nietzsche' nin düşüncelerinin en yüksek düzeye ulaştığı hatta hakkında " En derin eser " dediği kitabıdır Böyle Buyurdu Zerdüşt. Bu eser
Fark ettiniz mi, toplumun hangi kesiminden olursak olalım tutunduğumuz dal aynı: "okumak." Şah da padişah da olsa böyle, boğazından kısarak kitap alacak durumdaki biri olsa da böyle. Okumadan yaşayamayız artık.
Küçük bir okuma kulübü kurdum. Yakın çevremden. Her ay bir kitabı okuyup bir kafeye oturup tartışabileceğimiz bir kulüp. Ortak
YouTube kitap kanalımdaki videodan Tolstoy'un hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: ytbe.one/bsTzvrg-Pi4
İçimizde kalan, söylemek istediğimiz ama bir türlü söyleyemediğimiz şeyleri bu incelemeyle ve Tolstoy ile birlikte itiraf edip rahatlamaya ne dersiniz?
İtiraf ediyorum... Annem ve
Hangi hayal hangi hatıranın yerini tutar?
Bir gövdeden ötekine gölgelenen zamanlar
Ey çaresizlikten yapılmış yaşama bilgisi
Taşların taşlarla konuştuğu bu yalnızlıkta
İnsan üzüntüden başka nedir ki...
Suzan Defter.
Ayfer Tunç'tan; Dünya Ağrısı, Kapak Kızı, Yeşil Peri Gecesi, Osman, Mağara Arkadaşları, Aziz Bey Hadisesi, Evvelotel-Saklı, Ömür Diyorlar Buna, Bir Mâniniz Yoksa Annemler Size Gelecek ve Kırmızı Azap’tan sonra okuduğum 11. kitap...
Suzan Defter, 127 sayfalık ince bir roman…
Ayfer Tunç’un çok özgün bir çizgisi var. Bunun sadece
İnsan elektrik ışığında olduğu gibi pozitifi negatifi hayırlı bir senteze kavuşturabilir. Bunu madde sahasında yapabilmiştir de manevi sahada henüz kendı zıtlıklarının esiridir.
Çünkü bilgisi ve kendisi hakkındaki ölçüsü madde sahasını henüz aşamamıştır.
— Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bilki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.
— Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
— Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Okuyalı epey zaman oldu. Açıkçası bu kitabı incelemek isteği bu sitedeki incelemeleri okuyunca oluştu. İnceleyenlerin birçoğu uzun uzun açıklamak, örnekler vermek, neden desteklediğini anlatmak yerine adeta Muazzez Hanım’ın fanı gibi okunmalı, mükemmel şeklinde yorumlar yapıyor. O kadar garip, şişirilmiş inceleme
...
Az önce 3 yaşındaki kardeşim Janya, bana "Dijwar, silgi jêbir e?" diye bir soru sordu. Yani, silginin Kürtçe'deki karşılığı "jêbir" mı diye sordu... Ben de, evet dedim. Sonra dönüp her zaman izlediği, Kurmancî, Kirmanckî(zazakî) ve Soranî yayın yapan çizgi film kanalı Zarok Tv'yi izledi.
Bu size sıradan bir durum gibi görünebilir. Ama benim için apayrı bir mutluluk. Gençliğinin en verimli döneminde bile kendi dili hakkında bilgisi olmayan(uğraşmayan) insan sayısının fazla olduğu şu dönemde, 3 yaşındaki bir çocuğun kendi diline olan ilgi ve merakı elbette beni mutlu eder. Bir yandan da o kadar genç ve yaşlının 3 yaşındaki bir çocuğun dil bilinci kadar bilince sahip olmaması acı veriyor.
Her millet kendi dili ile vardır. Bir milleti millet yapan en başta dildir. Bu Türk olsun, Arap olsun, Laz olsun, Ermeni olsun; kendi diline sahip çıkmayan, yeteri kadar saygı göstermeyen hiçbir kişiliğin saygınlığa erişeceğini düşünmüyorum.
Dilinizle yaşayın, diğer diller ile kardeş olarak...
Ünlü bir kimsenin yaşamını, bir yazarın, sanatçının yaşamını ve yapıtlarını ya da herhangi bir alanda tek bir konuyu ele alan ve onu özgün bir görüşle inceleyen uzunca inceleme yazısı türünde (monografi) bir Zwing kitabı.
Sebastian CASTELLIO, fanatik dogmacılığı yüzünden, yalnız ve korunmasız bir insanı (Serveto) ve bu insanla birlikte Reform
Hangi tür ile başlayan sorulardan nefret ediyorum!
Kitap, film, müzik hiç önemli değil!
İnsan sevdiği şeyin neden yalnızca bir türüne bağlı kalır ki?
Neden polisiye ile sınırlı kalsın okuma yolculuğum?
Ya da neden Klasikleri okurken güncel yazarları okuyamayayım?
Neden amacım yalnızca edebi lezzet ya da felsefe, psikoloji bilgisi olsun?
Erich