Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İbn Haldun'un yerinde tespiti: Devletler tıpkı insanlar gibi doğar, büyür, yaşlanır ve ölür. Bu, kural insanlık tarihi boyunca değişmemiştir. Ancak akıllı liderlerin yönettiği toplumlarda ölüm olayı uygulanan akıllı stratejilerden ötürü büyük oranda ertelenir. Bu bağlamda devletlerin ömrü bitmeye, oluşturulan siyasi düzen alabora olmaya yüz tuttuğu her dönemde tarihte gördüğümüz birçok örnekte de karşımıza çıktığı gibi birtakım önlemler alınmaya başlanır. Osmanlının çöküş döneminde gerçekleştirdiği ıslahatları, Avrupa'nın gerçekleştirdiği Aydınlanma, reform ve Rönesans'ı bu bağlamda örnek verebiliriz. Yapılan ıslahat, reform ya da zuhur eden yenilenme hamleleriyle ülkeler yeniden toparlanma hamlesi gerçekleştirir. Kimi başarılı olur kimi başarısız.
14 Haziran 1926 İzmir Suikasti komplosu sonrası Devrim Hükümetinde yoğun bir biçimde karşı devrimcileri yoketmek ve susturmak adına hareket başladı. Bunun için önceden kabul edilen Takrir-i Sükûn Kanunu (4 Mart 1925) çok ağır bir biçimde devreye sokularak karşı devrimci olarak kabul edilen İstanbul basını tümden susturuldu. Ardından İstanbul başta olmak üzere İzmir'den Trabzon'a dek olan hatta ki tüm esnafın kontrolünü elinde tutan Kara Kemal'in (v. 27 Temmuz 1926) peşine düşüldü. Ardından İtibar-ı Millî Bankası'nın kurucusu ve bu banka yoluyla krediler vererek karşı devrimci zengin sınıfını finanse eden eski maliye bakanı Cavid Bey (v. 26 Ağustos 1926) tutuklandı. Böylece Devrim hükümeti Karşı devrimci basından sonra karşı devrimci sermaye sınıfını ele geçirmiş oldu. Bu komployla büyük bir sermaye transferi yapıldı. Lakin karşı devrimciler raison d'etat (devlet çıkarı) olgusuyla 1931'den itibaren tekrar bürokrasiye ve meclise yerleştirildi. Sağcı tayfa Türkiye'nin, Osmanlı'nın devamıdır diyorlar... Peki o zaman devrim yasaları nedir? Bir devletin devamıysanız ıslahat ya da reform yaparsınız; devrim, eski sistemi yani devleti yıkıp yerine yeni bir sistemi ve devleti ikâme etmek demektir. Sağcı tayfa, halüsinatif travmaları sebebiyle hala Türkiye'yi Osmanlı'nın devamı olarak görmeye devam edip, karşı devrimcilik yapmaya devam ediyorlar.
Reklam
Sağcı tayfa Türkiye'nin, Osmanlı'nın devamıdır diyorlar... Peki o zaman devrim yasaları nedir? Bir devletin devamıysanız ıslahat ya da reform yaparsınız; devrim, eski sistemi yani devleti yıkıp yerine yeni bir sistemi ve devleti ikâme etmek demektir. Sağcı tayfa, halüsinatif travmaları sebebiyle hala Türkiye'yi Osmanlı'nın devamı olarak görmeye devam edip, karşı devrimcilik yapmaya devam ediyorlar.
Osmanlı tarihçileri 1839 ve 1876 yılları arasında yapılan ve Tanzimat olarak bilinen bir dizi teşebbüsü nasıl niteleyeceklerine dair tartışırlar. Batılılaşma ve modernleşme gibi terimler bazılarının gözünden düştüğü için, son zamanlarda "ıslahat dönemi"nin daha uygun, önyargısız bir tanımlama olduğu konusunda bir görüş birliği
Sayfa 174Kitabı okudu
...Atatürk daima ısrarla belirtmiştir ki, tam manasıyla bir Batılı millet olmak Türk milletinin benliğini kaybetmesi değil, o benliği bütün temel değerleriyle ortaya çıkarması ve sonsuz bir gelişme yoluna koyması demektir. Buna göre Batılı millet olmak, rasyonel düşünmek ve hareket etmek, ilim zihniyeti sayesinde sonsuz bir yaratma ve yenileşme
Siyasî yapıdan kurumlara, hukuktan eğitime, dinden dile, ahlâktan gündelik hayata kadar hemen bütün alanlara sirayet eden ve paralel olarak tasfiyeyi gündeme taşıyan "ıslah" ve "tanzim”in birbiriyle irtibatlı iki büyük ayağı var. Bunlardan biri Osmanlı siyasî, hukukî ve malî yapısını, eğitim sistemini modernize etmek, Avrupa ile uyumlu hale getirmek, diğeri de kurucu ve yaşatıcı üst fikir ve inanç olan İslâm dinini, İslâm tarih tecrübesini, kültür ve ahlâkını anlama, yorumlama ve yaşama biçimleri bakımından "tadil ve tashih etmek", değiştirmek, dönüştürmek. Dinî alandaki yenileme/uyarlama (tecdid,ihya, ıslah) meselesi nazik ve hassas bir konu olduğundan ve "dinde reform"u çağrıştıracağı için resmi belgelerde dinî meseleler için ıslah/at kelimesi telaffuz edilerek dile getirilmiyor (halbuki ulema ve aydınlar bunu kullanmaya çoktan başlamıştır). Benim görebildiğim kadarıyla üst bürokrasinin dilinde dini islahat en yaygın şekilde "tashih-i akâid/tashih-i itikat" gibi çok yumuşak ve makul bir terkiple, görünüşte alt bir çerçevede ifade ediliyor. (Mektepleşme süreçleriyle birlikte daha çok karşımıza çıkacak olan bu terkip Sultan II. Abdülhamit devrinde mekteplerdeki yeni/modern din ve ahlâk derslerinin programları ve muhtevaları tartışılırken en yaygın kullanma düzeyine çıkacaktır).
Sayfa 296Kitabı okudu
Reklam
Osmanlı Devleti birçok kimseyi dehşete düşürerek, gayrimüslimlere yönelik iki büyük ayrımcılığı kaldırma niyetini belli etti: İlki her yerde Müslüman devletler tarafından gayrimüslimlere uygulanan cizye (kelle vergisi), ikincisi ise neredeyse her yerde geçerli bir kısıtlama olan silah taşıma yasağı. Bu reformlar, 18 Şubat 1856 tarihli yeni reform tüzüğü, Islahat Fermanı'nda somutlaştırılmıştır.
Müslüman, dünyaya hakimken ona hiç önem vermezmiş gibi bir ruh taşırken, bu kez, dünya elinden çıkarken, dünyaya sımsıkı sarılmak gibi verimsiz ve çelişmeli bir psikoloji platformunda ayak direme yanlışına saplanmıştır. Bütün doğu dünyası gibi, İslâm Dünyası da, batının dışa dönük durumalışının önünde, onlara göre uzun bir süre büyük bir direniş göstermekle birlikte, sonuçta yenilgiye uğramıştır. Daha sonra da bu yenilginin doğurduğu sathi bir tepki ruhuyla, topyekun doğu ve İslâm durumalışlarından uzaklaşma ve batının durumalışını kazanma umudunun ham hayali içinde batılı laşmaya girişmiştir. İlkin ıslahat (reform), daha sonra devrim, sonra biraz daha müphem düzeni değiştirme, sonra biraz daha radikal bir anlamda yine devrim sloganlarının gölgesinde değişim ve «eylem tutkusuna kapılmış ve her tutku gibi bu tutkular da onu sağduyusundan, tarih ve zaman bağlantısından, gerçek idrakinden mahrum etmiştir. Batılılaşma, temelde mümkün olmadığı gibi, tarih pratiğinde de yüzeysel bir öykünmeden öteye geçememiş, böylece, eski tuluma yeni şarap koymadaki patlayış veya batı bunalımıyla ruh uzayında kenetleniş gibi çift katlı bir bunaltıya, tarihi varoluşun temelli metafizik bunalımının dipsiz uçurumuna yuvarlanmıştır.
Sayfa 146 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
Zamanla tarihi bir surette kurulmuş devlet teşkilatını bazı yeni fikirlere göre değiştirmek, "istibdat" denilen idare tarzı yerine halk temsilcileriyle idare olunan bir yeni devlet şekli koymak, imtiyazlı ve imtiyazsız sınıflardan meydana gelen toplumu sınıf farkı kabul etmeyen "vatandaşlar" cemiyetine dönüştürmek, bazı fertlerin ve bazı milletlerin bazı haklardan mahrumiyetlerine son vererek, ferdi ve milli hürriyet ve eşitliği temin etmek. İşte 19. asır ihtilallerinin gayesi bunları elde etmekti; hiç değilse işin dış yüzü buydu... Bu ihtilaller, siyasi hareketlerdendir. 19. asırda siyasi hareketlerin gayesini, genel ve kısa bir cümleyle "hürriyet ve eşitlik elde etmektir" diye ifade edebiliriz. Hürriyet ve eşitliği elde etmek isteyenler ile buna mâni olmayı arzu edenler arasında devamlı mücadeleler olmuştur. Bu mücadeleler bazen müzmin, bazen hâd bir şekil alır. Hâd hali mevcut müesseselerin zorla değiştirilmesine teşebbüs mahiyetinde tecelli eder ki, o zaman hakikaten bir ihtilal (révolution) meydana gelmiş demektir. Mücadelenin müzmin şekli, kanuni vasıtalarla devamıdır. Bu tak- dirde değişim, inkılap, kanuna uygun olarak ortaya çıkar ve buna ıslahat (reform) namı verilir. 19. asırda İngiltere'nin siyasi hareketleri "ıslahat" tarzında, Fransa'nınki "ihtilal" şeklinde, Osmanlı Devleti'ninki ise her ikisinin karışımı halinde meydana gelmiştir. "Tanzimatı Hayriye"nin tatbiki ıslahattan, her iki Meşrutiyetin alınması ihtilallerden sayılır.
335 syf.
·
Puan vermedi
İlber Ortaylı'nın "İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı" adlı kitabı Osmanlı İmparatorluğu'nun 19. yüzyılını kapsayan önemli bir dönemi ele alırken, çeşitli yönleriyle derinlemesine inceler. Kitap, Osmanlı İmparatorluğu'nun 19. yüzyılda karşılaştığı iç ve dış zorlukları, reform girişimlerini, modernleşme çabalarını ve bu dönemdeki siyasi, ekonomik, kültürel ve toplumsal değişimleri detaylı bir şekilde analiz eder. İlber Ortaylı, Osmanlı'nın bu dönemdeki politikalarını, yönetim yapısını ve dönemin önemli olaylarını objektif bir bakış açısıyla ele alır. Kitap, Osmanlı İmparatorluğu'nun 19. yüzyılda yaşadığı çalkantılı dönemi anlamak için temel kavramları ve anahtar olayları detaylandırır. Ortaylı, imparatorluğun içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıları, askeri yenilgileri, toplumsal huzursuzlukları ve dış politikadaki değişimleri incelerken, bu olayların Osmanlı'nın sonraki dönemlerini nasıl etkilediğini de vurgular. Ayrıca, Ortaylı kitabında Osmanlı'nın modernleşme çabalarını, reform hareketlerini ve bu hareketlerin sonuçlarını detaylı bir şekilde ele alır. Tanzimat dönemi, Islahat Fermanı, Tanzimat Fermanı gibi belgelerin yanı sıra, Osmanlı'nın Avrupa ile olan ilişkilerini ve bu ilişkilerin Osmanlı toplumuna etkilerini de inceler. "İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı", Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerini anlamak isteyenler için kapsamlı bir kaynak olmasıyla öne çıkar. İlber Ortaylı'nın akıcı üslubu ve derin bilgisi, okuyuculara Osmanlı tarihini ve bu dönemin önemli olaylarını anlamaları için önemli bir fırsat sunar.
İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı
İmparatorluğun En Uzun Yüzyılıİlber Ortaylı · KronikKitap · 20182,392 okunma
Reklam
Islahat Fermanı...
"İngiliz, Fransız ve Avusturya elçilerinin ağır baskısı altında hazırlanan 18 Şubat 1856 tarihli Islahat Fermanı, pek çok alanda reform öngörmüştür. ...bu hükümlerin kabulünden sonra, Osmanlı imparatorluğu kültür, eğitim, öğretim, siyasi kanaat ve düşünce yönünden hızlı bir parçalanmaya doğru gitmiştir."
Sayfa 219 - Hayat Yayın GrubuKitabı okudu
·
Puan vermedi
Atatürk'ün entelektüel portresi
Prof. M. Şükrü Hanioğlu’nun Bağlam Yayınlarından Eylül 2023’te yayımlanan 1000 sayfalık(XXİV+20[giriş]+854[asıl metin]+125[kaynakça+dizin]) “ATATÜRK Entelektüel Biyografi” adlı eserini okudum. Not alarak okuduğum için 15 günde bitirebildim. Dipnotlardaki işaretlenen eser ve makaleleri de mümkün olduğunca kütüphanemden tekrar gözden
Atatürk
AtatürkŞükrü Hanioğlu · Bağlam yayınları · 202310 okunma
Allah'ın suret verdiği Her güzel varlığı severim, Lüzumundan dolayı insanoğlunu severim, Hiç kimseye kin beslemem, nefretimi kazansa da; Halk kitlesinde mevcut olan nefret duygusundan Sırf bu yüzden ikrah ederim. İster misin, o insan kitlesini biraz daha yakından tanımak! Bir bak şu baştaki idarecilere, dur gitme, bak. Bir de inim inim
Değişmeyen gerçekler !
Adada hemen herkesin paylaştığı temel bir duygu vardır; Son 50 yılda avrupalılara yaranmak için ilan edilen bütün reform önlemlerinden, Hristiyan ile müslüman eşit olsun diye yarı Avrupa baskısıyla yarı samimiyetle yapılan ıslahat ve reformlardan sonra, Ada şimdi zor günler yaşarken Avrupalılar bize yardım edeceklerine adayı Kendi kaderine bırakıyor diye düşünüyordum pek çok kişi.
Sayfa 258 - Yapı Kredi yayınlarıKitabı okudu
Mustafa Kemal'in reform kapsamında tanınmış alim ve İslamcılar aracılığıyla yaptırdığı çalışmalar, rejime maşruiyet sağlama ötesinde bir etki gerçekleştirememiş, kapsamlı bir "ıslahat" ortaya koymamış...
Sayfa 509Kitabı okudu
105 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.