Günümüzde bizler makineler imparatorluğuna karşı protestolara ve işlerin daha basit yürüdüğü bir yaşama dönmeye hasretlik bildiren dokunaklı sözlere alışkınız. Bunlarda yeni olan hiçbir şey yok. Konfüçyüs'ten önce, MÖ 6. yüzyılda yaşamış olan (tabii eğer yaşadıysa) Lao-Tse, modern mekanik icatlar tarafından eski güzelliklerin yok edilişi söz
"Her neyse çocuklar, nikâh memuru 'bu evliliğe itirazı olan var mı’ diye sorduğu zaman kaygılarınızı dile getirirsiniz. Ziyaretiniz için size çok teşekkür ederim. Freud'un ışığı üzerinizden hiç eksilmesin ve hepinizin sapığı bol olsun.”
O kadar ki (Abdülhamit) bir aralık Devlet'in resmi dili olan Türkçenin bırakılıp yerine Arapçanın resmi dil kabul edilmesini bile düşünmüş, fakat Sadrazam Sait Paşa'nın itirazı üzerine bundan vazgeçmiştir", bk. Karal, age, VIII, 545.
Bu ittihadın meşrebi muhabbettir. Husumeti ise, cehalet ve zaruret ve nifakadır. Gayr-ı müslimler emin olsunlar ki bu ittihadımız, bu üç sıfata hücumdur. Gayr-i müslime karşı hareketimiz iknadır. Zira onları medeni biliriz. Ve İslâmiyeti mahbub ve ulvî göstermektir. Zira onları munsif zannediyoruz. Laubaliler iyi bilsinler ki, dinsizlikle kendilerini hiçbir ecnebiye sevdiremezler. Zira mesleksizliklerini göstermiş olurlar. Mesleksizlik, anarşilik sevilmez. Ve bu ittihada tahkik ile dahil olanlar, onları taklid edip çıkmazlar. İttihad-ı Muhammedi (Aleyhissalâtu Vesselam) olan İttihad-ı İslâm'ın efkâr ve meslek ve hakikatini efkâr-ı umumiyeye arz ederiz. Kimin bir itirazı varsa etsin, cevaba hazırız.
Nasıl yaşanacağı, neyle yaşanacağı benim tek derdim oldu. Dertlerin en temellisi, dertlerin en tedavisizi, tedavisi ölüm olanı, çaresi ölüm olanı geldi beni buldu. Bulduğuna da memnun oldu ki, bir daha hiçbir yere gitmedi. Ben hiçbir yere onsuz gidemedim. Nereye doğru hafiften kıpırdasam onu bavuluma serili, nereye uzansam onu az evvelden gelip yanı başıma serili buldum. Cam kenarında iken ben, o koridorda, masadayken ben, o çekmecede, olur da gülersem ben, o genzimde idi. Bir şeyi sevecek olsam, o itirazı olandı, otursam bahanesi olan, yatsam uykusu kaçandı, ben acıkırken o ağzını siliyor olurdu, ayakkabımı giyerken çekeceği sallayandı, ben başlarken kitabı bitiren, çıkarken inendi. Nasıl yaşanacak o biliyordu, yaşayamayarak diyecekti, onu da demiyordu.
İbn Kayyım el-Cevziyye, İgasetu’l-Lehfan fi Mesayidi’ş-Şeytan adlı eserinde
der ki:
Peygamberlerden başkaları, şahsî düşüncelerinde ve ilhamlarında hata da ederler,
isabet de. Onların zan ve ilhamları, düşünceleri ve hatıraları
80, Allah’ın kulları için delil ve
hüccet niteliği taşıyamaz.
Allah’ın ilhamına mazhar olanların sadatı, ashab-ı
Tarkovsky günümüz insanının manevi yoksulluk ve yetersizlik karmaşasını “ruhsal iktidarsız”lık hali olarak tanımlar. Günümüz kitle kültürü, tüketim zihniyeti bir –protezler medeniyeti- olarak ruhları sakatlamakta ve insanı kendi varlığı ile ilgili en temel soruları sormaktan ve ruhsal bir varlık olarak kendisinin bilincine varmaktan
68 sayfalık kısacık bir kitaba bana dokunmayan yılan bin yaşasın - ı nasıl işlenebilirse öyle işlemiş Çehov. Taşra kasabasında her yerden uzak her yere uzak bir akıl hastanesi.
Bu hastanenin altıncı koğuşunda kalan beş hasta. Bu hastalardan biri takip edilme korkusu olan İvan Dmitriç. Ivan aslında eğitimli ve bilgili bir hastadır. Hastanenin ek binasında bulunan bu koğuşun arada bir gelen doktoru Andrey Yefimıç, Ivanla yaptığı konuşmalardan sonra ısk sık gelmeye başlar. Ivan'ın deli(!) olmadığını fazla akıllı olduğunu farkına varır. Doktor - hasta arasındaki bu konuşmalar yerini felsefik, toplumsal, siyasal tartışma alır ve çoğu zaman oldukça hararetli bir şekilde gerçekleşir. Ve kitabın bu kısımlarını okumak oldukça keyifliydi.
Doktor iken hastanenin-koğuşun bakımsızlığını, eksiklerini, hhaksızlıklarını, adaletsizliklerini göremeyen görmek istemeyen doktor Andrey bu koğuşta hasta olarak kaldığı gece itiraz etmeye, bu şartların insani olamadığını şikayet eder. Ancak iş işten geçmiştir. Kimi kime şikayet ediyoruz..
Koğuşun bakımsızlığını hazmedemeyen doktor itirazı sonucunda şiddetli bir dayak da yer, ve o an aklı başına gelir "burda yatanlar yıllarca, her gün, benim acının aynısını çekiyorlar" diye düşünürken buluyor kendini.
Ve buna bu düzene daha fazla dayanamıyor..
Altıncı KoğuşAnton Çehov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202269,9bin okunma
Madem onun rububiyetine razıyız, o rububiyeti noktasında verdiği şeye rıza lâzım. Kaza ve kaderine itirazı işmam eder bir tarzda "Âh! Of!" edip şekva etmek; bir nevi kaderi tenkittir, rahîmiyetini ittihamdır. Kaderi tenkit eden, başını örse vurur, kırar. Rahmeti ittiham eden, rahmetten mahrum kalır. Kırılmış el ile intikam almak için o eli istimal etmek, nasıl kırılmasını tezyid ediyor. Öyle de musibete giriftar olan adam, itirazkârane şekva ve merakla onu karşılamak, musibeti ikileştiriyor.
Lem'alar
Nihayet bu mecrada adından epey söz ettirmiş Oğuz Aktürk'ün yazdığı kitabı okuyabildim. Kitaba geçmeden önce biraz kendisinden bahsetmek isterim. Oğuz Aktürk, bu mecrada binlerce insana gerek yazdıkları ile, gerek verdiği kitap tavsiyeleri ile, çizdiği yollar ile yol göstermiş ve bu işe gönül vermiş bir kişiliktir, buna kimsenin itirazı