Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yezidilerde bir, birçok giz vardı. Durmadan onlara, şeytana, tavuskuşuna, güneşe tapıyorlar, diye zulmediyor, onları öldürüyor, tükettik sanıyorlar, bir de bakıyorlardı ki yıllar sonra dağlara kaçıp orada çoğalmış Yezidiler, dağlardan inmişler Laliş koyağını doldurmuşlar. Beyler gene din uğruna Yezidileri kırıyor, kalanlar gene dağlara
Onlara madenlerin masalını anlatacağız :D
__ Çocuklarımızın yalın kafalarına her şeyi anlatmaya ve doğrulamaya kalkışacak olursak, başımıza iş açarız. Özellikle yirmi yaşına gelip de, gördükleri eşit eğitim yılları boyunca öğrendikleri şeyleri ilk defa incelemeye ve denemeye başladıkları zaman, oldukça güçlük çekeriz. O zaman yaman bir temizlik işi başlayacaktır. Büyük bir eleme de
İZ YAYINCILIK (epub)/ EflatunKitabı okuyor
Reklam
Tanrı İmparator II. Leto Atreides neden orduyu kadınlardan oluşturdu?
"Lord Leto sadece erkeklerden oluşan bir ordunun, bu orduya destek veren siviller için çok tehlikeli olacağını düşünüyor." ... "Ne diyeceğini biliyorum. Ama Lord Leto erkeklerden oluşan ordunun, tarih öncesi yırtıcı sürülerinde görülen, üreyemeyen erkekleri eleme uygulamasının kalıntısı olduğunu söylüyor. Tarih boyunca, ilginç bir
Sayfa 122Kitabı okudu
Şimdi seçemiyorsun, ne iş olursa yaparım abi …!
Bugünden aklımda kalanlar: * Yönetmenlik gerçekten de sonuna kadar yalnızlığı gerektiren bir iş. * Meslek olarak iyi ki doktorluğu seçmişim.
Sayfa 168 - İletişim yayınları 3.Baskı 2020 İstanbulKitabı okudu
"Şimdi bana bak! İyi bak ... Doğmuştum ve canlı olduğumu biliyordum. Ne istediğimin farkındaydım. Bende canlı olan şey nedir biliyor musun? Benim can­lı olduğumun kanıtı ne? Çünkü midem var ve yemek yiyip bunu sindiremiyor muyum? Yoksa nefes alıp çalı­şıyor ve sindirilecek daha fazla yiyecek temin ediyorum diye mi? Yoksa ne istediğimi bildiğim için mi canlıyım? Nasıl isteyeceğini bilen bir şey canlıdır. .. Hayatımın kendisi de bu değil mi? Bu lanet olası dünyada kim çıkıp bana istediğim şeylerden başka bir amaç için yaşamam gerektiğini söyleyebilir? ... Fakat siz bizlere neler isteme­miz gerektiğini anlatmaya çalıştınız. Siz kasvetli bir ordu olarak insanlara yeni bir hayat getirmek için geldiniz. Hakkında hiçbir fikriniz olmayan hayatı insanların için­den koparıp parça parça ettiniz. Onlara hayatın nasıl olması gerektiğini söylediniz. İnsanların her saatini, her dakikasını, her sinirini, ruhlarının en gizli köşelerinde­ ki her fikri alıp onlara her şeyin nasıl olması gerektiğini söylediniz. Gelip yaşayanlara hayatı yasak ettiniz. He­pimizi demir bir mahzene atıp kapıları kapattınız. Bizi sımsıkı kilitlediniz. Ruhumuzu damarlarımız çatlayana kadar sıkıp kilitlediniz. Sonra da bakıp bunun bize ne yaptığına şaştınız. Pekala, bak bakalım! İçinizden gözleri kalanlar baksın!"
Sayfa 542
Akşam, pek çok insan için günün en güzel zamanı. Öyleyse, bu kadar çok dönüp ardıma bakmamam, daha olumlu bir görüş açısı benimsemem ve günümden arda kalanları en iyi biçimde değerlendirmeye çalışmam gerektiği öğüdünde de gerçek payı vardır belki. Yaşamımız pek de dilediğimiz gibi çıkmadıysa durmadan geriye bakıp kendimizi suçlayarak ne kazanabiliriz ki?
Reklam
Ne kadar güzel özetlemiş
Herkes şeyler hakkında kendi kafasının yatkınlığına göre hüküm veriyor ya da daha doğrusu herkes kendi hayal gücünün hayaletlerine asıl gerçekler gözüyle bakıyor. İşte bunun için bu münasebetle söylüyorum ki insanların hiçbir şey üzerinde anlaşamamış olmalarına şaşmamalıdır ; o derece ki sanıları arasındaki ayrılık onlarda şüpheciliği doğurmuştur ; zira insanların bedenleri birçok noktalarda bir­birine uysa bile daha çok noktadan birbirlerinden ayrılırlar ve bundan dolayı birinin iyi diye hükmettiği başkasına kötü görünür. Birinin düzen­li bulduğu yerde öteki karışıklık bulur (birine hoş gelen ötekine hoş değil gelir) ve geri kalanlar da bunun gibidir.
"Yalnızca zamanı belirtirken uzun uzun düşünmek zorunda kaldım, çünkü insanların her gün 'bugün' demelerine, dahası demek zorunda olmalarına karşın, benim için 'bugün' diyebilmek neredeyse imkânsz; örneğin insanlar bana -yarın bir yana- bugün ne yapmak istediklerini bile anlattıklarında, çoğunlukla sanıldığının aksine, dalgın bakmaya değil,
Çok İyi Ya :D
Söz konusu penguenlerin suya girmeden önce, kıyıda durup durdukları gözlenmiş. Nedeni, ayı balıkları tarafından yenme tehlikesiymiş. İçlerinden bir tanesi suya girse, geri kalanlar denizde bir ayı balığı olup olmadığını anlayacaklarmış. Doğaldır ki, hiçbiri denek olmak istemiyormuş ve bekliyorlarmış. Birbirlerini suya itmeye çalıştıkları bile oluyormuş.
normal tarih anlatımlarından birini okursanız -ki bunların hadiselerin kendilerini değil, sadece konturlarını içerdikleri kolayca unutulur- tarihin sadece biz düzine insanın arasında vuku bulduğuna inanasınız gelir, o sırada “halkların mukadderatlarını yönlendiren” ve kararları ve eylemleri, daha sonra “tarih” olarak adlandırılacak şeyleri oluşturacak biz düzine insan. böyle düşünüldüğünde içinde bulunduğumuz asrın tarihi hitler, mussolini, çan kay şek, roosevelt, chamberlain, daladier ve isimleri herkesin dilinde olan birkaç düzine başka adamın arasındaki bir satranç turnuvası gibi görünür. biz diğerleri, ismi anonim kalanlar, en iyi ihtimalle tarihin nesneleri, satranç tahtasındaki piyonlar olabiliriz; cepheye sürülen, unutulan, feda edilen, sopa yiyen ve -eğer varsa- hayatları, bilmeden üzerinde durdukları satranç tahtasında başlarına gelenlerden tamamen bağımsız, bambaşka bir dünyada cereyan eden piyonlar.
Sayfa 162Kitabı okudu
463 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.