Affedersiniz İçedönük, okuduğum için kendimi şanslı saydığım kitaplardan biri oldu. Kendisi de bir içedönük olan yazar, kişisel deneyimlerini ve gözlemlerini, samimi ve gerçekçi bir pencereden anlatıyor. Bir içedönük olarak kitaba bayıldım. Kitabı okumadan önceki ben ile okuduktan sonraki ben asla aynı değil. İçedönüklüğün zannedilenin aksine düzeltilmesi gereken bir kusur, bir eksiklik değil; dışadönüklük kadar doğal bir mizaç özelliği olduğundan bahsediyor ve çekingenlik veya sosyal kaygı kavramından ayrı bir durum olduğunu da verdiği örnekler ışığında daha net anlayabilmemizi sağlıyor. İlk aydınlanmam sanırım burada başladı. Ben de bugüne dek normal olanın dışadönük olmak, dış dünyada görünür olmak, sosyalleşmek vs. olduğunu düşünüp bunları -başkaları kadar- yapamadığım ya da yapmakta zorlandığım, çok çabuk yorulduğum için suçluluk ve yetersizlik hissediyorken aslında kendime haksızlık ettiğimi fark ettim. Yazar ayrıca, içedönük olmanın, bir dışadönük kadar başarılı ve görünür olmaya engel olmadığını fakat bu sürecin kolay da olmadığını kendi hikayesiyle de destekliyor. Bir içedönük olarak hem dış dünyada hem de iç dünyamızda dengeyi bulabilmek elbette zaman ve çaba isterken, kişinin kendini ve sınırlarını da iyi bilmesi gerekiyor. Özellikle içedönükler açısından her anlamda ilham verici ve aydınlatıcı bir kitap ortaya çıkarmış olan yazara teşekkür etmek istiyorum. Affedersiniz İçedönük, hayatımda etkisi büyük bir kitap olarak özel bir yer edindi şimdiden.