Yıllar önce okuma listeme eklediğim ama okumak istediğimi bile unuttuğum bir kitaptı. Tesadüfen kütüphanede denk gelince, aldım. Hem keşke daha önce okusaymışım dedim hem de tam zamanıymış diye düşündüm. Kitabın neredeyse her cümlesinde işte bu dedim, ben bu yüzden kitap okuyorum. Düşündüğüm ama ifade edemedigim düşünceleri okumak, kafa yormak... Çok güzeldi.
Karakterin sorgulamalarının ağırlıklı olduğu ilk yarıyı çok severek ve zevk alarak okudum. İkinci yarıda karakterimiz eyleme geçiyordu bu yüzden olaylar da işin içine girdi. Yine severek okudum ama ilk yarısı benim için bir başkaydı. Belki de bu tarz kitaplarda düşünce, sorgulama vb. okumayı olay okumaktan daha çok sevdiğim içindir.
Kitap, karısının kahramanımıza burnunun yamuk olduğunu söylemesi ile başlıyor. Karakterimiz bunun üzerine sorgulamaya başlıyor. Benliği ile ilgili sorgulamalar bunlar. Etrafımdakiler beni benim kendimi gördüğüm gibi görmüyor, hayatında yer edindiğim her bir kişi için farklı benler var, öyleyse asıl ben kim? Asıl ben var mı? Ben biri miyim, hiçbiri miyim, yoksa binlerce ben mi var? Sadece benim için değil herkes için böyle. Herhangi birinin benim hayatımdaki var oluşu ile kendi hayatındaki varlığı çok farklı. Aynı odada 3 kişi var diyelim. Aslında 3 kişi yok orada. 3 tane benden var, 3 tane ondan var, 3 tane diğerinden var. 9 kişiyiz biz o odada. Benim kendim sandığım kişi, onların ben olduğumu sandığı kişiler... O odada 3 ben var. Benliklerimizle ilgili, kim olduğumuz ile ilgili çok değerli bir sorgulama bence. Varlık felsefesi ile ilgiliyseniz okumanız gereken, ilgilenmeseniz bile katacağı yeni bakış açısı için şans vermeniz gereken bir kitap.