Insanlık sürekli olarak yenilene yenilene gidecektir. Fakat bu yenilenme, hep, eskinin süreği olarak gelişecektir. Eskinin yıkıntılarını ayıklama gerektir. Ancak bu ayıklama, eskimeyeni, yıkılmayanı, toz toprak altında sapasağlam duranı ortaya çıkarmaya yarayacaktır, yoksa geçmişin mirasını toptan redde ve inkara değil.
Eski medeniyetler, bir kenara bırakılamaz. Insan ruhunun tarihi gibidirler. Insan başarısının sergileridir onlar. Insan çilesinin vazgeçilmez anıtlarıdırlar.
Mezopotamya, Mısır, Grek, Roma, İslâm ve Rönesans sonrası Batı Medeniyetleri, insanlığın bir akış içinde kendini gerçekleştirdiğinin vazgeçilmez hikayesidir.
Insanlık, tekrar bu medeniyet muhasebesini yapmak ve peygamberlerin yolu olan hakikat medeniyetine dönerek yenilenmek, tazelenmek, yeni bir ruh ve hayat kazanmak, dirilmek zorundadır; insanlığın ruhu bu yeniden doğuşa gebedir.
Dünya bir uygarlık krizi geçirmekte. Bunu, aşağı yukarı çağın bütün düşünürleri, sebepleri teşhiste, sınır ve boyutları tayinde az veya çok ayrılsalar da, genellikle kabul ediyorlar..
Yeni bir dünyanın kurulması ve yeni bir insanın doğması günü gelip çatmıştır..
Bu insan, diriliş insanı; ve ondan doğacak nesil, diriliş nesli; bu neslin kuracağı toplum Diriliş toplumu ve bu toplumun insanlıkta mayalandıracağı yeni hakikat uygarlığı atılımı, Diriliş Uygarlığı olacaktır..
Rönesans'ın açılışıyla hristiyanlık belki yok olmaktan kurtuldu. Çünkü, bu girişim olmasaydı, İslam içinde eriyecekti. Yok olmaktan kurtuldu ama bir daha kendi başına varolmamak şartıyla. Halbuki gönül rızasıyla İslama teslim olsaydı, insanlığın yararına olacaktı bu feragat. Insanlık yeni bir döneme girecekti. Antikiteye geri dönüş gibi bir ters olguyla kararmayacaktı tarihin alnı.
İnsana yeni bir hayat anlamı getirme ödevi ile karşı karşıya kalmıştır Batı. Yani, hal diliyle insanlık batıya bunu söylemektedir ve "Dünyaya hakim olmak istedin pekala, işte oldun. O halde, kader senden, hepimizin asgari mutluluğu veya hiç olmazsa hayatın yaşanmaya değer olduğunu kabul edebilmemiz için yeni bir inanç, varoluş, yorum ve anlamı istemektedir. Bu sorumluluğa hevesli olan sendin. Bunu sen kendin yüklendin. Şimdi cevap ver bakalım" demektedir..
Batıyı kara kara düşündüren, kimi zaman en aptalca çılgınlıklara sürükleyen bu sorudur, kaderin bu çetin sorusudur. Insanlığın ihtiyacına cevap verebilecek bir metafizikten yoksun oluşunu kendisine itiraf bile ettirmek istemeyen ruh yoksulluğudur. Batıyı bunaltan, bunalımdan bunalım sürükleyen bu ışıksızlıktır, bu cevapsızlıktır.
İnsanlığın Dirilişi Giriş İncelemesi
Bulunan anlamları, kurulan medeniyetleri yerli ve yeterli kullanmayan insanoğlu, yeni kıta bulduğunda, kutuplara vardığında, uzaya çıktığında ne kazanmayı amaçlıyor?
Amerikanın keşfi önce Kızılderililerin sonunu getirmiş daha sonra sömürgelerin, soykırımların kaynağı olmuştur.
Uzayın keşfinden beklenilenle sonucunda karşılaşacağımız aynı olacak mı?