Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Belki de bu yüzden sürekli beni eve çağırıyordu. Köfte karşılığında ağzımdan laf almak için. Ama benim annem yoktu ve köfteyi kendim de yapabiliyordum. Hem de iki yıldır...
2002'de, Porto Alegre'den başka bir adam hatırlıyorum: Ucuz Brezilya kokteyli caipirinha için Dünya Sosyal Forumu'nun (WSF) politik şenliğine uğrayan ama ateşli tartışmalar yüzünden orada çakılı kalan orta yaşlı bir yerliydi. Malum sorusuna umutsuzca "Evet" yanıtı beklerken neredeyse ağlamaklıydı: "Gerçekten başka bir dünya mümkün mü?"
Reklam
İNTİHAR' A YERGİ Adam ölmek istiyor Sebep Aşkta hüsran, ihanet, vesaire Durup durup, Aysel bunu yapmamalıydı diyor Anlayacağınız tam bir fasit daire Adam deyip de geçmeyin Koskoca bir fabrikatörün oğlu
Canı sıkılmaya başlamıştı. Şöhret böyle bir şey miydi yani? İnsanların bir yandan size tapınıp bir yandan sürekli saldırdığı acı tatlı bir kokteyl miydi?
İlle de bir dört duvar bulup, arasına tıkılmaya can atan zibidilerden değilimdir ben. “Yahu, bir kahvemi içsene” deyip tozlu işyerlerine tıkarlar adamı. Ya da, “gel oturalım şöyle” diyerek koltuk, kanepe bolluğundan morarmış evlerine sokarlar. En babayiğit, “Vaktin varsa iki tek atalım şurada” der de kalabalık, gürültülü kokteyl salonlarına, sazlı, sözlü meyhanelere sürükler insanı. Çünkü dört duvarın arası güven vericidir. Dört duvar, titremeyen bir yer, sızdırmayan tavan... Az şey mi? Odaların kapıları vardır hem. İçeri birileri girebilir. Can sıkıntısına karşı. Postacı mektup getirir. Çiçekçi kadın bir çift karanfil uzatır. Ama sokakların kapısı yoktur.
Reklam
Duygularımızı yalnız ölümün uyandırdığına dikkat ettiniz mi? Bizden yeni ayrılmış dostlarımızı ne kadar severiz, değil mi? Ağızları toprakla dolup hiç konuşmaz olmuş hocalarımıza ne kadar hayranızdır! Saygı o zaman çok doğal olarak gelir, belki de tüm yaşamları boyunca bizden bekledikleri o saygı. Ama biliyor musunuz niçin ölülere karşı daha dürüst ve daha cömertizdir? Nedeni basittir! Onlara karşı bir yükümlülüğümüz yoktur. Özgür bırakır bizi onlar, zamanımızı rahatça kullanabiliriz, saygıyı boş zamanlarımızda kokteylle sevimli bir metres arasına koyabiliriz. Bizi bir şeye yükümlü kılarlarsa, belleğe yükümlü kılar onlar, bizimse belleğimiz zayıftır. Dostlarımızda sevdiğimiz, taze ölüdür, acılı ölü, heyecanımız, eninde sonunda kendimiz!
Sayfa 28 - Can, 2020Kitabı okudu
Gerçekte geriye kalan şeylerin hepsi, direngen bir umursamazlıktı.
Connie’ye öyle geliyordu ki, kendi kuşağı için, bütün büyük sözler geçerlikten düşmüştü: Aşk, şenlik, mutluluk, ev, yuva, ana, baba, koca; bütün bu sözcükler yarı yarıya ölüydü şimdi, günden güne de ölüyordu. Ev, içinde yaşanılan bir yer; aşk, pek metelik verilmeyen bir budalalık; şenlik, güzel oynanan bir çarlistonla ilgili bir deyim; mutluluk, öbür insanlara caka satmak için kullanılan kaypak, ikiyüzlü bir terim;baba, kendi varlığının tadını çıkaran bir birey; koca, birlikte yaşanan, birlikte içkili eğlencelere gidilen bir adamdı. Büyük sözcüklerin sonuncusu olan cinsellik ise, sizi bir an coşturuveren, sonra da her zaman olduğunuzdan daha yıkılmış bir durumda bırakan bir heyecan için kullanılan, bir kokteyl parti deyimiydi. Yıpranmak! Sanki çok ucuz bir kumaştan yapılmıştı da insan, durup dururken yıpranıyordu.
302 syf.
5/10 puan verdi
·
11 günde okudu
Bazı kitaplar vardır; bir cümle için o kitabı başucu kitabı yaparsınız, bir de bunun tam tersine sebep olacak kitaplar: İşte onlardan biri Aydaki Kadın. Gerçi yazarın bitiremediği, müsveddelerin taranarak oluşturulduğu bir roman ama en sondaki roman planı, roman tamamlanmamış olsa bile içeriğinin değişmeyeceğini gösteriyor. O yüzden detaylı bir
Aydaki Kadın
Aydaki KadınAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 2015912 okunma
“Halk bir havuzun içindedir, farklı görüşleri ve inançları yüzünden birbirini boğmaya çalışırken aynı zamanda da boğulmamaya çalışır. Siyasiler havuzun dışında kokteyl partisi verir, arada dönüp havuzdakilere karınlarını doyursunlar diye yem atarlar. Bazıları buna sevinir ama hala havuzun içindedir işte.”
Sayfa 201 - Ephesus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
“ Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine “
Duygularımızı yalnız ölümün uyandırdığına dikkat ettiniz mi? Bizden yeni ayrılmış dostlarımızı ne kadar severiz, değil mi? Ağızları toprakla dolup hiç konuşmaz olmuş hocalarımıza ne kadar hayranızdır! Saygı o zaman çok doğal olarak gelir, belki de tüm yaşamları boyunca bizden bekledikleri o saygı. Ama biliyor musunuz niçin ölülere karşı hep daha dürüst ve daha cömertizdir? Nedeni basittir! Onlara karşı bir yükümlülüğümüz yoktur. Özgür bırakır bizi onlar, zamanımızı rahatça kullanabiliriz, saygıyı boş zamanlarımızda kokteylle sevimli bir metres arasına koyabiliriz. Bizi bir şeye yükümlü kılarlarsa, belleğe yükümlü kılar onlar, bizimse belleğimiz zayıftır. Dostlarımızda sevdiğimiz, taze ölüdür, acılı ölü, heyecanımız, eninde sonunda kendimiz!
Fildişi kulenin içinde ve dışında, din, karşılığında en iyi ihtimalle sadece muğlak ruhsal bir fayda sağlayan inanan için oldukça maliyetli bir tablonun içindedir. Uyum sağlamama varsayımları, evrimsel veya iktisadi terimlerle ya da bir kokteyl muhabbeti olarak sunulması farketmeksizin tamamıyla akla yatkındır.
Sayfa 138Kitabı okudu
1.500 öğeden 1.351 ile 1.365 arasındakiler gösteriliyor.