Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bunları agalarla, şeyhlerle konuşacaksın . . .
Bunların aklı köylüden daha kolay yatar. O zamana kadar hükümetten hiçbir zorluk görmemişler. Vergi vermezler. Ortak­ çıları da, kendileri de askere gitmez. Dag başının mahkemesi de onlar, zaptiyesi de . . . Bu yüzden hükümet kimin eline geçerse geçsin umurlarında degildir. Hakçası biz ilk seçimde agalardan, şeyhlerden hiçbir zorluk görmedik.
Yunan askerleri henüz Alsancak' a ayak basmışken bu işgalin kolay olmayacağı anlaşılır. Konak'ta patlayan bir silah ve Yunan süngüsünün bile "Zito venizelos" dedirtemediği onurlu bir Türk subayı direnişin ilk kıvılcımını ateşler.
Kronik Kitap
Reklam
Biz burada kalacağız
Yirmi çaresiz adam olmamıza rağmen Ledda'da, Ramla'da ve Celile' de Biz burada kalacağız Yüreğinize çökmüş tuğlalar gibi Ve boğazınıza Bir cam kırıntısı, bir kaktüs gibi Ve gözlerinize Bir yangın gibi. Biz burada kalacağız Duvar gibi yüreğinize çökmüş Bulaşık yıkayıp bu işsizlikte Bar zırıltıları eşliğinde
Sayfa 57 - Anka YayınlarıKitabı okuyor
Her gün yüzlerce seçim yapıyoruz. Bu seçimlerin sonucunda bir yaşam inşa ediyoruz. Peki nasıl bir yaşam inşa ediyoruz? Bazıları bir gecekondu inşa ediyor, bazıları bir konak. İnşa ettiğimizin gecekondu ya da konak olmasından daha da önemlisi, bu yaptığımız gecekondu veya konağımızda kimin oturduğu. Biz kendi yaşamımızda var mıyız? Yaşamımızda kendimiz olarak yer alabiliyor muyuz? Yaşamında var olmak, kendisi olarak yer alabilmek kolay değil. Her şeyden önce cesaret ister. Bilinç ister. Yaşam sevgisi ister. 
Sayfa 209Kitabı okudu
Han-ı yağma / Tevfik Fikret
bu sofracık, efendiler - ki iltikaama muntazır huzurunuzda titriyor - bu milletin hayatıdır; bu milletin ki mustarip, bu milletin ki muhtazır! fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır... yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin, doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin! efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir yiyin,
Sayfa 52/53Kitabı okudu
Han-ı Yağma
Bu sofracık efendiler, - ki iltikaama muntazır Huzûrunuzda titriyor - şu milletin hayatıdır; Şu milletin ki muztarip, şu milletin ki muhtazır! Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır... Yiyin efendiler yiyin, bu hân-ı iştihâ sizin, Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin! Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir Yiyin,
Sayfa 122 - Varlık YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Orhan Kemal'in 'Murtaza'sını (ilk baskıdaki biçimiyle), Kemal Bilbaşar'ın 'Cemo'sunu defalarca okuyabilirim sanıyorum. Refik Halid'in 'Bir Sürgün' adlı yapıtını da bir gün nasıl olsa yeniden elime alacağımdır. Yakup Kadri'ye ise bu tür yaklaşımım daha çok bir yazar çabasıyla olabilir. Ve bu çabayla zaten bütün romanları elden geçirebilirim, bir tat da duyarım. Oysa burada benim demem başka. Kendimi okur olarak tartıyorum. O zaman, beğeniyle birlikte şu anda kolay kolay adlandıramayacağım başka bir öge de araya giriyor. İlk okuyuşumda pek tat alamadığım 'İnce Memed'i yeniden okuyabilirim ama daha çok sevdiğim 'Yusufçuk Yusufa yeniden yaklaşacağımı sanmamaktayım. 'Oblomov' (canım kitap!) öylece kalacaktır. Yeniden okumaktansa, onun üstüne yazılmış bir kitabı elime almayı yeğ tutarım. 'Durgun Akardı Don' öylece kalacaktır bende. Sartre'ın 'Bulantı'sı öylece kalsın. Ama 'Demir Ökçe'yi, 'Kuyucaklı Yusuf'u' kitaplığın ön sıralarına getirmeliyim. Bir daha okunacak romanlar herkese göre değişecektir. O demin adlandıramadığım öge, sanırım okurun kişiliğiyle, anılarıyla, biraz da sanat yolundaki oluşum süreciyle ilgili bir şey. Değer sorunu da söz konusu değil, daha doğrusu ağır basan bir öge değil burada. Flaubert'in her yazdığı ilginçtir benim için. Ama 'Madame Bovary'nin değil de 'Gönül Eğitimi'nin sayfalarını yeniden açmak daha ilgi çekici geliyor. 'Kiralık Konak' orada dursun, ama 'Nur Baba'da okurluğumu bir kez daha sınayabilirim.
"Temiz olunuz!" demek dile kolay. Çocuklar üç günden beri, ge­celi gündüzlü dövüşüyorlar. Sanki konak hamamı gürül gürül yanıyor da mı, yıkanmadılar?
Sayfa 401 - Ithaki 6. Basım Haziran 2011Kitabı okudu
- Oy verme işini nasıl düzenlediniz öyleyse? "Şu sebepten şuna oy verin" denmeyince olur mu? - Bunları ağalarla, şeyhlerle konuşacaksın... - Akıllarını yatıramazsanız? - Bunların aklı köylüden daha kolay yatar. O zamana kadar hükümetten hiçbir zorluk görmemişler. Vergi vermezler. Ortak­çıları da, kendileri de askere gitmez. Dağbaşının mahkemesi de onlar, zaptiyesi de... Bu yüzden hükümet kimin eline geçerse geçsin umurlarında değildir. Hakçası biz ilk seçimde agalardan, şeyhlerden hiçbir zorluk görmedik. Şeyhler baş müritlerini; ağalar, konak imamlarını gönderdiler. Bunlar da bütün köylüler adına sandıklara oyları doldurdu. Köylerde işler kendi başma yürüdüğü için biz kasaba yerlerinde ugraşıyoruz. Elazığ çevrele­rinde milletin birazı Türk, birazı Kürt, birazı Ermeni olduğundan lafını tartarak söyleyeceksin. "Gavur mavur" demek yakışık almaz. Sünniliği, Şiiliği karıştırmayacaksın. Dersimlinin çapu­lundan açmayacaksın.
Sayfa 274Kitabı okudu
Yunan askerleri henüz Alsancak'a ayak basmışken bu işgalin kolay olmayacağı anlaşılır. Konak'ta patlayan bir silah Yunan süngüsünün bile 'Zito Venizelos' dedirtemediği onurlu bir Türk subayı direnişin ilk kıvılcımını ateşler. İzmir'de olup bitenler hem Anadolu'ya hem Avrupa'ya anbean aktarılmaktadır. "Kuvayı Milliye" adıyla örgütlenen Türk yurtseverler sayesinde Yunanlar tatlı hayallerle geldikleri topraklarda birkaç ay sonra kabuslarla uyanacaklardır.
Reklam
31 Mart Vak'ası veya 31 Mart Hadisesi olarak tarihe geçen olay yakın tarihimizin en tartışmalı konularından biridir. (...) 24 Temmuz 1908'den itibaren iktidar, resmen ve hukuken olmasa da, fiilen İttihat Terakki'ye geçmiştir. Her ne kadar doğrudan iktidar olamasa da dolaylı yollardan, çeşitli yönlendirmelerle, iktidarın
Bu sofracık, efendiler - ki iltikaama muntazır Huzurunuzda titriyor - bu milletin hayatıdır; Bu milletin ki mustarip, bu milletin ki muhtazır! Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır... Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin, Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin! Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir Yiyin,
Sayfa 1115
Koyu bir Abdülhamîd aleyhtarı olan şâir Tevfik Fikret bile, mensubu bulunduğu İttihat ve Terakki'nin yaptığı yağıma, zulüm, haksızlık ve benzeri aşını derecede menfaatperestlikleri karşısında kendisinin her türlü menfi hasletlerine rağmen yine de vicdanı rahatsız olmuş olacak ki, "ne bekledik, ne bulduk" dercesine şu şiiri yazmak durumunda kalmıştır: ... Efendiler! Pek açsınız, bu çehrenizde bellidir; yiyin, yemezseniz bugün yarın kalır mı, kimbilir? Şu nâdi-i niâm, bakın, kudumunuzla müftehir, bu hakkıdır gazânızın, evet, o hak da elde bir! Yiyin efendiler yiyin; bu hân-ı iştihâ sizin; doyunca, taksanınca, çatlayıncaya kadar yiyin! Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say Haseb, neseb, şeref, şataf, oyun, düğün, konak, saray, bütün sizin efendiler; konak, saray, gelin, alay; bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay...
Sayfa 51 - Nev Y.Kitabı okudu
15 Mayıs 1919'da, daha Paris Barış Görüşmeleri bir sonuca ulaşmamışken, diğer İtilaf Devletleri'nin koruması altında Yunanlar İzmir'e asker çıkararak resmen işgale başlarlar. Yunan askerleri henüz Alsancak'a ayak basmışken bu işgalin kolay olmayacağı anlaşılır. Konak'ta patlayan bir silah ve Yunan süngüsünün bile "Zito venizelos" dedirtemediği onurlu bir Türk subayı direnişin ilk kıvılcımını ateşler. İzmir'de olup bitenler hem Anadolu'ya hem Avrupa'ya anbean aktarılmaktadır. "Kuvayı Milliye" adıyla örgütlenen Türk yurtseverler sayesinde Yunanlar tatlı hayallerle geldikleri topraklarda birkaç ay sonra kabuslarla uyanacaklardır.
83 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.