Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
328 syf.
6/10 puan verdi
Bence yazar nasıl bir türde yazması gerektiğine karar vermeliydi. Young Adoult historical tarzında bir şeyler oluşturmaya çalışmış ama ben nedense okurken biran acaba elimdeki İncil falan mı diye düşünmedim değil. Dinsel çağrışımlara karşı olduğumdan falan değil elbette ama güzel bir hikayeyi batırdığını düşünüyorum yazarın. Kaç defa 'Tanrı' ve 'İsa' geçti inanın sayamadım ama her sayfada heralde en az 10 kere tekrarlanmıştır. Ee bir de kitabın 328 sayfa olduğunu düşününce gerisini siz hesaplayın artık. Evet, hikaye 14. yy da geçiyor, o nedenle bu kadar 'dinsel' olabilir diyenler olabilir. Ama alakası yok bence. Kitaptan etkilenmedim. Kötü olduğunu söyleyemem ama iyi de diyemem. Ne beklediğinize bağlı. Şifacı çırağı olarak yetişen Rose ile Lord Hamlin yani Wilhelm arasında gelişen ilişki zaman zaman keyif verse de insan daha başka şeyler de bekliyor. Evlenmeden el ele bile tutuşmak günah gibi bir hali var kitabın. Çok uçuk bir hayali aktarmaya çalıştığı için kitap beni tatmin etmedi.
Şifacının Çırağı
Şifacının ÇırağıMelanie Dickerson · Tual Yayınları · 201465 okunma
Var mı dünyada günah işlemeyen, söyle; Yaşanır mı hiç günah işlemeden, söyle; Bana kötü deyip kötülük edeceksen, Yüce Tanrı, ne farkın kalır benden, söyle . Ömer Hayyam I Kimi zaman, ağır ve iç karartıcı bir günün ardından inen Semerkant akşamında, işsiz güçsüz takımı baharat çarşısının yakınındaki çifte meyhane çıkmazında volta atmaya gelirdi. Amaçları güzel kokulu Soğd şarabının tadına bakmak değil, geleni gideni kollayıp çakırkeyif olmuş bir içkiciyi yakaladıkla­rında tepesine çullanmaktı. Kurban, toz toprağın içinde sürük­lenir, yemediği küfür kalmaz ve baştan çıkarıcı şarabın yüzün­deki yalazlanmasını sonsuza dek hatırlatacak cehennem ateşle­rinde yanması için beddualar edilirdi. Rubaiyat yazması, 1072′nin yaz aylarında yaşanan böyle bir olayın sonucunda doğacaktı. O sırada Ömer Hayyam yirmi dört yaşındaydı, Semerkant’a geleli çok olmamıştı.
Reklam
Belki de bazı kimseler mahpusların cani, kötü insanlar oldukları için iyiliğe layık olmadıklarını söyleyecekler. Peki Tanrı'nın gazabına uğramış bir kulun cezasını bir de bizim mi artırmamız lazım?
Sayfa 218Kitabı okudu
Doğru bir şey mi bu şimdi? Senin sorumlu bir şekilde davranman gerekiyor. Ruhunu düşün. Her şeyin böyle olması mı gerekiyor? Sen bana laf atıyorsun, ben sana iki misli karşılık veriyorum. Sen bana bir vuruyorsun, ben sana iki vuruyorum. Hayır çocuğum! Peygamberler biz ahmaklara bambaşka bir şey öğretmişlerdir. Birinden kötü bir söz işitirsen sessiz kal, kendi vicdanı rahat bırakmasın o kişiyi. Kendi vicdanı o kişiyi paylayacaktır. Yumuşayacak ve seni dinleyecektir. Dinimiz bize kibirli olmamayı öğretti!.. Konuşsana! Dediğim gibi değil mi! Durup gülümsedi ve “Sakın ha İvan! yangını kimin çıkardığını söyleme! Sen bir insanın bir kabahatini örtersen Tanrı senin iki kabahatini birden affeder!” diye ekledi. Sonra yaşlı adam ellerini göğsünde kavuşturdu, bir iç geçirdi, kasıldı ve ruhunu teslim etti.
218 syf.
8/10 puan verdi
Eserin en ilginç yönü, anlattığı aşk değil, hayal dünyasında yaşayan, yalnız ve kendini sosyal hayattan soyutlamış gencin, bu aşk ile kaçırdıklarını fark etmesi, gerçek hayat-hayal dünyası karşılaştırması yaparak, bilinçli olarak tercih ettiği hayal dünyasının tahlilini yapmış olmasıdır. Bu tahlilde kahramanımız şunları der: “…şimdiye kadar
Beyaz Geceler
Beyaz GecelerFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202074bin okunma
"Tanrı, ister sözlerde, ister şarkılarda, ister sahnede olsun, gerçekten nasılsa hep öyle anlatılmalıdır." "Tabii, öyle olmalıdır." "Şimdi bana söyle: Tanrı aslında iyidir, onu öyle göstermeli, değil mi?" "Elbette." "Ama iyi şeylerin hiçbiri zararlı olamaz, değil mi?" "Öyle
Reklam
EN SEVDİKLERİMDEN SEÇMELER Var mı dünyada günah işlemeyen söyle: Yaşanır mı hiç günah işlemeden söyle; Bana kötü deyip kötülük edeceksen, Yüce Tanrı, ne farkın kalır benden, söyle Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
RUBAİLER
Ferisiler, yani İsa'nın düşmanları bir gün yanına geldiler. 'Ey öğretmen, dediler, 'Senin gerçek olduğunu, Tanrı yolunu da öğrettiğini biliyoruz. Hiç kimseden çekindiğin yok. Çünkü kayırıcılık yapan biri değilsin. Açıkla bize düşüncen nedir? Sezar'a vergi ödemek yasal mı, değil mi?' İsa onların kötü niyetini bidiğinden, 'Ey ikiyüzlüler,' dedi,neden beni denemeye kalkışıyorsunuz? Bana vergi ödediğiniz şu parayı gösterin.' Kendisine bir dinar getirdiler. İsa sordu: ' Bu gördüğünüz yüz ve yazı kimindir?' 'Sezar'ın dediler. Bunun üzerine İsa, 'Öyleyse,' 'Sezar'ın hakkını Sezar'a, Tanrı'nın hakkını da Tanrıya verin.'
Sayfa 195Kitabı okudu
Haz, hafıza kaybı mıdır, diye soruyor İlhan. Eğer öyleyse neleri unutturabilir? Mamak çöplüğünde para edecek şeyler toplarken çöplerin içine düşüp kaybolan adamı ve gündüzleri onu arayan, geceleri ateş yakarak bekleyen ailesini unutturabilir mi? Yağmurlu kış günün üç beş otomobilin geçtiği Muğla-Denizli yolunun kenarında mantar satmaya çalışan kadın ve küçük kızını, onların bakışlarını unutturabilir mi? Kötü bir insan icadı olan Tanrı'yı unutturabilir mi? Sıradanlığı unutturabilir mi, hayata kast ediyor çünkü, sıradanlığı unutturabilir mi?
Bu koşu ‘Uğur’ getirmez! Son zamanların en çok satanlar listesinin başında Uğur Koşar’ın kitapları geliyor. Kendini “modern çağın aydınlanmış bilgesi(!)” olarak tanımlayan Uğur Koşar, Yaratan’ın kendisine “kendini bulma, izleme, derin bakma rahmeti verdiği”ni iddia ediyor. Sıklıkla bizim ‘az’, batı toplumlarının ise daha ‘çok’ okuduğundan söz
Reklam
463 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
"Geriye bakıp çocukluğumu anımsadığımda, nasıl hayatta kalabildiğime hâlâ şaşarım. " diyor Frank Mccourt... Ne kadar kötü çocukluk geçirebilir ki? Doğduğu günden beri çalışmayan baba, çocukları için endişelenen bir anneye sahip Frank Mccourt. Babası hiç çalışmaz, zar zor bir iş bulur 1 hafta çalışır, haftalığını alır ( çocuklar artık
Angela'nın Külleri
Angela'nın KülleriFrank Mccourt · Epsilon Yayınları · 20083,957 okunma
Ayrılışlarım acıklı, hatta kötü olabilir.ama bir yerden artık ayrılıyorsam bunu anlamak istiyorum.bunu anlamadığınız zaman kendinizi daha kötü hissediyorsunuz. *** - Hayat kurallara göre oynanması gereken bir oyundur. + Evet efendim öyledir, biliyorum. (oyunmuş, kıçımın kenarı.oyun öyle mi? Tüm asların bulunduğu takımdaysan oyun o zaman, tamam kabul ederim.ya öteki takımdaysan, as oyuncu filan yoksa, oyunla ilgisi kalır mı bunun? hiç yani. Yok oyun moyun.) *** Bana birisi bir armağan verdiğinde, sonunda üzülen hep ben olurum. *** + Allie öldü, bunu hep söylüyorsun! Birisi ölmüşse filan cennete gitmişse artık... Öldü biliyorum! Bilmediğimi mi sanıyorsun? Ama onu yine de sevebilirim değil mi? Bir insan öldü diye onu sevmekten vazgeçmek zorunda mısın, tanrı aşkına; özellikle de hayatta olanlardan bin kez daha iyi kalpli bir insansa? *** Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir.
Sayfa 176Kitabı okudu
436 syf.
8/10 puan verdi
·
18 günde okudu
Bazı insanlar vardır. Yedi ceddinizden beri “A” dediğiniz şeye “Z” derler. Amma öylesine dürüstçe, öylesine inanarak, öylesine samimi derler. Dedikleri düşüncenizi değiştiremese de saygı duymaktan kendinizi alamazsınız. Yaşar Kemal de yaşamı ve yazdıklarıyla topluma inadına “Z” olanların başında geliyordu. Bu dev adamın dev kitabını; ergen
İnce Memed 1
İnce Memed 1Yaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202357,6bin okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.