Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kübra Bolat

232 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Bu bir aşk kitabı değil, macera değil, gerilim, bilim kurgu, tarihi kurgu hiç değil. William Stoner gibi oldukça sıradan bir adamın durağan hayatını konu edinen biraz kalp kırıklığı ile bezeli belki çok az ucundan bir bildungsroman. Stoner ziraat okumak için gittiği fakültenin ikinci yılında İngiliz edebiyatına olan tutkusunu fark ederek o alana yönelen ve üniversitede öğretim görevlisi olarak yaşamına devam eden baş karakter. Stoner’in biyografisine vakıf olurken onun aşka, akademiye, edebiyata, savaşa dair düşüncelerini de öğreniyoruz ve kimi yerde üzülüyoruz karaktere kimi yerde biraz kavga ediyoruz ama bunun bile çok üstünde duramıyoruz, Stoner de durmuyor çünkü. Yazarın hem bu kadar olağan hem de böylesine etkileyici ve akıcı anlatımı sizi alıp götürüyor ve yazardan izler taşıdığını düşündüğüm William Stoner hafızamda yer edeceğe benziyor. Herkese olmasa da durağan okumalardan hoşlanan okurlara tavsiye edebilirim bu sadeliğiyle görkemi yakalayan usta işi romanı. #stoner #johnwilliams #modernamerikanedebiyatı @yky_yayinlari #kitapönerisi #kitapyorumu
Stoner
StonerJohn Williams · Yapı Kredi Yayınları · 2020758 okunma
Reklam
163 syf.
·
Puan vermedi
Huzursuz edici! Şizofren bir babanın kafasından doğan bir kız Anna, tıpkı Athena gibi ki romanda mitolojik göndermeler var. Ama barındırdığı fantazya bu kadar, sonrasında babası gibi ruhsal rahatsızlığı olan kızın kafasının içinde yaşananları okuyoruz. Kitabın başında yazar tanıtımında Linda Boström, babası gibi bipolar teşhisi bulunmasına atıf yapılarak “okurların boşlukları dolduracağına güvenerek”yazdığını belirtmiş. Gerçekten kitapta, özellikle ikinci bölümde o boşluklu zihni çok net görüyorsunuz ve bir miktar huzurunuz kaçıyor. İskandinav edebiyatının soğuk anlatımıyla beraber okuduklarınız rahatınızı kaçırabilir. “Sonsuzluk. Bu kelimeden daha korkunç bir şey var mıydı? Ölebilmek. Hayattan, ölümün mümkün olduğu o büyük, o sessiz odaya geçebilmek. Kalbin son vuruşunu duymak. Bu özgürlük benden esirgeniyordu. Niçin? Çünkü ben Athena’ydım.” #lindaboströmknausgård #heliosfelaketi #iskandinavedebiyatı
Helios Felaketi
Helios FelaketiLinda Boström Knausgaard · Kıraathane Yayınevi · 202076 okunma
131 syf.
·
Puan vermedi
·
14 saatte okudu
“Siz Viviane Elisabeth Fauville’siniz, evlilik soyadınız Hermant. Kırk iki yaşındasınız ve 23 Ağustos’ta ilk ve dolayısıyla tek olacak çocuğunuzu dünyaya getirdiniz. … Kocanız Julien Antonie Hermant 30 Eylül’de iki yıl sürmüş bir evlilik azabına son verdi. Viviane dedi, sözde mühendislik bürosundan geç vakit döndüğünde, Viviane seni terk
Viviane Elisabeth Fauville
Viviane Elisabeth FauvilleJulia Deck · Norgunk Yayıncılık · 201653 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
440 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Lisede felsefe derslerinde hep uyurdum. Öyle bir uyuma da değil felsefede uyuyup din kültüründe uyanmaktan bahsediyorum. Ama o yarı uyur/uyanık halimle bile “Varoluş özden önce gelir” cümlesiyle kalın çerçeve gözlükleriyle hatırladığım sevimsiz bir feylesoftu benim için Sartre. Okumaya başlamadan evvel bitmek bilmeyen cümleler ve felsefi
Akıl Çağı
Akıl ÇağıJean-Paul Sartre · Can Yayınları · 20192,187 okunma
160 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
“Yük trenlerinin boş gelip arpa, buğday ve yulafla dolu döndüğü zamanlardı. Derken kuraklık geldi ve yaylalar kuruyup çürüyene dek soldu. Tahıl yetiştirmeye son verildi ve demiryolu şirketleri vagonları ayırdı ya da arazinin üstünde kullanım dışı bıraktı. İstasyon kapandı, şef daha batıda bir göreve tayin edildi. Bir seneye kalmadan ailelerden
Açıkta
AçıktaJesus Carrasco · DeliDolu · 201445 okunma
Reklam
262 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Film gibi!
Tam filmi çekilecek bir roman! Elizabeth Keane New York’ta yaşayan bir akademisyen. Annesinin ölümünden sonra gerekli işlemler için İrlanda’ya dönüyor ve annesinin geçmişine dair sarsıcı gerçeklerle karşılaşıyor. Kitabın başında İrlanda kırsalında geçen sakin bir hikaye okuyacağınızı sanırken kitap gitgide gerilim dozu artarak ilginç bir kurguyla devam ediyor. Annelik, aidiyet, kimlik üzerine bir günde bitecek akıcılıkta bir okuma ve evet tam da film gibi bir roman. Sonu tahmin edilebilir olsa da eski talk showcu Graham Norton yazdıklarıyla hiç de kötü bir yazar olmadığını kanıtlıyor. Yoğun okumalar arasına alınacak yahut ben bu aralar hiçbir şey okuyamıyorum batağından çıkaracak bir roman olduğunu garanti ederim. Yazardan “Çiftlik” kitabını da listeye ekledim, size de tavsiye ederim. #grahamnorton #koruyucu #çağdaşirlandaedebiyatı
Koruyucu
KoruyucuGraham Norton · Yedi Yayınları · 202087 okunma
272 syf.
·
Puan vermedi
·
18 saatte okudu
Portekizli Kafka
Bu kitapla ilgili hislerim çok karışık. Öncelikle Tavares olağanüstü hayal gücüyle donatılmış çok zeki bir yazar, bu tartışılmaz. Bu kitabında da edebiyatın beyefendilerinden altı önemli şahsiyet ve onların entelektüel, mizah yüklü, yer yer şiirsel, felsefi anlatıları var. Yazarların düşüncelerine Rachel Caiano da desenleriyle katkıda bulunmuş.
Beyefendiler
BeyefendilerGonçalo M. Tavares · Kırmızı Kedi Yayınları · 201449 okunma
246 syf.
·
Puan vermedi
·
18 günde okudu
Edebiyat biraz da budur.
Bu kitaptan böylesine etkileneceğimi hiç ummazdım. Evet, itiraf ediyorum; hiç yaz aşkım olmadı, hiç kısa süreliğine tanıdığım biriyle güçlü bir bağ kurmadım, hiç bu kadar entelektüel bir toplulukla vakit geçirmedim ve hiç İtalya’ya gitmedim. Ama bu kitap kalbimi kırdı. Konusuyla değil aslında bunu henüz 17 yaşındaki zeki ve kültürlü Elio’nun
Adınla Çağır Beni
Adınla Çağır BeniAndré Aciman · Sel Yayınları · 20203,422 okunma
208 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Vurucu...
Fas asıllı Myriam ve Fransız Paul, peş peşe sayılabilecek iki çocuk sahibi olduktan sonra evde çocuklarının bakımını üstlenip kariyerini bir kenara bırakmaktan muzdarip Myriam’ın isteği doğrultusunda çocuklarına bir dadı arar. Roman ilk başta iki küçük çocuğun bakımını üstlenmekten bunalan ve iyice içine kapanan Myriam’ın sancıları ile başlar.
Hoş Nağme
Hoş NağmeLeila Slimani · Kırmızı Kedi Yayınevi · 2021230 okunma
248 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
II.Dünya Savaşı’da Arnavutluk’ta ölen askerlerini savaşın bitmesinden 20 yıl sonra Arnavutluk topraklarından çıkarıp ülkesine geri getirmekle görevlendirilen bir İtalyan generali merkeze alan kurgusuyla, oldukça özgün bir savaş karşıtı roman Ölü Ordunun Generali. General bir rahip eşliğinde ordusunu toprak altından çıkarıp eve götürmeyi ilkin
Ölü Ordunun Generali
Ölü Ordunun Generaliİsmail Kadare · Ketebe Yayınları · 2020140 okunma
Reklam
160 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
Aileyi temel alan romanlar okumak çok hoşuma gidiyor. Sevgili
Kimra
Kimra
kırmızı kapaklı kitap maddesi ekleyince raftan aldığım ve adının kendisine çok yakıştığını düşündüğüm bir anne-kız hikayesi okudum yine. Anlatıcı altmışlı yaşlarda huzurevinde bakıcı olarak çalışan ve bilhassa ilgilendiği demans hastası Jen’e karşı büyük bağ besleyen anne. Kızı ise otuzları sürmekte olan ve toplumun pek de benimseyemediği “öteki” olarak sınıflandırılan bir akademisyen. Bir gün kızı, bir arkadaşı ile birlikte parasız kalması ve kalıcı iş bulamaması sebebiyle annenin yanına yerleşir ve biz bu haberi alan annenin yaşadığı hüsranla başlayan duygularını okuruz kitap boyunca. Anne “kızı hakkında her şeyi” anlatırken bir yandan Kore bağlamında kuşaklar arası çatışmaya, geleneklere, toplum yapısına, yaşlılığa ve bir dereceye kadar yalnızlığa değiniyor. Sadece annenin bakış açısıyla yazılmasına rağmen hikayenin her iki tarafını da keşfetmememizi sağlayıp denge kurmayı başarmış yazar. Kitabın en sevdiğim noktası sanırım kadınlığın üç aşamasını - kız, anne, yaşlı kadın- hayatın tüm yönleriyle ele alışı idi. Yazar incelemeleri ile birlikte sadece 156 sayfa olan bu kitabı bazen annelerimizi bazen de kızlarımızı tanımanın nasıl bir his olacağını düşünerek sevgili @sevdabook yetkin çevirisi ile zevkle okudum. #çağdaşkoreedebiyatı #kızımhakkındaherşey #kimhyejin @ithakiyayinlari
Kızım Hakkında Her Şey
Kızım Hakkında Her ŞeyKim Hye-Jin · İthaki Yayınları · 2023478 okunma
188 syf.
·
Puan vermedi
·
7 saatte okudu
Mükemmel...
Yüzücüler, giysilerini bir kenara bırakıp üst dünyadan yeraltı havuzuna sığınan, kendilerini burada canlı hisseden birçok insan sesi ile başlayıp sonrasında bu yüzücülerden demans hastası Alice’e yoğunlaşan bir kalp ağrısı. Alice de diğerleri gibi yüzeyden sığınıp gelir havuza, gizli Valhalla’sına. Ama sonra havuzda çatlak(lar) oluşur; bir taneyle başlayıp çoğalan… Çatlak bizim yüzeyimizin hemen altında yatan ikinci ve daha derin bir dünyaya açılır. Havuz kapanır. Alice artık “biz”in parçası olmadığı gibi kendinden de uzaklaşır amansız bir bunama hastalığı pençesinde. Derken Alice’in kızı çıkagelir, onların da ilişkisinde çatlaklar vardır ama farklı kulvarlarda yan yana yüzen ve arada birbirlerine değen iki yüzücüden farksızdırlar da. Julie Otsuka biz yetişkin kızların kalbini kırmak, anne-kız birlikteliğimizi yoklayıp bizi silkelemek için yazmış biraz da sanki. Yazarın hayatından izler barındıran bu romanı çok beğenerek ve bir miktar hüzünle okudum. Keşke on yılda bir değil de daha çok yazsan Julie. Tertemiz çeviri
Duygu İnci Bozbıyık
Duygu İnci Bozbıyık
#yüzücüler #julieotsuka #kitapönerisi @domingo_yayinevi #çağdaşamerikanedebiyatı
Yüzücüler
YüzücülerJulie Otsuka · Domingo Yayınları · 2023247 okunma
100 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
“Kocamı aldattım.” Nobel ödüllü Norveçli kadın yazar Sigrid Undset böyle başlıyor Marta Oulie’ye. Evli, dört çocuklu, bir aldatma hikayesi alt başlıklı novellasını 1906’da henüz yirmi dört yaşında bekar bir kadın olarak yazıyor Undset. İlk romanı, haliyle şahsi deneyimlerine dayanmaz ama öyle incelikli bir iş çıkar ki ortaya 20 yıl sonra Nobel aldığında komite en çok nehir romanı Kristin Lavransdatter ve ilk romanı Marta Oulie üzerinde durur. Büyük bir tutkuyla evlendiği kocasıyla geçirilen ilk zamanlar sonrası evliliği bir düş kırıklığı olarak gören Marta’yı konuşturan Undset, dönemine göre oldukça cesur fikirlerle kadın kimliğini inanç, sadakat, entelektüel eksende sorgular. Kadınlar yaşamını nasıl tertip edecekler, nasıl düşünecekler, konumlarını fikirleriyle bir ortak paydaya nasıl denkleyecekler? Genç bir yazar için oldukça dobra kaleme alınmış bu kısa romanı en başta bekar kadın arkadaşlarım okusun çok isterim.
Marta Oulie
Marta OulieSigrid Undset · Dedalus Kitap Yayınları · 202048 okunma
208 syf.
·
Puan vermedi
·
18 günde okudu
2022 Vedat Türkali Roman ödüllü
“Dirilirler dirilirler gelirler / Huzur-ı mahşerde divan dururlar.” Köstence (İzmir/Uzunada) dışa kapalı, nispeten geleneksel bir ada şehri. Hikayenin baş kişisi Osman’ın anlatımıyla tanıyoruz Köstence’deki büyülü ortamı ve ada sakinlerini. Bu adada bir deli var ki belki de adadaki en akıllı, sağduyulu, zeki, dürüst karakter. İşte kitabımızın isim sahibi bize deli olarak takdim edilen İbram’ın ta kendisi. Bu zat tahmin edileceği üzere spiritüel bir karakter. Kitabı çağdaş destan yapan kişi. Kitapta bu adadaki insanların nasıl bir çöküşe girdiği ve buna neyin sebep olduğu 1950’ler Türkiye’sine yaslanarak anlatılmış ki bunda kolaycılığa kaçıldığını söylemezsek olmaz. Eczacı Süleymanlar muhtemel ki 50 öncesi dönemde de süregelen bir vakıa idi ki nitekim eczacının dedesinin yükselişinden de bahsediliyor kitapta. Dedenin dönemi de 30’lar olsa gerek? Romanda kişiler biraz yalınkat ve temelde birkaç noksan olsa da oldukça sürükleyici bu romanın başarılı bir kalemden çıktığı muhakkak. Bir de takdir etmek gerekir ki edebiyatta bireyselliğin yükseldiği dönemde Yaşar Kemal geleneği sürdürür tarzda, pek rağbet görmeyen bir alanda gezinmek ve bunu da sağlam bir üslupla kotarmak herkesin harcı değildir. 2022 Vedat Türkali Roman ödülü almış bu kitap çıktığı günden beri listemde idi. Yazara mutlaka öykü kitapları ile devam edeceğim ki öykücülükte daha başarılı olduğuna dair bir hissim var. #ahmetbüke #deliibramdivanı #kitapyorumu #kitapönerisi #çağdaştürkedebiyatı @canyayinlari
Deli İbram Divanı
Deli İbram DivanıAhmet Büke · Can Yayınları · 20211,587 okunma
104 syf.
·
Puan vermedi
·
10 saatte okudu
Italo Calvino-ki kendisi pek müşkülpesenttir- Natalia Ginzburg’u “yeryüzünde kalan son kadın” olarak betimler. Geriye kalan kadınları erkek dünyasına, karar veren, seçen, yapanların yanına koyar. Bu iddialı tanım kitabı elime alıp bir oturuşta bitirmemle anlam kazandı. Kitap, anlatıcı karakterimizin kocasının “alnının ortasına” ateş etmesi ile başlar. Kadın kahramanımız şehirde bir tur atıp bir banka oturur ve teslim olmadan önce Alberto ile tanışmalarından beri gelen tüm süreçleri bir bir anımsar. Biz de sözde aşktan cinayete varan bu sancılı ilişkiyi tüm ayrıntılarıyla öğreniriz. Ginzburg o kadar yalın ve dürüst dile getiriyor ki kadının iç sesini hayran kalmamak elde değil. Kitapta salt Alberto ile anlatıcı arasındaki değil; kuzeni Francesca, kocasının arkadaşı Augusto, öteki kadın Giovanna… Herkesin ilişkisi toksik. Ve bunca toksik ilişki içerisinde kendi kendimize sorduğumuz o soru: bir kadın kocasını ne zaman öldürmeli? Bu novellayı belki kurgu ve edebi yönden eksik bulan olabilir ki yazar da mutsuz bir anında “mutsuzluğunu aşmak için” yazdığını, çok iyi olmadığını saklamıyor. Ancak 1947’de yayımlanan kitap bugün bile çevremizde gördüğümüz ilişkilerin, anneliğin, duygular arası çarpıklığın pek de değişmemiş olduğunu ve belki de insanlık olduğu sürece değişmeyeceğini öğretiyor bize. Kimsesizliğin sesi olan kadın yazarlar iyi ki var. #nataliaginzburg #işteböyleoldu #okumaönerisi #okudumbitti #kitapönerisi #kitapyorumu
İşte Böyle Oldu
İşte Böyle OlduNatalia Ginzburg · Can Yayınları · 2022831 okunma
112 syf.
8/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Irk, sınıfsal ayrım, Bristish olma meselesi ve cinsiyetçilik üzerine…
Irk, İngiliz tarihi, sömürgecilik, kölelik, işçi sınıfı, kadın düşmanlığı ve kadın olmanın getirdiği günlük mikro sıkıntılar üzerine yazılmış sert ve öz bir adli bir tıp incelemesi bu kitap. Kitabımızın ana kahramanı Jamaika asıllı adsız siyahi bir British. Bir yatırım bankasının tepelerine tırmanmak için hep didinen ve bu yüksek sosyal katmanlara girmeye çabalarken yaşadıklarını bir bilinç akışı ile sunan işçi sınıfı temelli bir genç kadın. Ana karakterimiz yine ismi olmayan “beyaz” erkek arkadaşının ailesinin varlıklı bir İngiliz kasabasındaki malikânesinde gerçekleşecek bir yıl dönümü partisine katılmaya hazırlanır. İlk başta kendisini heyecanlandıran bu gelişme sonraları belki de hayatındaki sağlık sorunları da dikkate alındığında kimlik, aidiyet üzerine sorgulamalar başlatır. Politik doğruculuğun ve zorlama çeşitlilik zırvalarının ırkçılığı ve cinsiyeti ortadan kaldırmadığı, sadece özde var olan aşağılıklığı gizlemeye çalıştığını bir kez daha doğruluyor Brown’ın yazdıkları. Kendim de yaklaşık bir senedir gözlemleme imkanı bulduğum İngiliz toplumunda saf kan olmanın, beyaz bir Hristiyan olmanın, öteki olmamanın ayırdını hissettiğimi üzülerek onaylıyorum. Maskelerin altında görünen pembemsi ten rengi her mimiğiyle belli ediyor gerçeği. “Bu bir hikâye. İçinde zorluklar var. Çok çalışmak var. Kıyafetleri çekiştirip düzeltmek, gömlek kollarını sıvamak ve kendini zorlamak var. Zorlukların üstesinden gelmek, bir şeyleri aşmak falan var. Daha önce de duymuşsunuzdur bu hikâyeyi.” #natashabrown #karşılaşmalar #kitapönerisi #kitapyorumu @dusbazkitap
Karşılaşmalar
KarşılaşmalarNatasha Brown · Düşbaz Yayınları · 202220 okunma
Reklam
208 syf.
9/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Daha ilk satırlardan sizi içine çeken, elinizden bırakamadan okuma arzusu uyandıran bir kitap Gölgeler Çekildiğinde. Kitaptaki merak unsuru bir an olsun durmuyor ve ortalarda az buçuk tahmin etseniz dahi son 10 sayfada yine de sarsılıyorsunuz. Patricia Highsmith’e benzetilen üslubun neden olduğunu da o karanlık atmosferi, Esin’in soğuk anlatıcılığı ziyadesiyle sağlıyor. Mutlaka okuyun.
Gölgeler Çekildiğinde
Gölgeler ÇekildiğindeCahide Birgül · Kafka Kitap Yayınları · 2019443 okunma
152 syf.
·
Puan vermedi
·
20 günde okudu
Çok sesli çok katmanlı öyküler…
“Karton kutu da diyebilirdim, fakat on beş sene evvelini hatırlatan eşyalar, tabiatları gereği, kartondan değil, mukavvadan imal edilmiş kutuların içine konulurlar.” Muhtelif Evhamlar Kitabı ile hayran kaldığımız, Kum Tefrikaları ile verilen emeği takdir ettiğimiz Ömür İklim Demir’in son kitabı, içerisinde “çok sesli, çok katmanlı” on dört öykü barındırıyor. Öyküler arasında karakter ortaklıkları yine eski tarzının süreği ancak bu kitap ilk öykü kitabından çok daha farklı bir yerde duruyor yazarın kaleminde. Yeni bir şeyler denemiş Ömür İklim Demir Mutedil Dalgalı’da. Daha özgün, daha şiirsel, daha cesur. Bir öyküde denizanası giriyor araya misal, bir başkasında yönetmenin belgesel kayıt notları. Her gün aynı şeylerin devamını okuduğumuz, yazarların güvenli sularda yüzdüğü günümüz yazınında takdir edilesi bir özgünlük var tüm öykülerde. Bazı öyküler beni kişisel tarihimde dokunduğu yerlerden yakalayıp çok etkiledi ancak favorim hala Muhtelif Evhamlar Kitabı. Kitabın sonunda Kum Tefrikaları’ndan da aşina olduğumuz bir çalma listesi var. Öyküleri okuduktan sonra dinlemek daha da etkili kılıyor anı. Her öyküde dalgalanan hayatlardan en çok hangisi etkiledi sizi? #mutedildalgalı #ömüriklimdemir #yky #kitapönerisi #çağdaştürköykücülüğü
Mutedil Dalgalı
Mutedil DalgalıÖmür İklim Demir · Yapı Kredi Yayınları · 2022637 okunma
148 syf.
·
Puan vermedi
·
17 saatte okudu
Kafa, Ot gibi dergiler sevenlere…
Aylin Hanım abisi Aydın’ın bir motosiklet kazası sonucu yatağa bağlanması ile birlikte “Tımarhane Notları” adını verdiği bilinçakışını dökmüş sayfalara. Ağır okumalar arasına alınabilecek, rahat okunur kafa dağıtma kitabı desem de aslında acıklı yanları baskın bir öykü kitabı. Kafa, Ot gibi dergileri okumayı seviyorsanız Aylin Balboa’yı da seversiniz. Edebiyat edebiyat değil.
Belki Bir Gün Uçarız
Belki Bir Gün UçarızAylin Balboa · İletişim Yayınevi · 20211,913 okunma
167 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Çok uzun zaman önce okumuş, sevmiştim. Şimdi bir grup okuması vesilesiyle tekrar okudum. Barış Bıçakçı’nın en iyi kitabı olduğunu söyleyebilirim hatırı sayılır okumalar sonucu. İki yetişkin erkeğin genç bir kıza duyduğu aşkı entelektüel olan Ender’in gözünden arkadaşı Çetin’e yazdığı bir iç döküş şeklinde okuyoruz. Reading slumpların kurtarıcısı bir kitap akıp gidiyor.
Bizim Büyük Çaresizliğimiz
Bizim Büyük ÇaresizliğimizBarış Bıçakçı · İletişim Yayınevi · 20208,1bin okunma
96 syf.
·
Puan vermedi
·
31 saatte okudu
Kafkaesk, sürreel, tekinsiz anlatılara Japonya’dan bir selam.
Kafkaesk, sürreel bir anlatı olan Çukur’da kocasının işi nedeniyle kendi sözleşmeli işinden ayrılıp taşraya, kayınvalidesinin bitişiğindeki eve taşınan Asa’nın başından geçen tuhaf olayları okuyoruz. Romanın başlarında işte yakın arkadaşı Asa’nın çalışmayıp taşrada geniş bir eve taşınacak olmasını “rüya gibi” bir yaşantı olarak gördüğünü söyler.
Çukur
ÇukurHiroko Oyamada · Siren Yayınları · 2022379 okunma
128 syf.
9/10 puan verdi
Ayfer Tunç en iyi çağdaş yazarlarımızdan.
Biçimsel ve kurgusal olarak farklı bir roman. Kitabı ilk elime aldığımda yazım tekniğini bilmediğimden bir basım hatası olduğunu düşünmüştüm. Kitaptaki çift sayfalar bir erkeğin tek sayfalar ise bir kadının yaşanılan anları kendi gerçekleri üzerinden anlatmasıyla şekilleniyor. İki karakter de derin bir yalnızlık ve hüzün içindeler. İki tarafta da eril iktidarı yükselten bir otorite -baba- mevcut ve bu gücün altında ezilen kişiler. Ayfer Tunç'un kalemi çok yalın ve etkileyici. Sene içinde mutlaka diğer eserleri de keşfedilmeli. #çağdaştürkedebiyatıokumaları #suzandefter #ayfertunç
Suzan Defter
Suzan DefterAyfer Tunç · Can Yayınları · 202213bin okunma
Reklam
64 syf.
·
Puan vermedi
Kafa dağıtmalık okuma arayana.
Schmitt okuması kolay olan Fransız yazarlardan, her kitabında da farklı coğrafyalara dair hikayeler anlatıyor. Doğu felsefesinde olmazsa olmaz yaşlı bir bilge bir gün Cun’a gelir ve “sende bir şişman görüyorum” diyerek onu bir sumo güreşine davet eder. Kahramanımız bakalım nasıl bir aydınlanma yaşayacak diyerek kendini okutan kitap kısacık, bir oturuşta bitecek cinsten, sözümona yazlık bir novella. Zen öğretisine uzak kalan akılcı yanımla okuyup burun kıvırsam da insanın ikna mekanizmasını anlamlandırmak adına hoş bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Bundan sonra kafam yoğunsa açar bir Schmitt okurum ben. Sizin sevdiğiniz “kafa dağıtmalık” kitaplar neler? #şişmanlayamayansumocu #ericemmanuelschmitt #çağdaşfransızedebiyatı #kitapyorumu #kitapönerisi
Şişmanlayamayan Sumocu
Şişmanlayamayan SumocuEric Emmanuel Schmitt · Doğan Kitap · 2012440 okunma
344 syf.
·
Puan vermedi
·
14 günde okudu
Tahsin Yücel okumayan var mı?
Daha evvel hiç Tahsin Yücel okudunuz mu? Yer yer dilbilimcilere has öz Türkçe kullanma hassasiyeti yorsa da her eserinde ışıldayan zekice kurguya yedirilmiş meseleleri ve bazen cılız bazen yüksek sesle seslendiği okura nerede durduğunu belli etmesi ile Türk edebiyatında yeri doldurulmaz yazarlardan biri. Bu kitabında da Peygamber lakabıyla
Peygamberin Son Beş Günü
Peygamberin Son Beş GünüTahsin Yücel · Can Yayınları · 2019698 okunma
87 syf.
·
Puan vermedi
·
27 saatte okudu
Kadın olmak üzerine…
Fransa 60’larında, nispeten dışa kapalı bir şehir olan Rouen’dayız. Başarılı bir Fransız Dili ve Edebiyatı öğrencisi tez aşmasında kendisini istenmeyen bir durumda bulur. Durumuna çare ararken de -ki o yıllarda gebelik sonlandırma operasyonu yasal değildir- hemcinsinden erkeğine, doktorundan ailesine kadar herkesin ona olan yaklaşımı kadının bir
Kürtaj
KürtajAnnie Ernaux · İletişim · 20001,393 okunma
160 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Ahmet Hamdi en iyi yazarımız değil de ne?
“Hem nerden ve kim benim roman yazdığımı size söyledi? Ben sizin hayatınızı yazıyorum. Roman ayrı bir şey, belki daha güç bir iş. Belki de gücümüzün üstünde kalacak kadar güçtür. Benim yaptığım sizden dinlediğim gibi hikâyenizdir.” diyor Tanpınar kitabın sonunda baş kahramanı Behçet Bey’e yazdığı mektupta. Kimine göre Tanpınar’ın “ilk romanı” kimine göre “hikayeden romana geçişi temsil eden bir uzun hikaye”. Ben Tanpınar’ın mektubundaki mazereti görmezden gelip eseri “bal gibi bir roman” olarak tanımlayacağım. Tanpınar romanında bize Abdülhamit ve Abdülaziz devirlerinde yaşayan ve birbirlerine akraba olan şahsiyetleri Behçet Bey’le başlayarak anlatmaya başlar. Kitaba başlarken olaylar onun etrafında şekillenecek sanıp büyük yanılgıya düşeriz zira kendisine yazılan “mektup” da olmasa eserin sonunda büsbütün aklımızdan silinir Behçet Bey. Sözümona Tanpınar’ın “tek kahramanlı” hikayelerden canı sıkılmış olmalı ki roman boyunca bize birbirine zıt karakterlerde bir sürü insandan bahseder. Mahur Beste’nin insanları eser bitiminde son sözlerini henüz söylememişlerdir. Onları “Sahnenin Dışındakiler” ve “Huzur” romanlarında tekrar göreceğizdir. Üçlemenin tamamı bitince belki bu kendi halinde insanların bazıları ile dost bile olabiliriz. Türk Edebiyatının tozlu raflarında kalmış bu kitaba mutlaka göz atın. Sonrasında elinizden düşüremeyip bir de arkadan romanın ithaf olunduğu Ebubekir Ağa’dan “Bir âfet-i mehpeyker ile nüktelerim var.” mısrası ile başlayan mâhur besteyi dinlemek isteyebilirsiniz. #mahurbeste #ahmethamditanpınar #kitapönerisi #kitapyorumu #türkedebiyatı
Mahur Beste
Mahur BesteAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 20196,4bin okunma
·
Puan vermedi
Gabo’nun büyülü gerçekçiliğine giriş bileti!
Marquez gazetecilik yaptığı yıllarda otel yapılması için uğraşılan bir manastır mezarlığı kazısında, 22 metrelik saç bulunan bir kafatasının yarattığı sansasyon ve küçükken büyükannesinin anlattığı bir hikayeyi birleştirerek kaleme alır Aşk ve Öbür Cinler’i. Roman aristokrat bir ailenin kızı olan Sierva Maria’nın bir kuduz köpek tarafından ısırılması ve zaten ailesi tarafından ötekileştirilip köleler ile yaşayan kızın başına gelen bu durumun işleri daha da karmaşıklaştırması ile başlıyor. Ortaçağ dehlizinde kilisenin karanlık, kirli yapısı ile çocuklara dahi acımadan din kılıfı altında yapılan işkenceler, Gabo ile bir kez daha sorgulanıyor. Sınıf farklılığı, bakış açıları, katolik işkenceleri, sosyal yapı ve daha birçok şey romanın merkezindeki Sierva Maria ve ona bakan gözlerle bize sunuluyor. Ne yazık ki bir tek onun sesini duymuyoruz. Ne ironi değil mi? Büyülü gerçekçiliğin müptelası olmaya giriş biletiniz bu kitapta olabilir. Değerlendirmek isteyene… #aşkveöbürcinler #gabrielgarciamarquez #latinamerikaedebiyatı #kitapyorumu #kitapönerisi
Aşk ve Öbür Cinler
Aşk ve Öbür CinlerGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 20166,8bin okunma
242 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Kedisi olanlar mutlaka okumalı!
“Bu hikayede kedilere ilişkin dişe dokunur yeni bir şey yok, ama insanları yakından tanıyıp anlamak isteyen kediler için çok yararlı bir kaynak.” Sovyetler’de komünist düzen çökmeden önce, Almanya’da bulunan siyasi mültecilerin -ki Oya Baydar da bunlardan biri- inançlarını sorguladıkları, bir zamanlar fikir birliği içinde oldukları dostlarıyla apayrı düşünsel yollara saptıkları kaygılı ve sancılı dönemi kedilerinin ağzından öyle güzel anlatıyor ki yazar hayran kalmamak elde değil. Kedilerin sürekli ayakkabı koklamalarını “koku mektupları”na devşirme işini çok yaratıcı buldum. Aynı zamanda 93’ Yunus Nadi Roman Ödülü sahibi bu roman kedi Nina’nın ekseninde birçok kedinin mektuplaşmalarından oluşuyor. Biz kediler aracılığı ile sahiplerinin hayatına dahil oluyor ve kedi Arthur’un başlattığı bir proje ile “sahiplerinin gizli yaşamları”nı öğrenmeye çalışıyoruz. Okuması oldukça keyifli, yer yer hüzün barındıran, kolay okunan bir mektup-roman örneği Kedi Mektupları. Okuduktan sonra kedinizin yanında konuştuklarınıza dikkat etmek isteyebilirsiniz. #kedimektupları #oyabaydar #çağdaştürkedebiyatıokumaları #kitapönerisi #kitapyorumu
Kedi Mektupları
Kedi MektuplarıOya Baydar · Can Yayınları · 2017396 okunma
Reklam
656 syf.
·
Puan vermedi
·
10 günde okudu
Bir Habil ile Kabil hikayesi…
“Bugüne kadar yazdıklarım, bu kitap için bir hazırlık niteliğindeydi.” diyor Steinbeck bu görkemli anlatısından bahsederken. Fareler ve İnsanlar, Gazap Üzümleri, İnci gibi klasiklere imza atmış Steinbeck’in belki de en kişisel romanı Cennetin Doğusu. Yazarın da hayatının geçtiği Kuzey Kaliforniya’da bulunan Salinas Vadisi’ne yerleşen iki aileyi
Cennetin Doğusu
Cennetin DoğusuJohn Steinbeck · Sel Yayıncılık · 20176,3bin okunma
64 syf.
·
Puan vermedi
·
14 saatte okudu
Halide Edip’in yenisi.
“İstanbul’a asırlardan beri gelen değil, orada iki nesli yaşamış olanlar da İstanbulludurlar. Gerçi İstanbul, Roma’nın ve Bizans’ın daha sonraları da Osmanlı İmparatorluğunun asırlar boyunca şehriydi. Fakat İstanbul hiçbir ırka bağlı olmayan şahsı kendisine mahsus bir ülkedir.” Kendisini hakiki bir İstanbullu olarak gören ve en büyük gayesi “İstanbul’da Bir Yabancı” kitabını yazmak olan Sadullah Bey, Londra’da -Sadullah Bey’in uğrak yerleri olan Hyde Park, British Museum, Savoy Hotel okurken bana göz kırptı- eğitim almış bir hukukçudur. Bu kısa roman denemesinde Sadullah Bey’i, eşlerini, çocuklarını, babasını ve çevresindeki insanları “İstanbullu olma” meselesi üzerinden okurken kitapta ifade ediliş şekliyle, ailedeki “insan kokteylini” de yakınen tanıma fırsatı buluruz. Halide Edip’in yıllar sonra -1960 yılında tefrika edilmiş- gün yüzüne çıkan bu eseri ne yazık ki ne sağlam bir kurguya ne de içi dolu karakterlere sahip. Sadece meraklısına önerip önsözünü yazan İnci Enginün’ün şu sözlerini vurgulamakta bir beis görmüyorum: “Bu kitabın en parlak zihinlerin ve kalemlerin bile zamanın törpülemesine dayanamadığını göstermekten ileri gitmediğini söylemek zorundayım.” #istanbuldabiryabancı #halideedipadıvar #kitapönerisi #kitapyorumu #türkedebiyatı
İstanbul'da Bir Yabancı
İstanbul'da Bir YabancıHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 202293 okunma