Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Nuhun Gemisi
Van Gölünün dört bir yanı dağlarla çevrilmiş.Karlık dağlar,ulu dağlar, çırıl çıplak,yeşil ince,yumuşak bir halıya bürünmüş dağlar.Van gölü,Van gölü değil,Van denizi çok geniş,denizden başkası yakışmaz,Vanlılarda deniz diyor.Deniz maviliğindedir.Göl bir bakıyorsun bir kısmı mor,bir kısmı koyu mavi,yer yer bozarıveriyor.Bir bakarsın bir yer yeşil,bir yer al ışık Renklerin cümbüşü var Van Göjünde. Dağlar aydınlık bazen karanlık.Burada gemiler beş,altı mil yapıyorlar.Sürat asrındayızBaşkası uçak icat etmiş bize ne?Kaplumbağa süratındaki gemiler yeterde artar bile.Tatvan gemisi dopdolu iğne atsan yere düşmez,öylesine dolu.Tatvan gemisi yük gemisidir,affedersiniz hayvan gemisidir.affedersiniz hayvan gemisi dır,insan gemisidir.Ne acıdır ki! Koyunlar,inekler,öküzler,atlar,eşekler, insanlar,cümlesi bir aradadır.Koyun koyuna,alt alta,üst üste seyahat ediyorlar.Sığır gübresi,pislik…Koku. dan geçilmiyor.
Sayfa 34 - YkyKitabı okuyor
Seni sevince geceler daha az karanlık Sabahlar daha çok mavi Seni sevince her gün daha güzelsin Şimdi ölesiye sevildiğinden habersiz Kim bilir nerdesin
Reklam
Bir tanem, Yine o yalnız anlardan biri. Radyoda kederli bir şarkı ... Dışanda karanlık bir gece başlıyor ... Uzaklarda huzursuz bir hayvan gibi hamurdanan şehir ... Radyodaki şarkı özlemle dol￾duruyor geceyi. Gece tıpkı benim gibi iç geçiriyor. Özgürlük yasak bana, sen yasaksın ... Anılarınla ayalıyorum kendimi... Özleminle oyalıyorum.
Juan'lığını nerdeyse kaybetmek üzere olan zavallı Don Juan; iki kadın arasında, kurtarıcı meleğiyle ifriti arasında, birinden öbürüne titreyip sallanıp duruyordu. Arkasında Rachel vardı, önünde Berta; ikisi de onu ileri itiyor, kakışlıyor, mahmuzluyorlardı. Nereye? Hangi istikamete? Don Juan onların, kendisini felakete sürüklediklerini, uçurumdan aşağı yuvarlamak istediklerini seziyordu. Don Juan onlarda yok olacak, onlarda mahvolacaktı. İkisi tarafından bir o yana, bir bu yana çekiştirildiğini hissediyor, ellerinde parçalanmaktan korkuyordu. Hazreti Süleyman'ın tahtı önünde birbirleriyle çekişen iki ana arasında kalmış çocuk gibiydi sanki. Yalnız bilmiyordu, ikisinden hangisi, Rachel mi Berta mı, onu sağ salim almak, öbürünün elinden kurtarmak, ikisinden hangisi onu parçalatmak ölüsünü görmek istiyordu. Berta'nın dipsiz, bucaksız bir denize benzeyen duru mavi genç kız gözleri onu derinlere çekiyor; Berta'nın gerisinde yahut daha doğrusu yanında, daima bitişiğinde Rachel'in, dulun, uçsuz bucaksız, yıldızsız bir gece gibi kendisini kuşatan, aynı uçuruma doğru iten karanlık, siyah gözlerini görüyordu. (İki Ana)
Sevgili Anneciğim Binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda Kocaman bir dağ lalesi gibi Ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran. Şimdi mucizevi bir yerdeyim Muc'un ucuz evinde
Sen yüzüne sürgün olduğum kadın Karanlık her sokaktaydın, gizli her köşedeydin Bir çocuk boyuna bir suyu söylerdi. Mavi. Birtakım genç anneleri uzatırdı bir keman Sen tutar kendini incecik sevdirirdin Bir umuttun, bir misillemeydin yalnızlığa.
Reklam
duvar'daki "karanlıkta kaynak yapan adam" şiirinde karanlık nasıl faşizmi simgeliyorsa, bu şiirdeki yangın da öyle, 50 yıllarında üzerimize çöken siyasal baskıyı simgeliyor. açıkça yazılması mümkün değildi. bu da chp diktasının faşizan baskısıyla, özgürlük vaadleriyle iktidara gelen dp iktidarının amerikancı baskısı arasında pek de fark olmadığını gösterir. fark olsa, 'mavi hareketi'ni 'moskova ajanları'nın bir marifeti sayar, iktidar organı gazetelerinde yazarlar mıydı? (şiiri ahmet kaya besteledi, kasete okudu.)
Sayfa 82 - Meraklısı İçin Notlar - Fabrika Durağı, / yangın gecesi /Kitabı okudu
*A. Tarkovski'nin aynı adlı filmi için.
NOSTALGHIA* INTRODUCTION- Olmak kış konuklarından bu yeryüzünün ve beklemek... Güzün utancımızı örttüğümüz yapraklarımızı düşürdük karşılıklı, kış çırılçıplak geçti -örtünülmesi gerek bir dahaki güze dek- Geri dönmüyor yapraklar yerine, kapanmıyor yaralar, açık her şey bu üzüntü bedeninde, yeniden varolduğu- nu mu sanmalıyız yaprakların? Bir ansıma penceresi asla diye yanıtlar; arzusu kış çıplaklığıdır, uzlaşmacı örtünme değil, yalın bir şimdilenmesidir üşümenin. Utanç sıcaklığı değil hiçbir zaman. ALLEGRO- Kendinden başka her neni geri iten ve titreten öz; oluş doğrusu, çemberin içkinliği... Saydam yankılanışlarla sunar düşürtücü sevincin ateşini. Ak bedeni kuştüyünün yeniden ve yine her konmayışı toprağa, uçucu teması onun suyla, geri dönüşü bir gökkuşağına. Karanlık ruhu özlemin, ışıltı yükledikçe o densiz din bölgesine, ay dansı acının yayılır geçmişten sonsuza doğru... İncecik uluyarak ince çağrısı yaralı köpeğin, kıpırtısız göl ve çevresi ve dönen MANDALA gözle gök arasında. Sular sular sular. Kızıl, mor, kahverengi, yeşil, mavi, kalın ağır sular... Biriktirilen artmayan akış... Nurdan çehresi yağmurun, kasnağın tepinişi kendi bağnaz çevriminde, çekilişi bir o yandan bu öbür yana yalnızlık ısrarıyla. Una.. una.. è una çığlığıyla o olanın o olmayanı yadsımasından dağılan yaş bağışıyla... sürdürülen canevi yıkımı, sis, buhur ve ıslaklık yemini. Bu bir içim su tığıyla, işlediği dantellerle sonlunun çukurunu sonsuzla dolduran kayra yükü. Coşku külü, ben yangınından sonra doymuş inancın kanıtı. Mart '84
Sayfa 92 - Everest şiirKitabı okuyor
Dalgalan , derin ve karanlık mavi deniz , dalgalan ; Boşuna tarıyor seni binlerce yağ avcıları
Sabaha değin Oturup bekliyorum Karanlıkta Başına Karanlık şeyler Gelmesin diye. ~Mehmet Çerezcioğlu 26 Ekim 1993 Saat: 03.10
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.