Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yarı feodal bir toplumsal bünye, az gelişmiş bir ekonomiyle emperyalist düzene katılışımızın kaçınılmaz sonucudur tahakküm. Şartlar değiştirilmezse, bu gitsin yerine bin Menderes getirirler.
Sayfa 454 - Bilgi Yayınevi - 1 Baskı - 1978Kitabı okudu
Bir de ezanı hatırladım. O yıllarda ezan Türkçe okunuyordu. Menderes 14 Mayıs 1950'de iktidara geldi. Haziran'da Ramazan başladı ve Arapça ezan yasağı kalktı. İlk teravihi kılmak için Süleymaniye Camii'ne gittik. Caminin içi ve bahçesinin yarısı beyaz papatyalar gibi kadın cemaatle doluydu. Ezan Arapça okundu. Herkes sevinçten ağlıyordu. Bu manzaraya hayran olmuştum, hâlâ gözlerimin önünde.
Sayfa 70 - Timaş Yayınları - 4. Baskı
Reklam
Denizlerin idamları TBMM Genel Kuruluna geldiğinde Adalet Partili Milletvekilleri "Evet" oyu kullandı. Hiç tereddüt etmeden, MENDERES'lerin intikamını alırcasına bu üç gencin idamına "evet" dediler. AP'nin o dönemki Genel Başkanı Süleyman DEMİREL yıllar sonra, o gün "evet" dedikleri idam kararını "talihsiz bir karar" olarak tanımlayacaktı.
Sayfa 22 - SERÜVEN KİTAP - Ekim 2010Kitabı okudu
Cehennem, cennetle dünyanın sınırı demek!.. Hangi yanda olduğunu bilmeyen bir ben varım!.. Haklı değil Menderes, biliyorum... Bu çocuklar haklı mı? Bakıp duran halk mı haklı? Ben miyim haklı? Değilim biliyorum. Günsel de değil... Ama devinim içinde... Haklılığa gidiyor belki de!.. Tek başımayım, benim üstüme çöküyor bütün yanlışlar... Nasıl direneyim? Ezer beni... Yirmi adım ötemde işte Günsel... Bir atılışta varırım yanına... Nasıl varırım?..
Sayfa 428 - Everest yayınları 2004Kitabı okudu
Adnan Menderes, Atatürk'ü Koruma Kanunu'nu meclise getirdi. Celal Bayar cumhurbaşkanıydı. Atatürk'ün son Başbakanıydı ve İslam anlayışına göre küfür sayılan bir inanış içindeydi: "Atatürk seni sevmek milli bir ibadettir! diyordu.
Borçlanmayı bu şekilde arttırarak ve eldeki malları satarak bu büyümeyi sürekli kılmak mümkün değildir. Büyümenin hız kesmesi işsizliğin artması ve enflasyonun yükselişine bakarsak ne özel kesimin ne de hane halkının borçlarını arttırarak yeni bir şeyler yapma veya almak gücü kalmamış, eldeki malları satışında da sona yaklaşılmış olduğu anlaşılıyor. Bu sonu etkileyebilmek için kurulan varlık fonu eldeki değerli varlıkların teminat göstererek borçlanmaya devam edebilmeyi hedefliyor. Türkiye, Menderes ve Özal dönemlerinden sonra bu dönemde de yine borçlanarak ve mevcut varlıkları satıp paraya çevirerek evime yakalama politikasını denemiş görünüyor. Ne var ki tıpkı öncekilerde olduğu gibi Bu kez de bu ivmeye sürekli kazandıracak olan yapısal reformlara girişememiş. Geldiğimiz aşamada artık bu şekilde borçlanmaya ve varlık satışına dayalı politikanın bir kez daha sonuna gelmek üzere olduğumuzu kabul etmemiz gerekiyor.
Sayfa 163Kitabı okudu
Reklam
Adnan Menderes, enstitüleri kapattı; halkın sesi çıkmadı . Bizim halkımız çok yüzyıl öncelerinden beri uyur. Çok kötü biçimde afyonlanmış gibi uyur. Üfürükle tükürükle ser­sem tavuğa çevirmişlerdir onu. Bizim halkın durumunda olup da, uyanmak çok zordur örneğin ! Ben böyle düşünüyo­rum . Fakir Baykurt Eşekli Kütüphaneci Literatür Yayınları
Ama ne demişler: gülme Menderes gülme, senden büyük Allah var.
ama ne demişler:
Gülme Menderes gülme, senden büyük Allah var. Halbuki o ne diyor. “GENCİM, GÜZELİM, MATEMATİKTEN DE ON ALDIM. O halde mantıki neticelerden ne korkum olabilir? Komplekslerim yok ve ellerim terlemiyor. Bana kimse dokunamaz. “
Sana köyler için öğretmen yetiştiren Köy Enstitüleri'nin nasıl kapatıldığını anlatayım, dinle bak! Doğuda, Van ilinde köyler sahibi Kinyas Kartal Ağa ile batıda Aydın ilinde, çiftlikler sahibi Adnan Menderes Ağa vardı. Bunlar seçimlerden önce gizlice anlaşıp birbirine söz verdi. Ağalar oyları Menderes'e küreyecek, Menderes bu yoldan iktidara gelecek. Başbakanlık koltuğuna oturur oturmaz Köy Enstitüleri'nin kapısına kara kilit asacak.
Sayfa 92
Reklam
"...Menderes, Atatürk Devrimine en büyük darbeyi vurmuş birkaç siyasetçiden biridir."
Depremin şiddetini,yerini ölçen aletler var da insanların içindeki depremi ölçen aletler var mı?
Sayfa 164Kitabı okudu
Büyük Doğu bir mektep...
Entelektüel çevrede, ilhamını Büyük Doğu'dan almayan, karşı çıkarken bile tesirinden kurtulamayan kimse yok gibidir. Kullandığı dil ve diyalektik, Batı tefekkürüne vukufiyetin getirdiği fikirde hâkim tavır, İslâm tasavvufunun kanatları altında yükselttiği bayrak geniş bir topluluğu tesiri altına almıştır. Verdiği yüzlerce konferans, neredeyse her şehirde büyük parti mitinglerinden daha fazla insanın toplanmasına vesile olmuş ve halka halka yayılmıştır. Büyük Doğu Cemiyetleri, birçok şehirde şube şube kurumlaşmaya başlamış ve tesiri pek çok sınırı aşmıştır. Birçok entelektüel, siyasetçi ve âlim, Üstad'ın mektepleştirdiği Büyük Doğu'dan nasiplenmiştir. Örneğin Said Nursi Hazretleri, Büyük Doğu dergisini, yayımlanmaya devam etmesi için yorganını satıp parasını gönderecek kadar önemsemekteydi. Aynı zamanda dergiyi sadece desteklemekle kalmıyor, ondan iktibaslar (Emirdağ Lahikası: "Lozan Hezimeti") yaparak ehemmiyetini de gösteriyordu. Siyasilerden Adnan Menderes, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş, Turgut Özal ve Tayyip Erdoğan, Üstad'ı bilfiil anan ve kendi üzerlerinde Üstad'ın emeği olduğunu açıktan ilan edenlerdendir. Nurettin Topçu, Sezai Karakoç ve Nuri Pakdil başta olmak üzere, bugün İslâmi camia içinde eli kalem tutan, yaşı kırkın üstünde kim varsa, üzerlerinde Üstad'ın emeğinin olduğunu söylemeye gerek dahi yok. Solda Ruhi Su'dan Cemal Süreyya'ya, Nazım Hikmet'ten Atilla İlhan'a, Mina Urgan'dan Oktay Akbal'a kadar neredeyse her kesim onun tesiri altına girmiş ve tersinden onun yaşatıcısı olmuştur.
Erkekler,kişiliği güçlü,derinliği olan kadınlar gördüklerinde ya çekilip giderler usulca ya da bogulmamak için bir yabancı suda,hem kendilerini yorarlar,hem suyu.
İmralı Cezaevinin eski müdürü konuşuyordu. Müdürün anlattığına göre, 1961’de Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu idama mahkum edildiklerinde onları asmak için iki cellat bulmuşlar. Bulunca da, cezaevi müdürünün odasına getirmişler bu cellatları. Onları karşısına alarak, söz konusu işi yapıp yapamayacaklarını bir kez de cezaevi müdürü sormuş. Yaparız, demiş adamlar da. Ardından, gerekli belgeler oracıkta düzenlenmiş, cellatların adları soyadları yazılmış ve imzalatılmış. Cezaevi müdürü, depo sorumlusunu çağırarak, cellatlar ne tür malzeme istiyorlarsa ver, demiş daha sonra. Böylece, depo sorumlusu ile birlikte cellatlar müdürün odasından çıkmak üzere kapıya doğru yürümüşler. Ne var ki, hem yürüyor hem de arada bir dönüp geride kalan müdüre doğru bakıyormuş cellatlardan biri. Derken, kapıya varınca durmuş bu cellat; sıkıntılı bir şekilde dönmüş, yine müdürün yüzüne bakmış ve bir şey diyecekmiş de diyemiyormuş gibi yutkunmuş. Ondaki bu tuhaflığı gören müdür de, bir şey mi var, ne oldu, diye sormuş o sırada. Var efendim, demiş cellat. Ardından da, az önce imzaladığımız belgelerde adlarımızın yanında cellat yazıyordu, demiş. Evet öyle yazıyor, cellat değil misiniz, diye sormuş müdür. Cellat bir an duraksamış o sırada. Sonra, iyi de efendim, öteki arkadaş daha önce kimseyi asmadı ama ben vaktiyle Börekçi Hüseyin’i asmıştım, bu yüzden benim adımın yanına başcellat yazılmalı, demiş.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.