Okuma vakti mesele ediliyorsa, ortada okuma arzusu yok demektir; çünkü aslına bakılırsa, kimsenin hiçbir zaman okumaya vakti yoktur. Ne küçüklerin ne gençlerin ne de büyüklerin. Hayat, okumaya vurulan sürekli bir köstektir.
Edmond iyi çocuktu ama fena bir kusuru vardı. İnsanlara fazla güveniyordu. Sırf seviyor diye onları tanıdığını zannediyordu. Eğer geriye dönüp söyleyebilsem söylerdim. Edmond derdim, her ihanet sevgiyle başlar.
Anlatamıyorum..
Ne kadar yazsam olmuyor.
Bu düzeni bozuk aşka iki satır yazayım diyorum;
Beceremiyorum.
Zulamda üç kırık cigara ,yaksam yanıyorum yakmasam ölüyorum.
Yutkunamıyorum, boğazım düğüm düğüm..
Sevmek neydi ha söyle?
Senin gibi çekip gitmek mi, yoksa benim gibi arsızca sevmek mi ?
Kokuşmuş küflü ranzamın paslı demirinden soğuk
"Hayatımda mutlu günlerim olmuştu elbette, ama mesele sadece mutluluk değildi. Önemli olan yaşadığını, hayatın bir anlamı, bir değeri olduğunu hissetmekti."
Ne hale geldi dünya,kadın madde düşkünü,adam zevk müptelası. IQ’ya takılmış herkes.Duygusal zeka nedir ki sanki? İşte böyle gidiyor insanlık elden,empatiden yoksun, zaman, mekan odaklı, andan kaçarak ve hep çok isteyerek,tüketerek ve de tükenerek...
Kadın bırakmalı beklentiyi; sevmekse kendi sevmeli!Romantizmin istiyorsa kendi de emek vermeli.Ben insanım da karşımda ki ot mu sanki?Kadın bırakmalı duygusallıkta adımı hep karşıdan beklemeyi,ilk adımları bazen kendi de atmalı,gurur yapmak yerine,kaçırmamalı mutlu olma fırsatlarını. Ayrıca güçlü kadın her konuda kendine yetmeli.Kapılmamak için hüsrana en çok kendini sevmeli;)
Adam kısmına gelince,bak İşte bu büyük mesele;)Ah bir öğrense kullanmayı beyni!Kötü cins değil yani:)Hem mecbursak dünyayı paylaşmaya saygıyı ilk önde ara.İşte adam kısmı bıraksa çocukluğunu,ahhh annesinin paşası at üstünden bencilliğini.Her kadın annen gibi sevemez ki seni!Bak bakalım karşına ne görüyorsun özde insandan başka.Sığınıp kalıplara hakkın yok tacizlere.Kendine sahip olamamak sende ki en büyük mesele.Severken yüceltip,girerken yok etmek niye.
İşte böyle...Kadın kendini sevecek hiç kimseden beklemeyecek,dimdik ayakta ve hep kendi kıymetini bilerek.Adam hormondan önce beyinle gelecek,beyni ile düşünüp, beyni ile hareket edecek,o çok kıymetli egosuna biraz veda edecek.Ve biraz gurur koyup üstüne istenmediğinde gitmeyi bilecek!
Vücutlarımız, birbirimize en kolay vereceğimiz şeydir; asıl mesele, hayatımızı verebilmektir. Baştan aşağı bir aşkın olabilmek, bir aynanın içine iki kişi girip, oradan tek bir ruh olarak çıkmaktır.
Adam altında bir yılan olduğunu bilmiyor.
Kadın da adamın üzerinde ağır bir taş olduğunu bilmiyor. Kadın şöyle düşünüyor:
“Düşeceğim ve tırmanamıyorum çünkü yılan beni ısıracak.. Adam neden biraz daha kuvvet kullanıp beni yukarı çekemiyor!”
Adam şöyle düşünüyor:
"Çok acı çekiyorum! Yine de seni hala elimden geldiğince çekiyorum! Neden biraz daha fazla tırmanmaya çalışmıyorsun?!"
Siz karşı tarafın baskı altında olduğunu göremezsiniz. Karşı taraf da sizin ne kadar acı çektiğinizi göremez.
Hayat böyledir işte;
İş,
Aile,
Aşk,
Arkadaşlık
farketmez.
Mesele ne olursa olsun birbirinizi anlamaya çalışmalı, farklı düşünmeyi öğrenmeli, empatiyle yaklaşarak daha iyi iletişim kurmayı denemelisiniz..
Unutmayın ki bu dünyada yalnız değiliz.
Anladığımız ve anlaşıldığımız kadar varız...