Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Türk halk kozmogonisi insanin yaratilisinda da Azraile özel bir rol yüklemistir: üç baş melek Cebrail, Mikail ve Israfil insan vücudunu yogurmak için çamur getirmek üzere Tanri tarafindan arka arkaya dünyaya gönderilir ancak, topragin aglamasindan üzüntü duyduklar için eli bos dö- nerler. Toprak, günahlarindan dolay korkunç cezalara çarptırılacağı için insanligin gelecegine üzülür. Son olarak gönderilen Azrail, digerleri gibi yapmayip ağlayan toprağa aldirmadan çamuru alarak geri döner. Bu acımasızlığı ona "Can alci" görevinin verilmesini sağlar ; Azrail günlük dilde hala bu tanimla anilir.
"YA RABBĨ! CEBRAİL, MİKÂİL, İSRAFİL, AZRAİL HÜRMETLERİNE VE ŞEFAATLERİNE..." Bir gün bir duâda, "Ya Rabbil Cebrail, Mikäil, İsrafil, Azraîl hürmetlerine ve şefaatlerine, beni cin ve insin şerlerinden muhafaza eyle" meâlindeki duâyı dediğim zaman, herkesi titreten ve dehşet veren Azrail námını zikrettiğim vakit gayet tatlı ve
Sayfa 365Kitabı okudu
Reklam
Kendi önemimize öyle inanıyoruz ki, gök gürlese üstümüze alınıyor, Mikail bizi tehdit ediyor sanıyoruz!
Hiçbir kaynak, Selçuk'un hiçbir şekilde Museviliğe meyli olduğuna dair bir şey söylemez ama onun oğullarının Hazarlara göz kırparcasına Müslümanların da kullandığı İsrail isimleri olması her şeye rağmen ilginçtir: Yunus, Mikail, İsrail, Yusuf, Musa.
Sayfa 166
Resulüllah efendimiz (s.a.v): "Benim semada iki vezirim ve yeryüzünde iki vezirim vardır. Semadaki iki vezirim Cebrail işe Mikail'dir. Yeryüzünde olan iki vezirim ise Ebubekir ve Ömer'dir.
Teşvîku'l-Ervâh ve'l-Kulûb ilâ Zikri Allâmi'l-Guyûb İbnu's-Serrâc, eserini dört bölüm olarak kaleme almıştır. Kitabın üç bölümü bir ciltte, mutasavvıflar ve onların kerametleri hakkında bilgileri derlediği "Tuffâhu'l-Ervâh ve Miftâhu'l-Arbâh" adını verdiği bölüm ayrı bir cilttedir. Bu durum eserin
Sayfa 20 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Giriş
Reklam
Kaderin bir cilvesi
Heyhat! Alafranga bir tarz içinde boğulmak üzere hayallerim. Metafizik çağrışımlara öylesine yabancı kaldım ki... Hastalıklar olmasa belki ölene değin özlemini çekeceğim metafizik gerilimlerin. En son, geçirdiğim anterit ruhumu mâveraya kanatlandırmıştı. O gün bugündür elle tutulanların dünyasında yaşıyorum. Ölmeden önce ölümü, ruh ve beden ikilisi açısından gerektiği biçimde düşünemiyorum. Halbuki bu "hal" Mikâil ustadan bana emanettir. Öyle bir emanet ki kurtuluşunu saklıyor kendisinde.
Sayfa 83 - Timaş yayınları, Nurullah GençKitabı okudu
Kaderin bir cilvesi
Kâgir bir binanın içinde sonsuzluğun kapılarını arıyorum. Lakırtılar arasında ve baştanbaşa efkârlı. Değirmen habire dönüyor ve öğütüyor. Kim bilir bana ne zaman sıra gelecek? Keşke bir mekkâreci, bir hamal, Mikâil usta gibi bir boyacı olsaydım ama aralayabilseydim sonsuzluğun kapısını. Pütürlü bir yüzüm, kısacık bir boyum olsaydı yeter ki duyabilseydim ötenin kokusunu.
Sayfa 82 - Timaş yayınları, Nurullah GençKitabı okudu
Bütün pisliklerin lânet mutfağı Çağdaş bir TEPEGÖZ Ben-i İsrail... Avcısı toplasın attığı ağı, Ötsün artık ötsün Sûr-i İsrafil Ey rızık meleği tümcü Mikâil, Yağmur ver, arıtsın bu kirli çağı!.. 28.09.2001
Sayfa 323
"İki kaos finalisti, majör aşka çarpmıştık; Mikail'in avucunda toz olurken yaz, derdim: Vicdan azabı depoladım. Derdin: Zülfikar'la harakiri yapılmaz."
Sayfa 13
Reklam
"Resûlullah ﷺ Cebrail (aleyhisselam'a) sordu: Neden acaba Mikail'i, hiç gülerken görmüyorum?!" Cebrail şöyle cevap verdi:" Mikail, ateş/cehennem yaratıldığından beri hiç gülmedi."
Denildi ki: İblis, mâruz kaldığı felâkete uğradığı zaman Cebrail ile Mîkâil (a.s.), ağlamaya başladılar. Cenâb-ı Hak onlara vahy göndererek: - Siz ikiniz neden ağlıyorsunuz? Dediler ki: Yârab! Biz senin mekrinden (azâbından) emin değiliz Bunun üzerine Cenâb-ı Hak: işte böyle olunuz benim mekrimden Emin olmayınız buyurdu
Zaman insan için işliyordu. İnsan dışında bir varlığın kolunda saat taşıdığını görebilir misiniz? Hiç Mikail, Azrail'e benim saatim durmuş, saat kaç acaba, diye sorar mı? Mikail, seninle saat üçte Venüs'te bulaşabilir miyiz, der mi bir melek başka bir meleğe? Ben hiç duymadım. Zaman, insan için işliyordu ama beri yandan insanın içine de işliyordu. Ruhuna ve bedenine. İnsan olmanın başka bir farkı da içinden konuşmaktı. Kediler miyavdan başka kelime bilmez ama içlerinden de konuşamazlardı. İnsansa, hayatının çoğu kısmında içinden konuşurdu. Dalıp giderdi. Uzaklara. Bazen çok uzaklara. Çocukluğundan öteye. Ölümünden sonra olacakları bile düşlerdi. Bazen de çok yakındaki bir olaya dalardı. Bir söze. Bir olaya. Bir incinmeye. Kendisiyle konuşur; kendisini, başkalarını, hayatı değerlendirir, ölçer, biçerdi. Hayatı üzerine düşünür, kararlar alır, kararsız kalırdı. Kendi kendine söylenirdi. Ağır laflar söylerdi insanoğlu kendine, başkalarına, hayata. İçinden. Sessizce. Kaygılar taşırdı. Kimsecikler bilmeden, anlamadan. Takdir eder. Beğenir. Tasarılar yapar. Tasvir eder. Biçimlendirirdi. Sessiz sedasız yaşardı çoğunlukla insan. İçinde fokur fokur kaynayarak. Sessizce duran bir kedi sessizce duruyordu ama sessizce duran bir insan sessizce konuşuyordu. İçinden. Bir mabedin önündeki sessizliğe bürünerek.
Sayfa 27
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.