Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Rivayet olunur ki, Şeyh Emrem Yunus Hazretleri, Tapduk Yunus'un halifesidir. Tapduk Yûnus Hazretleri'nin gözleri görmezdi ve ümmî idi. Tasavvuf ve bilgisinde devrinde benzeri yoktu. Emrem Yunus önceleri bilgin ve fazilet sahibi idi. Müftülük yapardı. Tevbesine sebep bu idi ki, Tapduk Yunus'un dervişlerinden birine bir fetvâ gerekti.
"Gör bu gerçek âşıkı serpâ soyarlar ağrımaz"
Derisinin yüzülmesine fetva veren zamanın müftüsü, Seyyid Nesîmî yüzülürken sağ elinin şahadet parmağını sallayarak, "bunun kanı da pistir, uzva damlasa, o uzvun kesilip atılması gerekir" diyormuş. İşte tam bu sırada Nesimi'nin bir damla kanı müftünün şahâdet parmağına sıçramış. Meydanda bulunan ehl-i can; "müftü efendi, fetvanıza göre parmağınızın kesilmesi lazım" demişler. Müftü efendi "nesne (birşey) gerekmez, biraz suyla temizlenir" demiş. Bunu duyan Nesîmî kanlar içinde: "Zahidin bir parmağın kessen döner Haktan kaçar Gör bu gerçek âşıkı ser-pâ soyarlar ağrımaz" beytini okumuştur. Bundan sonra bakmışlar ki Nesîmî yüzülen derisini eğilip yerden almış ve bir post gibi sırtına vurarak insanların içinden çekip gitmiş.
Reklam
Müftü Kamil Efendi
“İşte size Hazret-i Ömer gibi bir başbuğ olarak Mustafa Kemal Paşayı gösteriyorum!”
Ömrüm ,benim ömrüm hangi mezartaşına sığacak .Keşke bir mermerci olsaydım Müftü Köprüsü'nün orada,kendi yazıtımı denize,gökyüzüne bakarak kazısaydım. Bu dünyada o kadar çok şey yaşadım ki ,bana hiçbir şey yaşamamışım gibi geliyor .Her hücrem yüzlerce anıyı bir barajın kapaklarını açması gibi bırakacak.
Müslümanlar arasında öyle bir zümre var ki, çoğun­ luğu onlar oluşturuyor: özellikle son yüzyılda belirgin bir şekilde ortaya çıkan bu yeni tip insana "modernist" deniliyor. Bu tip, İslâm'a misyoner gibi kuşkulu bir göz­ le bakar. Zihniyeti, düşünce yapısı, kafasının işleme tar­ zı, aslında profandır, fakat bir tür kişilik zaafından Müslüman olduğunu da reddedememektedir. Böyle tu­ haf bir konumdadır. Yanlış anlaşılmasın, Müslüman ol­ duğunu reddetmesi ona kişilik kazandıracaktır demek istemiyoruz. Düşüncelerini sonuna kadar götürme ye­ teneğinin ve cesaretinin eksikliğinden bahsediyoruz: kafa yapısı profandır, ama ruhu muhafazakârdır. Temelde muhafazakâr olan ruhu, bu yıkanmış bey­ nin yapısına terstir. Bununla birlikte, İslâm aleyhinde, İslâm'a zıt olarak ileri sürülmüş fikirleri seve seve ka­ bul etmeye hazırdır. İslâm'a zıt fikirleri ileri sürerken, yukarıda değinil­ diği gibi, babasının veya dedesinin hacı, hoca veya müftü, imam olduğunu belirtmeyi ihmal etmez. Böyle- ce, ileri sürdüğü fikirlerin nesnel ölçülere göre şayanı kabul şeyler olduğunu vurgulamak ister. Yani, karşı­ nızda yabancı birisi yok, ben de Müslümanım ama ney­ lersiniz ki, ilim başka şeyler söylüyor, demek ister. Ger­ çekteyse, ileri sürdüğü fikirlerin hiçbirinin sahibi değil­dir; bunlar, beyin yıkama sürecinde kendisine kabul et­ tirilmiştir.
Arapçayı bilmeden hafız olmak
Bence bahis mevzusu olacak şey, ayrı ayrı okul de- ğildir. Millete dinini, imanını, bütün insanlık ihtiyaçları- nı vermek için bir yer vardır ki, ona okul derler. İsterse- niz medrese diyelim. Fakat ona başka, ötekine başka bir şey demeyelim. Başka bir şey olamaz. Bir tane olur ve o hakiki bir millet yetiştirecektir ve İslam yetiştirecektir. Bu
Reklam
Garba Açılan Pencere
O günden sonra, nerede bir tören, bir toplantı olsa, Müftü Efendiyi nutuk söylemeye çağırdılar. Müftü Efendi de her gittiği yerde hep o nutku tekrarlayıp durdu. Yalnız nutkun içinden "tren" kelimesini çıkarıyor, geri kalanlarını olduğu gibi söylüyordu. Nutuk herkese o denli güzel geldi ki, hiç birimiz nutku tekrar tekrar dinlemekten
Nesin yayınlarıKitabı okudu
Fetva alimlerinin aldanması
Bir grup ise, ilimlerin en önemlisini terkedip tamamen dáva ve mahkemelerle ilgili fetva bilgisine ve geçim maslahatları hususunda insanlar arasında geçerli olan dünya işleri ile alakalı uygulamaların ayrıntılarına yönelir. Kendilerine 'fakih (fıkıhçı) ve bu işe 'fıkıh ve mezheb ilmi' adını vermişlerdir. Belki de bununla beraber,
“Cumhuriyet hükümetimizin bir Diyanet İşleri makamı vardır. Bu makama bağlı müftü, hatip, imam gibi görevli birçok memurları bulunmaktadır. Bu vazifeli kişilerin ilim ve faziletlerinin derecesi bilinmektedir... Vazifeli olmayan birçok insanlar da görüyorum ki aynı kıyafeti giymekte devam etmektedirler. Bu gibiler içinde çok cahil, hatta okuması yazması olmayanlara rastladım. Özellikle bu gibi bilgisizler, bazı yerlerde halkın temsilcileri imiş gibi onların önüne düşüyorlar. Halkla doğrudan doğruya ilişki kurmaya adeta engel olma sevdasında bulunuyorlar. Bu gibilere sormak istiyorum. Bu tutum ve yetkiyi kimden almışlardır? Millete hatırlatmak isterim ki bu kayıtsızlığa müsaade etmek asla doğru değildir. Herhalde yetki sahibi olmayan bu gibi kişilerin, görevli olan kimselerle aynı elbiseyi taşımalarındaki sakınca bakımından hükümetin dikkatini çekeceğim.”
İslâm’ın giriş kapısı, kelime-i şehâdettir. İslâm son hak din olduğundan, bu kapı, ırkı, rengi, dili ve önceki inancı ne olursa olsun, kıyamete kadar bütün insanlara açıktır. Bu kapıdan girmek için resmî işlemlere, dilekçeye, paraya, pula gerek olmadığı gibi, hoca ve müftü aramaya da gerek yoktur.
Sayfa 69 - Ahmet Tomor - 23. Baskı, Adapazarı 2022Kitabı okudu
Reklam
Bu dünyanın malına kanan bazı arsız kimselerin garip yalanlar uydurup iftiralar atarak yüce Osmanlı devletinin -Allah muhafaza- erkek ve kadın köle satmayı men edeceği, minarelerden ezan okunmayı engelleyeceği, kadınların tesettürünü ve mahrem mahallerini örtmelerini yasaklayacağını, kadınların ellerine boşanma hakkı vereceğini, dinimizden olmayanlardan yardım istediğini düşmanları dost ve arkadaş edindiği gibi suçlar işlediği yönünde kulağımıza duyumlar geldi ve tarafımızca anlaşıldı. Bunlar kara iftiradan başka bir şey değildir. İstanbul Başmüftüsü Arif Efendi'den "Kadı, Müftü, Ulema, Şerifler, İmamlar ve Mekke vaizlerine" yazılan bir mektup
Kur'an-ı Kerim'in hiçbir yerinde cami imamı, şeyhülislam, müftü, tarikat şeyhi, din adamı gibi Müslümanlara hükmeden, onları temsil eden, sınıfların varlığına rastlayamazsınız. Kur'an-ı Kerim bu sınıfların hiçbirinden bahsetmez iken, halkın geniş bir bölümünün cami imamlarıyla, müftülerle, şeyhlerle, dini yanlış bir şekilde özdeştirdiklerini gözlemliyor olmak, İslam dinine tabi olmaya çalışanlar için bir gönül yangınıdır.
Laikliği dinsizlik şeklinde anlamak,
Bu ko­nuda düşülecek en hatalı bir görüştür. Laiklik, vicdan hürriyetinin bir neticesidir. Maddi kudreti haiz olan devlet, muayyen bir din veya mezhebi ve onların kaidelerini bütün vatandaşlara tatbik ederse ortada vicdan hürriyeti diye bir şey kalmaz. Esasen devlet, tamamiy­le dünyevi işlerle uğraştığı için alacağı karar ve tedbirlerde dini usullerin ne olduğunu aramaya lüzum hisset­mez. Osmanlı devleti, dininin İslam olduğunu Kanunu Esasilerinde söyleyen ve Kanunu Esasisi olmadığı za­manda yine böyle olan bir devletti. Vekiller heyetinde Şeyhülislamlar, Sadrazamdan sonra gelirdi. Yukarda lağvını anlattığımız Şeriye Vekaleti, Milli devletin ilk zamanlarında Şeyhülislam Kapısı yerini almıştı. Bahsi geçen bu kanunla teşkilat kaldırıldı. Devlet, Laik bir devlet oldu. Bugün mevcut ve Başvekalete bağlı olan Diyanet İşleri Reisliği, devlet dairelerinden biri olarak 'çalışmaktadır. Ne bir dini cemaat teşkilatıdır ne de dev­let içinde devlet işlerine müdahale eden "Bab-ı Meşihat : Şeyh-ül-İslam Kapısı" gibi dini bir mercidir. Müslüman Türkler din işlerinde bir müşküle ve tereddüde uğradık­ları zaman memleketin muhtelif yerlerinde mevcut "Müftü"lerden ve onların bağlı bulundukları Dinayet İşleri Reisliğinden arzu ettikleri hususları sorabilirler. Reislik, imamlar, hatipler, vaizler ve müftülerin tayin­lerini yapar; faaliyetlerini kontrol eder.
Sayfa 248 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / Üçüncü Baskı Mayıs 1971Kitabı okudu
Muhtar...
Keşan müftüsü izah etti, "Noel baba dürüst adam olsaydı, bacadan değil, kapıdan girerdi" dedi. Aslında... Dolaptan girdi. Buzdolabından! Hıristiyan filan diyorlar ama, Papa dahil, kimsenin umurunda değildi. Taaa ki , 1930'a kadar... Amerikan zekası Coca Cola, günde 9 milyon şişe satıyor, ne yapsak da daha fazla satsak diye kafa
Sayfa 200 - Kırmızı Kedi Yayınevi, 2016Kitabı okudu
273 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.