"Çünkü bugüne kadar yaşadığın her şey ayrı bir hikayedir" diyor Tyler. "Bugünden sonra yaşayacakların ayrı bir hikaye."
Benim hayatımın en muhteşem anı bu.
Gelmiş geçmiş en iyi günlerdi, gelmiş geçmiş en kötü günlerdi; hem bilgelik çağıydı hem ahmaklık; hem inancın devriydi hem şüpheciliğin; hem aydınlık hem karanlık bir mevsimdi; umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı; hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu; hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam aksi istikamete...
Peygamber Efendimizin ve onun tebliğ ettiği kitaba iman edenlerin Mekkeli putperestlerden gördükleri ezâ ve cefà nedeniyle Medine'ye hicretlerinden 1080-1082 yıl , Isa Aleyhisselâmdan ise 1670 yıl kadar sonra , Şevval ayının üçüncũ gecesi , debdebesi ve cağcağasıyla yedi iklim dört bucağa nâm salmış o Kostantiniye şehri , gökyüzündeki karanlık bulutların altında yorgun bir dev gibi uyumaktaydı .
Tarihî şahsiyetler yalnız yaşadıkları zamanda değil, kendilerinden sonra da isimleri sıkça anılan ve tartışmalara konu olan kişilerdir. Bu anlamda yakın dönem Türk tarihinin kuşkusuz en tartışmalı isimlerinin başını çekenlerden birisi de II. Abdülhamid’dir. II. Abdülhamid’in kendi iktidarı döneminde başlayan ve günümüze dek süren bu tartışmalar
Öyleyse bu entre-nous ruh hâli içinde, kadim sırdaşım, diğerlerine, her yerde temel atmış olan ve aralarında eminim ki bizi aya zumlamakta ısrarlı orta yaşlı süratli araba meraklılarının, Dharma Burmların, düşünen adamlar için sigara filtresi yapımcılarının, Bitkin ve Dikkatsiz ve Huysuz olanların, seçilmiş kült erbabının, zavallı küçük seks organlarımızla ne yapıp ne yapmayacağımızı o kadar iyi bilen azametli uzmanların, bütün o sakallı, mağrur, okuması yazması olmayan genç adamlarla yeteneksiz gitarcıların ve Zen-katillerinin ve birleşik estetik Teddy Boy'ların ki, aydınlanmadan zerrece nasibini almamış burunlarının tepesinden aşağı; Kilroy, İsa ve Shakespeare'in hepsinin uğradığı bu muhteşem gezegene (lütfen beni susturmayın) bakarlar; bu ötekilere katılmadan önce, size mahremiyet içinde söylüyorum ki ey kadim dostum (korkarım aslında, size hitaben), lütfen bu erken tomurcuklanmış iddiasız parantez buketini benden kabul buyurun: (((( )))).
Gerçekten önemli olan bir tek felsefe sorunu vardır, intihar. Yaşamın yaşanmaya değip değmediği konusunda bir yargıya varmak, felsefenin temel sorusuna yanıt vermektir.
Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum. Bakımevinden bir telgraf aldım:
“anneniz vefat etti. Cenaze yarın. Saygılar.”
Bundan bir şey anlaşılmıyor. Belki dün ölmüştür.
"Gece yarısını geçiyordu.
Yan yatmış, bağdaş kurmuş, çömelmiş ya da tam yuvarlanacakken bir yana tutunuvermişe benzeyen harap evler kalabalığından ibaret mahallenin birbirini kesen, çamur içindeki sokaklarından birinde, dehşetli bir sarhoş narası, karanlıkları ürpertti."