Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

janeeyre

janeeyre
@naghn890
Lisans
6 okur puanı
Ocak 2022 tarihinde katıldı
Akşamüstüne doğru, kış vakti; Bir hasta odasının penceresinde; Yalnız bende değil yalnızlık hali; Deniz de karanlık, gökyüzü de; Bir acaip, kuşların hali. Bakma fakirmişim, kimsesizmişim; -Akşamüstüne doğru, kış vakti- Benim de sevdalar geçti başımdan. Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış; Zamanla anlıyor insan dünyayı. Ölürüz diye üzülüyoruz? Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada Kötülükten gayrı? Ölünce kirlerimizden temizlenir, Ölünce biz de iyi adam oluruz; Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış, Hepsini unuturuz.
Reklam
Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz, Gözyaşlarıma, ellerinizle? Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce. Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum...
“Ben böyleyim işte!” dedi. “Ben garip bir kadınım. Benimle ahbaplık etmek isterseniz birçok şeylere tahammüle mecbur kalacaksınız...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sonsuz cömertliklerin, dipsiz kıyakların vakti değildi artık. Şimdi devrik ve devirsizdik... (s. 13)
Senin herkes dediğin kalabalık içinde cahilleri, hainleri, budalaları bol bol barındıran bir kuru gürültüdür. Çünkü herkes dediğin şey, bir hayvan sürüsüdür.”
Reklam
Şunu sakın unutmayın: Önemli olan bir tek an vardır. O da “şimdi”dir. Çünkü bir tek ona sözümüz geçer.”
Tolstoy ne bedenin ne de ruhun bile ölümden sonra dirileceğine inanmıyormuş meğer ve nihilistler gibi o da ölümden sonra bir şey yok diyormuş ama öldükten sonra insan ölü de olsa, insanlık canlı kalır.
Kişilik, sayın bayım, en önemlisi budur işte: İnsanın kişiliği bir kaya gibi sağlam olmalıdır, çünkü her şey onun üzerine bina ediliyor.
Reklam
Oyun bitince, şah da piyon da aynı kutuya konur...
İnsanın içinden de şarkı söyleyebildiğini bilmiyor muydu yoksa? Bir şey demedim. Bilmiyorsa bunu ona öğretmeyecektim...
Baharların tesiriyle yaş yeşerir mi? Toprak ol ki renk renk çiçekler bitiresin.
Müzeyyen hiç flört etmiyordu. Gözlerini kaçırmıyor, heyecanlanmıyor, dili sürçmüyor, dudaklarını ısırmıyor, kendinden bahsetme konusunda en küçük bir heves göstermiyordu...
Ona soru sormaya cesaret edemiyordu; fakat, ne kadar tecrübeli olduğunu fark edince, kendi kendine, herhalde acının ve zevkin bütün sınavlarını vermiş olmalı diyordu. Vaktiyle kendisini o kadar büyülemiş olan şey şimdi onu korkutuyordu...
Özlem ki tutkunluktur bir başkasının özlemine...
Reklam
Umut mu umutsuzluk mu?¿
Beklediğim bir şey yok. Geceler gündüzden, gündüzler geceden farksız.”
Aynı kitapları okumadığımıza eminim, aynı duygularla okumadığımıza da eminim.
"Bond sokağı,Ocak ayı Sevgili Madam, Mektubunuzu aldim ve okudum.Dün akşam sizin tarafınızdan onaylanması mümkün olmayan bir davranışta bulunduğumu kabul ediyorum ve bunun kasıtlı olmadığını size bildirerek af dilemek istiyorum..
Sayfa 181Kitabı okudu
Bir takvim ve bir şişe rakı yeter bana. Takvim, senin geleceğin günleri saymaya, rakı gelmediğin günleri kurtarmaya.
Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeğe hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size: Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı?
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden? Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.
Reklam
Mutsuzluktan söz etmek istiyorum. Dikey ve yatay mutsuzluktan. Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun sevgim acıyor