--- Bu inceleme ufak tefek (belki de büyük) 'spoiler'lar içerebilir arkadaşlar. Sonra demedi demeyin:)---
Türkiye'de henüz herhangi bir Hasan Ali Toptaş kitabı okumamış 8 kişiden biri olarak, gerçek bir baskı ve endişeyle açtım kitabın kapağını...
Artık bu buluşma gerçekleşmeli, ben de ortamlarda herkes gibi Hasan Ali Toptaş konusu açıldığında
Oscar Wilde'ın yargılandığı zaman aleyhine kullanılan romanı Dorian Gray'in Portresi; birçok yazarın tüm eserlerini geride bırakacak nitelikte bir roman. Yayımlandığı dönemde yasaklanmış olmasının nedenini kitapta geçen şu sözle tanımlıyorum; "Toplumun ahlâka aykırı saydığı kitaplar, topluma kendi ayıbını gösteren kitaplardır".
Öncelikle buraya bir inceleme yazmadan önce ne kadar düşündüğümü bilemezsiniz. Öylesine bir kitap okudum ve kafamda öylesine sesler belirdi ki anlatamam. Kitabın her detayını anlayabilecek bilgiye sahip olduğumu maalesef düşünemiyorum, bir inceleme yazmaya da hakkım var mı emin de değilim açıkçası. Ancak kitaptan öylesine etkilenmiş bir haldeyim
İnsanı düştüğü kuyudan da, kayıtlı olduğu envanterden de ancak bir başka insan çıkarır. Aslında kader pek çok kez o insanı kapımıza kadar getirir de. Hayatın en hüzünlü anlarından biridir bu. İçinden dışarıya çıkmak için uzatılan ellerin hiçbirini görmezsin. Ne gönlün hazırdır buna ne de gözlerin. Yine de Tanrı'dan umut kesilmez. Cebindeki bütün mektuplar genç bir kadın tarafından yırtılan şu Fransız mühtediyi düşün.* Bir suyun kenarındaydılar, adamın elinde hatıralarını not ettiği kara bir defter vardı, mutsuz ve çaresizdi. Kadın hiç düşünmedi bile, hiç tereddüt etmedi. Adamın elindeki hatıra defterinin yapraklarını bir bir yırtıp ırmağın sularına bıraktı. Sebebini anlamak gerekse, şöyle derdi: " Sana sıfırdan bir gönül yapacağım." Dedim ki Zepur, "bir gün sıfırdan bir gönül yapmak için senin de kapın çalınacak, hazırlığını tamamla ve sakın kim olduğunu sorma. Gelen zaten cevabın kendisidir."
*Roger Garaudy'nin hatıralarından.
2 hayat var; Biri dışarıda akıp giden, biri içimizde akıp giden. Bu ikisi ne kadar uyumluysa o kadar mutluyuz. Eylemlerimiz yaşam hedeflerimize hizmet etmiyorsa, mutlu olmamız, mutlu kalmamız pek mümkün değil.
Geçen gün gördüm
Acımayı unuttum
Sevinmeyi unuttum
Ama o geçerken ne yalan söyleyeyim şuramda bir ağrı duydum
Ağrı da değildi belki, hani, nasıl
Gövdemi yeniden buldum