Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kahredici çelişkilerin kardeşleşeceği birleşmeyi bulmak ve yeryüzündeki hayat ile gökyüzü krallığını kazanmak istiyordum. Yıllardan beri, daha küçükken... Daha okuldayken, en yakın arkadaşlarımla gizli bir "Dostluk Derneği" kurmuştuk; adına böyle diyorduk; odama girip kapıyı kilitledikten sonra, bütün hayatımızı haksızlıkla savaşmaya vereceğimize ant içmiştik. Elimizi kalbimizin üstüne koyup, ant içtiğimiz sırada gözlerimizden, iri damlalar halinde yaşlar boşanmıştı. Çocukça hayaller ama, vah o insana ki, bunları duyunca güler! "Dostluk Derneği" üyelerinin, birer doktor, avukat, tüccar, politikacı, birer gazeteci olduğunu gördüğüm zaman yüreğim burkuluyordu. Anlaşılan, bu toprağın iklimi çok sert olup, değerli tohumlar filiz atmadan papatya ve ısırganlar arasında boğuluyorlar. Ama, öyle görüyorum ki, ben hâlâ akıllanmadım; çok şükür Allah'a, şu anda bile Don Kişot benzeri seferlere hazırım!
Sayfa 62 - Can YayınlarıKitabı okudu
Okulda beni dövmeyen tek çocuk Tony Iommi'ydi. Benden bir sınıf üstteydi ve herkes onu tanırdı, çünkü gitar çalıyordu. Beni hiç dövmedi, ama yine de ondan korkardım: Benden iriydi, yakışıklıydı ve tüm kızlar ondan hoşlanırdı. Üstelik onu kimse dövemezdi. Adamı yere seremezdiniz. Benden büyük olduğu için birkaç kez hayalarımı tekmelemiş ya da sopayla vurmuş olabilir, ama daha fazlası olmamıştır. Okulda onunla alakalı olarak en iyi hatırladığım şey, yılbaşı hediyelerimizi okula getirmemize izin verdikleri gündür. Tony parlak kırmızı elektro gitarını getirmişti. Hayatımda gördüğüm en havalı şey olduğunu hatırlıyorum. Daima bir enstrüman çalmak istemişimdir, ama ne ailemin bana bir tane alacak parası oldu ne bende öğrenecek sabır. Bendeki dikkat süresi beş saniyeydi. Ama Tony gerçekten iyi çalıyordu. İnanılmazdı, tam da o yetenekli tiplerden biriydi; bir gayda verseniz birkaç saat içerisinde size bir blues riffi çalmayı öğrenirdi. Okuldayken Tony Iommi'nin ileride ne olacağını hep merak ederdim. Ama yollarımızın tekrar kesişmesi için birkaç yılın daha geçmesi gerekiyordu.
Sayfa 35 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Gelmeye mecbursun ama yine de okulunun bitmesini bekleyeceğiz. Daha fazla burada kalıp masrafa girmene izin veremeyiz. Hem bugün sen okuldayken kredi kartlarına haciz konuldu?" "Haciz mi? Ne alaka! Babam mı battı?" diye sırıtıp anneme alayla baktım. Bu günün ilk komik anıydı. "Aynen öyle!" diyen annemin yanıtı ise hiç de komik değildi. Dahası, annemin o küçük bedeninde, o karakte ristik suratında taş gibi bir gerginlik vardı. Usulca ona dönerken "Seni şakacı haylaz!" diye mırıldandım. Gördüğünüz gibi kimse annesiyle böyle konuşmaz. Ben de şok halinde olduğum için böyle yanıt vermiştim. Fakat annem ne haylazdı, ne de şakacı... Aksine son derece ciddi görünüyordu. "Baban iflas etti!"
Ephesus YayınlarıKitabı okudu
"Ve o biliyor... İş sana gelince ne kadar aptal olduğumu biliyor, okuldayken senin için nasıl deli olduğumu ve..." "Sen neden bahsediyorsun?" diye sordum. "Benimle konuşmazdın bile." Güldü. "Çünkü sen benden nefret ediyordun!" diye ağzından çıkarıverdi. "Sana yakın bir yerde oturacak yer bulayım diye sınıfa geç gelirdim ve seninle yürüyebileyim diye çabucak çıkardım, haftanın her günü senden kalem isterdim. Sen geride kal diye Üç Ahbap Çavuş filmindeki gibi lanet kitapları elimden düşürürdüm ve sen hiç bana bakmazdın! Hatta senin kitaplarının üzerinde çalışırken, ben direkt seninle konuşurdum, sen yine bana bakmazdın. Sana ne yaptığımı hiç çözemedim. Sonra seni partide gördüm, sonunda bana bakıyordun ve... işte tam bunu söylüyorum! İş sana gelince ben bir aptalım!"
ağağağağağağağaKitabı okudu
Gazete haberi
“Orta okuldayken bir haber okumuştum gazetede. Mersin’de bir adam, lop yumurtayı çiğnemeden yutarım diye arkadaşlarıyla iddiaya giriyor. Genç bir adam. Yumurtayı yutuyor ama yumurta o kadar sıcak ki, adamın midesi yanıyor, adam anlamıyor bunu, sonra da ölüyor. Çok saçma değil mi? Kahvaltıda önümde duran yumurtaya bakarken bu geldi aklıma. Sonra şunu düşündüm; ben sanki o yumurta haberini okuduğumdan beri, bir armağan, bir mucize olduğu söylenen şu hayatın saçma sapan bir şekilde bitebileceğinden korktum hep. İçimde böyle bir korku varken de hayatın tam da bu şekilde, yani saçma sapan bir şekilde sürdüğünü anlamadım. Asıl bundan korkmam gerektiğini anlamadım.” Barış Bıçakçı…
Sayfa 105Kitabı okudu
Evrenin doğuşunda, aşktan başka, kendini vermekten başka bir şey yoktu. Ama kısa süre sonra yılan Havva 'ya, "Verdiğini kaybedeceksin." dedi. Benim başıma gelen de buydu; okuldayken cennetten kovulmuş gibi oldum ve o gün bu gündür yılana yanıldığını, yaşamanın yaşamı kendine saklamaktan daha önemli olduğunu nasıl söyleyeceğimi düşündüm. Ama haklı olan yılandı. yanılansa ben.
Sayfa 251Kitabı okudu
Reklam
Daha o zamanlar, yani okuldayken bile annemin günü gelip öleceğini düşünürdüm. Sonra elbette o öldükten sonra ne yaparım diye endişelere kapılırdım. Derken bir gün gerçekten de ölmüştü. Ve ben hayatıma devam etmiştim işte. En kötüsü de insanın her şeye alışıyor olması.
Sayfa 47 - Vakıfbank Kültür YayınlarıKitabı okudu
" benim içim rahat : ben okuldayken babamın evde, masa başında, tüm tehlikelerden uzakta olduğunu biliyorum hiç olmazsa ; ama kim bilir kaç arkadaşım çok yüksek bir köprünün üzerinde ya da bir makine çarkınin başında çalıştığı için tek bir haraketin, tek bir yanlışlığın hayatına mal olabileceği babasını düşünüyor.! Onlar, babaları savaş alanında olan asker çocukları gibi. "
Sayfa 121Kitabı okudu
Bu Ani Öfke Nereden Çıktı
Çocukken kendim de dayak yediğim için ben dayağa olumlu bakıyordum. . . . Karım çocuğu düzenli olarak dövüyor ve okuldayken kendisinin de dayak yediğini söylüyordu.Anlaşılan yediği tokatlar dışında bir şey olmamıştı ona ama bu konuda konuşmaya yanaşmıyordu.
Sayfa 95 - PalomaKitabı okudu
Okuldayken, ilkyaz geldi mi, öğretmen bizi demiryolu boyuna öteki köye götürürdü. Yolda gene lâle yaprağı çiğnerdik. Yazmayı öğrenseydim gizimi yalnız o bilecekti. Neden başka çocuklar öğreniyordu da ben öğrenemiyordum? Bir 'A'yı bilirdim, bir de 'O'yu. Bu 'A' derdim. Bütün kış yağmurda unutulmuş da basamakları çürüyüp dökülmüş, nasılsa bir tek orta basamağı kalmış eski bir zeytin merdivenini andırırdı. Bu da 'O'.
Reklam
Okuldayken "öğretmenim" konulu bir şiir yarışmasına katılacaktım ve bunun için bir şiir seçtim. Olur da yarışmayı kazanırsam şiiri bütün okul önünde okuyabilirim düşüncesiyle evde sürekli o şiiri okumaya başlamıştım. Nihayetinde babam okuduğum şiiri duymuş olacak ki beni yanına çağırdı ve: "Evladım, bu şiir peygamberden başkasını çok fazla övmüş. Bunu göndermeyelim." dedi. Babamın bu sözü benim için peygamberimize karşı vicdani bir sorumluluğa dönüştü ve böylece o şiiri göndermekten vazgeçtim. Yarışmaya katılmaktan da vazgeçtim çünkü yarışmaya az kaldığı için başka bir şiir seçememiştim. Sonunda ise çok ilginç bir hadise oldu. Benim göndermekten vazgeçtiğim aynı şiiri gönderen kişi birinci seçilmişti. Ve böylece ben, birincilikten de ödülden de mahrum olmuştum. Fakat o gün ilk kez, Allah için bu büyük ödülden vazgeçmemin, bana çok büyük bir inanç şuuru kazandırdığını fark ettim. Belki eğer o sahnede o şiiri okusaydım, kendimi bu kadar güçlü ve kararlı hissetmeyecek- tim. Ve Peygamberimizi öveceğimiz kadar, hiçbir insanı övemeyeceğimize dair bilinci de fark etmeyecektim. Bu hayatımın en büyük dersi olmuştu."
GERÇEKLİĞİ, EVRENİ VE DİĞER HER ŞEYİ YENİDEN DÜŞÜNMEK Okuldayken, Werner Heisenberg adlı bir fizikçinin, bir elektronun kütle ve hızının eşzamanlı olarak belirlenemeyeceğini ğini ifade eden belirsizlik ilkesini geliştirdiğini öğrenmiştim. Bir de, kendilerine özgü acayip ve akıl almaz bir nedenden ötürü, atomaltı parçacıklarının zaman zaman
Sayfa 64 - 65 - 66 - PdfKitabı okuyacak
_Hissedebileceğiniz en güzel şey, hayatın esrarlı tarafıdır. Sanatın ve bilimin beşiğinde, bu ana duygu vardır. Onu bilmeyen, dünya karşısında şaşkınlık ve hayranlık duymayan kimse, ölü gibidir. _Delilik şüphesiz aptallıktan daha iyidir, delilik var olmuş bir zekânın yok oluşudur. Aptallık ise var olmamış bir zekânın var olmamaya devam
Refik Perihan'a döndü. "Biliyor musun, Muhittin okuldayken 'Ben beş yıl sonra kör olacağım' diye tutturmuştu. Bu ona bazı haklar sağlardı. 'Sen şu benim çizimi bitiriver de, ben biraz dünyayı seyredeyim' derdi."
Sayfa 153 - İletişim Yayınları, pdfKitabı okuyor
108 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.