Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Milan Kundera, Anatole France'ın Fransız devrimi sırasında geçen ve unutulmuş romanı Tanrılar Susamışlardı hakkında yazdığı bir denemesinde Fransız okurlar için kitabın bir açmazı olduğunu, okurların onu tarihsel bir roman ya da Tarihin basit bir tasviri gibi görme eğilimi taşıdıklarını belirtir: "Fransız okurun karşı koyamayacağı bir
Sayfa 215 - 2015 Baskısına SonsözKitabı okudu
Romantik aşk belli bir gövde üzerinden konuşur, genel­lenemez, tekillikle ilgilidir. Gülüşü, çilleri, kahkahası, düşünce­leri, bilekleri Komşu B'ninkinden farklı olduğu için Komşu A’ya aşık olunur, olay budur. Sevgiyi kriterlere ayırarak bu zor konuyu görmezlikten gelen İsa, böylece aşkın doğasında varo­lan kötülüğü de göz ardı etmiş oldu. Zaten aşka acıyı katan o kriterlerdir, Komşu A’yı Komşu B'ye dönüştürmeye ya da Komşu B'yi evlenmeden önceki idealize ettiğimiz B haline ge­tirmeye çalıştığımızda ayakkabılar uçuşmaya, boşanma davala­rı açılmaya başlar. İşte O sabırsızlığımız, mükemmelliyetçiliği­miz ve sonunda da hoşgörüsüzlüğümüz, düşlediklerimiz ile zamanın bize gösterdiği arasındaki o gri alanda filizleniyor.
Reklam
Ayın bölünmesi...
"Ayın bölünmesi deyince aklıma geldi. Biz görmedik ama tacirlerden duyduk. Dediklerine gör Tanrı, Arabistan Yarımadası denilen uzak bir ülkeye bir elçi göndermiş. İnsanlara barışın, mutluluğun ve huzurlu yaşamanın yollarını öğreten elçi, bizim gibi imsan olduğu için halk ona inanmak istememiş. Ona, 'Eğer gerçek elçiysen insanların yapamayacağı bir şey yap.' demişler. Elçi de ellerini açıp yukarı kaldırarak dua edince ay yarılıp ikiye bölünmüş. Gördüğünü söylediğin olay budur. Taşkentli Bilge Konur, bunun hayra yorumlanması gerektiğini söylüyor. Ayrıca kırk kişilik bir kurulla, elçiyi görmek için yol hazırlığı yapıyorlar." (Kürşad) "Ne diyeyim, umarım dünya huzur ve mutluluğa kavuşur. Onlara tembih et. Kutlu elçiye (Hz. Muhammed) benden de selam söylesinler."
Sayfa 269 - Panama YayıneviKitabı okudu
BİR ŞEYLER EKSİK Ya sevgiye, ya da arzuya ,nesne olmak istiyoruz. ...arzuladığımıza ulaşmak, arzulandığımızda da ulaşılmak istemiyoruz. ''Sevmeyi becerecek kadar kendi benliğimizden feragat etmeyi bilmiyor, arzulamayı becerecek kadar da bilinmeyene ve tehlikeli olana yelken açmaya cesaret edemiyoruz.''
BİR ŞEYLER EKSİK ," Lacan aşk hakkında konuşurken "Aşk sahip olmadığınız (sizde olmayan) bir şeyi, onu sizden istemeyen birine vermektir/vermeye çalışmaktır, Acınası bir durum gibi görünüyor, değil mi? Ortada verilecek bir şey yok, ama zaten onu isteyen de yok. Ancak "aşk" gene de var. Çünkü o öteki her kimse, onun
"İncil'de tek bir normal olay bile olmadığını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Belki de bu kadar popüler olmasının nedenlerinden biri budur. Kim hayatın tam da göründüğü gibi olduğuna inanmak ister ki?"
Sayfa 377Kitabı okudu
Reklam
Kolektif bilinçdışı ve arketipleri
Belki de bilinçdışınızın söylemek istediği şey o kadar can sıkıcı ki dinlememeyi tercih ediyorsunuz. İnsanlar bazı şeyleri kabul edebilselerdi muhtemelen daha az nevrotik olurlardı ancak genel olarak bu şeyler uygunsuz ya da can sıkıcı şeylerdir. Bu yüzden her zaman belirli bir miktar bastırma vardır ama asıl olay bu değildir, asıl olay onların gerçekten bilinçsiz olmasıdır, bilinçli olması gereken belirli şeyler hakkında bilinçsizseniz o zaman siz ayrıksınız demektir o zaman siz sağ eli sol elinin ne yaptığını bilmeyen bir insana dönüşürsünüz entelektüel insan için sorun budur.
Sayfa 66
Lut ve Sodomluların hikâyesi, Hakimler 19'da ürpertici bir şekilde hatırlatılmıştır. İsimsiz bir Levit (papaz), cariyesiyle Giva'da seyahate çıkar. Geceyi konuksever yaşlı bir adamın evinde geçirirler. Akşam yemeği yerken şehrin erkekleri gelir ve kapıyı çalarlar ve yaşlı adamdan erkek misafirini "böylece onunla tanışabilelim"
Sabetay Zvi diye biri çıkıyor İzmir ve havalisinde, her yerde, hatta Doğu Avrupa’da dahi beklenen Musevi mesihi olduğu, halkı selâmete götüreceği, mukaddes devleti kurduracağı iddiasını yayıyor. Hahamlar şikâyet ediyorlar: “Zındığın biri çıktı, milleti ifsad ediyor” diyorlar. Madem onlar öyle diyor, o zaman o adam yakalanır, cezası da verilir. Ahaliyi ifsad edenin cezası idamdır. Âdeta Kudüs’teki Roma konsülü Pontus Pilatus ve Senhedrin ve hahamların arasındaki olay tekrarlanıyor. Demek ki millet teşkilâtı budur. Sen onun içinde tebaa olmanın gereklerini yerine getirirsin, vergilerini verirsin ve devlete o yolla bağlısındır, onun içinde doğup yaşarsın, dinden dine geçilmez –İslâmiyet hariç.
“İnsanlar bazı şeyleri kabul edebilselerdi muhtemelen daha az nevrotik olurlardı. Ancak genel olarak bu şeyler uygunsuz ya da can sıkıcı şeylerdir. Bu yüzden her zaman belli bir miktar bastırma vardır ama asıl olay bu değildir. Asıl olay onların gerçekten bilinçsiz olmasıdır. Bilinçli olması gereken belirli şeyler hakkında bilinçsizseniz o zaman siz ayrışıksınız demektir. O zaman siz sağ eli sol elinin ne yaptığını bilmeyen bir insana dönüşürsünüz. Entelektüel insan için sorun budur.”
Sayfa 44 - Destek YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Üzerinde neredeyse evrensel bir fikir birliği olan nokta, yaygın türleşme sürecinin coğrafi (ya da allopatrik) türleşme olduğudur. Coğrafi türleşme, coğrafi olarak yalıtılmış popülasyonların genetik olarak farklılaşması demektir. Bu olay iki şekilde gerçekleşir: Dikopatrik türleşme ve peripatrik türleşme
Kesin hükümler sorun çıkarır
Insanlari rahatsiz eden olaylar degil, onlar hakkindaki fikirleridir. Samuray savaşcisi algilayan göz ve izleyen göz ayrimini yapmistir. Izleyen goz Ne oluyorsa onu gorur. Algilayan goz izd gorduklerinin varsayilan anlamlarini gorur. Yasadigimiz olay objektiftir. Neyss odur. Izleyen gozumuzun gordugu budur.
Sayfa 119
Bir tepede insan ne kadar mutlu olabilirmiş ?
Meditasyon, zihnin giderek daha az şey yapacağı bir ortam yaratmaktan başka bir şey değildir. O kadar korkusuz, o kadar sevgi dolu, o kadar huzurlusun ki... Yaşanan olay seni o kadar tatmin ediyor ki, zihnin söyleyecek bir şeyi kalmıyor. O zaman zihin giderek geriye çekiliyor, arkada kalıyor ve aradaki mesafe artıyor. Bir gün zihin tamamen geride kalıyor ve o zaman sen evren oluyorsun. O zaman artık bedeninle sınırlı kalmıyorsun, hiçbir şey içinde hapis kalmıyor saf bir boşluk oluyorsun. Tanrı işte budur. Tanrı saf boşluktur. Sevgi bu saf boşluğa giden bir yoldur. Sevgi araçtır ve varılacak yer de Tanrı.
Mutluluğunuzu bulun ve onu yaşayın!
Yaşamınızın karatahtasını istediğiniz gibi doldurabilirsiniz: Tahtanızı geçmişe ait bir bagaj dolusu anıyla doldurduysanız, hemen silip temizleyin. Geçmişe ait işe yaramaz her şeyi silerek, onlara sizi bu noktaya, yeni bir başlangıca getirdikleri için teşekkür edin. Artık yeni bir yazı tahtanız var, yeniden başlayabilirsiniz; tam burada, hemen şimdi. Mutluluğunuzu bulun ve onu yaşayın! JACKCANFIELD Bil noktaya gelmek yıllarımı aldı, çünkü, yapmakla yükümlü olduğum bir görevim olduğuna ve bu görevi yerine getirmediğim taktirde, İnsanların benden memnun olmayacağına inanarak büyüdüm. Asıl hedefimin, mutluluğu hissetmek ve yaşamak olduğunu anladığım zaman, yalnızca beni mutlu eden şeyleri yapmaya başladım. Hep söylediğim bir deyiş var; "Keyif almadığın işi yapma!" NEALE DONALD WALSCH Neşe, sevgi, özgürlük, mutluluk, kahkaha. Olay budur. Size göre mutluluk, orada oturup bir saat boyunca meditasyon yapmaksa, bunu yapın. Mutluluğu peynirli sandviç yemekte buluyorsanız, o zaman yiyin!
Sayfa 183
882 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.