Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Omzuna dokundum. Durdu. Çöle düşen ilk yağmur damlasını duymanın heyecanı içindeyim. Dönüyor. Baharı fetheden ordunun sancağı gibi dalgalanan elbisesi karşısında hazır ola geçiyorum. Gözleri zamanın başlangıç gecesi kadar derin. Artık kainatın hiçbir yerinde emniyette değilim. Kirpikleri kıpırdıyor. Tabutu baltayla parçalanınca ayağa fırlayan bir şehit gibi tetikteyim. Yine de bozuntuya vermiyorum. Kasılmış sağ elimin işaret parmağıyla sol bileğimin üstüne vurup yüzümü gözümü eğip bükerek saati sorarken başımı rastgele sallıyordum: "Heebe, hiyye sea uhevua?"
Buraları rüzgar, buraları yağmur, Sol omzuna güneşi asmadan gelme!
Sayfa 8 - Sol Omzuna Güneşi Asmadan Gelme-Selçuk Altun
Reklam
“Kavga ettiğimizi söyleyemem. İlişki tanımlarımızın farklı olduğunu söyleyebilirim sadece, gerçi o ilişki yaşadığımızı da bilmiyor. Bizim bir durumumuz var sadece.” “Erkekler ahmak olabiliyor.” “Gerçekten öyle ama.” “Kadınlar topluca Amazonya’ya taşınmalı belki de ya da en azından yılda dört kez falan oraya tatile gitmeli.” “Amazonya?” “Carter ya da genel olarak erkekler beni rahatsız edince gittiğim kadın dünyası. Kafamda bir yer. Kişi başına beş ayakkabı mağazası düşüyor, hiçbir şeyin kalorisi yok, tüm kitaplar ve filmler mutlu sonla bitiyor.” “Amozonya’yı sevdim. Ne zaman taşınabiliriz?” Mac kolunu Parker’ın omzuna doladı. “Amozonya, dostum her zaman orada zaten, her kadının kafasının içinde. Sadece gözlerini kapat ve düşün. Hokus pokus. Oradasın işte. (...)"
Bu kırık dökük ahşap evleri, birbirine yaslanmış, sanki eski bir komşuluğun hatırına birbirinin omzuna başını koymuş, ancak böylece bunca yıldan sonra hala ayakta kalabilen bu evleri gördüğüm zaman ülkeme geldiğimi anlıyorum.
Burada olsaydın (yalnız sıcaklığını duymak için değil) ne iyi olurdu… Başımı omzuna kor, geniş bir soluk alırdım.
Reklam
Bir ölüm yürüyüşü romantik değildir oysa...Annesinin kollarında,annesi yürürken kapanmayacak gözlerle sarsılarak gökyüzüne bakan katılaşmış bebek hakkında şiir yazamamazsınız.Karısının ölü bedenini yere koyarak geceleri birlikte yatan ve sabah yeniden omzuna alan -ve en büyük oğluna, en küçüğün bedenini taşımasını söyleyen - babanın şarkısını söyleyemezsiniz.Ve bakamazsınız...Sözünü edemezsiniz...Ağlayamazsınız...Dağları hatırlayamazsınız.Bu güzel bir şarkı olmazdı.Ve bu yüzden yola Gözyaşı Yolu adını verdiler.
Sayfa 58
Oğullarınıza: Karşı cinse saygı duymayı öğretin. Gece yarısı evine dönen kadının "aranmadığını" öğretin. Bir kadının omzuna arkadaş olarak da sarılabileceğini öğretin. Dokunmaktan korkmamasını öğretin. Sevmenin değer verme olduğunu öğretin. Sahip çıkmayla sahibi olmanın farklı olduğunu öğretin. Hiç kimseyi küçük görmemeyi öğretin. Ama bunları önce kendi içinizdeki "çocuğa" öğretin. Sevgili sonraki kuşaklar! Eğer bizden; daha doğrusu bizim olduğumuzdan daha adil, daha barışçı ve daha akılcı değilseniz, canınız cehenneme. *Albert Einstein
Ve aşk; o omzuna yattığında, rahatsız olmasın diye kılını bile kıpırdatmamaktır...
-Aşk acısı acıların içinde en fasulyeden olanı... -Nasıl yani? -Sen anneni kaybettin mi? -Aman Allah korusun. -Değil mi? Allah korusun. Peki sana şöyle sorsaydım: Irmak seni hiç terk etti mi? Aman Allah korusun demezdin. -Hiç bir şey anlamıyorum. Fazla kaçırdın rakıyı... -Rakıyla alakası yok insanların hayatındaki insanları hep yanlış
Eylülde çıkacak olan kitaptan alıntıdır.
Reklam
Üç isteğim vardır senden, bu kapıdan girmen için yapman gereken üç şey; ilkin malını ve mülkünü terk edeceksin. Zira mal ve mülk sana imtihandır, mal sevgisi ile Allah sevgisi ayn sinede yan yana duramaz. Sonra şöhretinden, makamından vazgeçeceksin, zira şöhret bir zehirli oktur. Şöhretin muhabbetini bir kez tadarsan, zannedersin küçük dağlar senindir. Ve nefsini ayaklarının altında alıp da ezeceksin. Zira seninle beraber, her daim seni duyan, sana söyleyen bir düşmandır o. Çok yakındır ama bildirmez kendini. Madem ki bu kapıdan girmek dilersin o vakit ilk imtihanın şudur ki şimdi git üzerindeki şu kürkü bile çıkarmadan omzuna bir sırık al ve ciğer sat halkın içinde. Bundan sonra kadı değil, bir ciğer satıcısı olacaksın"...
Hayatta hiç kimse, kendi karasızlığının yükünü başkasının omzuna yüklememeliydi.
"Kızlarınızı iyi yetiştirin. Kendi kendilerine yetmeyi öğretin. Namuslu olmanın yürekten geçtiğini öğretin. Evden çıkar çıkmaz ilk köşede eteğinin boyunu kısaltmasına gerek olmadığını öğretin. İstediğini giymeyi öğretin. İnsanın ahlakının sadece kendi beyninde olduğunu öğretin. Kıskanılmanın sevilmeyle aynı olmadığını öğretin. Kıskanılmanın güzel, saygısızlığın kötü olduğunu öğretin. Beni çok kıskanır, dışarı çıkarmaz, şunu bunu giydirmez diyen adamla gurur duymamayı bunun aslında kendine hakaret olduğunu öğretin. Arayıp neredesin; kiminlesin vs. diyen adama seni tanımadan önce nasıl davranacağımı bilmiyor muydum haddini bil demeyi öğretin. Eşlerini aldatan erkeklerin yanındaki ikinci kadın olmamayı öğretin. Erkeklerle sadece arkadaş olunabileceğini çünkü onların da sadece insan olduklarını öğretin. Oğullarınızı iyi yetiştirin. Karşı cinse saygı duymayı öğretin. Gece yarısı evine dönen kadının “aranmadığını” öğretin. Bir kadının omzuna arkadaş olarak da sarılabileceğini öğretin. Dokunmaktan korkmamasını öğretin. Sevmenin değer verme olduğunu öğretin. Sahip çıkmayla sahibi olmanın farklı olduğunu öğretin. Bulunmaz Hint kumaşı olmadıklarını; olsalar bile burun silinen mendillerinde kumaştan yapıldığını; hiç kimseyi küçük görmemeyi öğretin. Ama bunları önce kendi içinizdeki çocuğa öğretin."
Fırlayıp koşmamak, eşikte durup beklemek, ağır ağır yaklaşan erkeği seyretmek hep bir çaba gerektirirdi.Kendini tutar, sabırla beklerdi; çıkarıp tek omzuna attığı ceketiyle, rüzgarda uçuşan kırmızı kravatıyla, uzun otların arasından geçişini.
Sayfa 24
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.