Bir gün Berlin'de bir telgraf aldım:
«Çok güzel bir yeşil taş buldum, hemen gel, Zorba.»
Almanya'da büyük bir açlığın egemen olduğu dönemdi.
Mark öyle düşmüştü ki, ufak bir alışveriş için milyonları çuvalla taşımak
gerekiyordu ve lokantaya gidildiğinde, hesabı görmek için
kâğıt parayla dolu el çantası açılıp masanın üzerine boşaltılıyordu;
öyle günler geldi ki, bir mektup pulu için on milyar mark gerekliydi.
Ortalıkta açlık, soğuk, eski ceketler, delik ayakkabılar vardı ve Almanların
kıpkırmızı yanakları sararmıştı. Sonbahar rüzgarı esiyor, insanlar sokakta
yaprak gibi yerlere seriliyordu. Aldansınlar da ağlamasınlar diye, çocuklara
birer parça kauçuk verilerek çiğnetilmekteydi. Polis, geceleri, annelerin
çocuklarıyla birlikte boğulmalarına engel olmak ve onları kurtarmak
için köprülerde nöbet tutuyordu.
Kıştı, kar yağıyordu.