Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Kapa şu çeneni," dedim ve dudaklarımı onunkilere yapış- tırdım. Elbisem yine kalçalarımın etrafında toplandı, böylece çıplak kasığım doğruca onunkine dayandı. Sertleşen penisiyle aramız- daki tek engel pantolonunun kumaşıydı. Ağzımı onunkinden ayırmadan elimi vücudundan aşağı kaydırdım, pantolonunun kemerine ulaştım ve aceleyle aletini
Sayfa 142
...Sonra tatil yüzünden kapalı olan okulumun önünden geçerken bahçesine girip biraz dinleneyim dedim. Etrafta kimseler yoktu. Duvara oturup beklemeye başladım. Gözümde kış zamanı okulun kalabalığı canlandı ve canım daha çok sıkılmaya başladı. Okulu sevmezdim ama o kalabalığın ve hareketin beni ne kadar oyaladığını fark ettim. Sonra bir şey durduk yerde içimi ezmeye başladı. Oysa değişen bir şey yoktu. Öylece bekliyordum. Uzaktan, parlak güneş ışığının içinden insanlar ve tek tük arabalar bir hayalin parçası gibi silüetler halinde geçip gidiyor, ama nedense sesleri hiç duyulmuyordu. Derken benim gibi iki çocuk çıkageldi. Ellerinde bir top, yavaş yavaş, bezgin bezgin basket oynamaya başladlar. O topun sesini o kadar net hatırlıyorum ki; böyle pat pat pat yere vurup arada bir de potaya atıyorlardı. Biraz oynadılar, sonra sıcaktan yılıp bıraktılar, bir kenara geçip oturdular. Birinin son olarak sertçe vurduğu top yavaş yavaş yuvarlandı, yuvarlandı, okulun duvarına çarpıp olduğu yerde kalakaldı. O anda, anlatmanın imkansız olduğu öyle derin bir sessizlik başladı ki; öylece o topa, o çocuklara baktım. Sonra okula baktım, sonra içime acayip bir acı çökmeye başladı. O acı giderek büyüdü, büyüdü, içim nasıl kıyılıyor ama... Ben acıyla ilk defa o gün, orada tanıştım. Sonra hayatımın hiçbir döneminde; o anda, okulun bahçesindeki kadar derinden bir acı çektiğimi hatırlamıyorum. Bence dünyadaki en büyük acı budur. Çünkü sebebi yoktur, neden diye soramazsın çünkü ortada bir şey yoktur. Gelir yakalar insanı ve bir daha hiç bırakmaz. Albert Camus'nün Yabancı'da anlattığı sıcak bir pazar gününün verdiği acı gibi..
Zeki DemirkubuzKitabı okudu
Reklam
"Bence bunu tekrar gözden geçirip revize etmeliyiz. Ayrı­ ca hala günlerden cuma, yani hafta sonu tam da başlamış sayılmaz." "Eva ... " "Sadece düşüncesi bile tahrik ediyor beni" diye fısıldadım ve bacaklarımı üst bacağına dolayıp kendimi ona sürterek nasıl ıslanmış olduğumu hissetmesini sağladım. Kendimi
Sayfa 316
Kastamonu'da Lise: Komünistlerle İlk Mücadele Kastamonu'da lisedeyken pul merakım vardı, İstanbul'dan pul getirtmeye başladım, arkadaşım vasıtasıyla ve iyi paraya Kastamonu'da esnafa satmaya başladım. O paradan annemin "Oğlum babana şuradan acele para ver" deyip de para verdirttiğini hatırlıyorum. "Sonra alırsın
_İnsan, kim olduğunu ancak felakete uğradığında gerçekten anlıyor. _Önemsiz bir şahsiyet olan bu Habsburglu kadının kurduğu neşeli, tasasız oyun dünyasına devrim dalıvermeseydi, o da gelmiş geçmiş yüz milyon kadın gibi sakin sakin yaşayıp gidecekti. Dans edecek, sevecek, gülecek, süslenecek, çocuklar doğuracak, en sonunda da sessizce bir yatağa
_Hayat öylesine sürprizlerle doludur ki, sırtındaki küfeyi alır kiminden, elmasları yükler taş yerine. _Onların zırvalara inanmalarının sebebi, cahillikleri. _Sefil egolarının değer ölçüleriyle ölçüp, gerçeğe, güzele ve iyiye ağızlarından salyalar saçarak nutuk çekiyorlar. _Köle tiplerden oluşmuş hiçbir devlet yasayamaz. Köleden doğan yine köle
Reklam
_Maske takarak yaşıyoruz ve maskenin içindeki gerçek beni unutup, ideal benliği gerçek sanıyoruz. Gerçek benliğimizle çatışma sonucu hastalanıyoruz. _Ortaçağda felsefesinde Tanrı, insanı kurgulayarak yaratır ve insan, tanrıya ulaşmak için uğraşır. Bu kurgu dünyası bir sınavdır. Ortaçağ ilkel insanı bu yüzden bir maske takar. Rönesans özgür
en güzel hikayem (https://www.youtube.com/watch?v=krfcIRfPNu0)
kulaklarım patlıyor sessizliğinden yorgunluğundan ölüyorum sinekler yapışıyor vücuduma gitmiyorlar yayılıyor kanları vurduğumda denizi araladım geçtim bir aşktan attım kum torbalarımı
Sayfa 173Kitabı okudu
Sokak fenerlerini düşünürken gökyüzüne baktım. Koyu karanlıktı, ama öbek öbek bulutların arasından dipsiz kara lekecikleri açıkça seçebiliyordum. Birden bu lekelerin birinde küçücük bir yıldız fark ettim ve dikkatle incelemeye başladım. İzlerken birden bir düşünce geldi aklıma: Evet, bu gece kendimi öldürecektim. Daha iki ay önceden aklıma
Ağzımda buruk tadı kara zeytinin Parmak uçlarımda sıcacık rengi çayın Komşum binip gitti kendi arabasına Kör olayım kiskanmadim Azıcık başka baktım Balkondaki çıplak kadına Sarışındı uzundu kalçalıydı Uzaktan bakıyordu her şeye Köpeği erkek bir buldok Kocasını sevmiyordu
Reklam
Ölü Beatrice
İki kez göründün Beyazlar içinde: Erdenliğinin Giysisinde ve Kefeninde. Erdenliği sevmedim. Kısırdır erdenlik! Tohumlanmaz İmgelem ve Rahim. Tabuttaki gövdene baktım: Hülyâ gibi derindi. Suçu keşfettim birden: Etin tâ içini. Malgamamsı. Etin tâ içi: Haykıran! Haykıran! Yoktur "yıldırım aşkı" Aşk oluşturulur, üretilir yüreğin dipsiz karanlığında. Siyah pelerinlidir ve Orak'la dolaşır. Önceki acıların, önceki anıların hasatçısı! Biç ne bulursan! Biç Ölü Beatrice! Öğretmenim! Senden sonra buldum şehvetin tadlarını. Baldırları, tüyleri ve kılları. Ah! kal­ - çalar: Uçurumsu baş dönmeleri. Bin çeşit menekşe kokladım sizlerde. Anınla gidip gelirken, haykırdım: Pislik! Pislik! Pislik! Ama burdan üreyecek Erdem! Bu Cinnet'ten! Parmak uçlarımda dokunamadığım fercinin anısı kanıyor. Hiç durmadan kanıyor. Öpemediğim, okşayamadığım meme uçların bir ikindi vakti gibiydi herhalde. Ört üstümü güzel loşluk! Kan içinde doğur Ben'i. Ölü Beatrice! Yazarken sevdim seni!
Sayfa 39 - YKY / PDFKitabı okudu
Nezaketle söylenmemiş olsa da, gerçekten parmak bastın yarama. Tanrı seni ödüllendirsin! Bendeki yaraya acımasız bir doktor gerekli, senin gibi, bu acıyı ruhunda hisseden biri! Zamanla daha az hissedeceksin o acıyı.
30 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.