Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

corba

corba
@prisonerofbluedevil
many things interested her and nothing satisfied her entirely
Maybe it’s good to put things in perspective, but sometimes, I think that the only perspective is to really be there.
Reklam
I think that if I ever have kids, and they are upset, I won’t tell them that people are starving in China or anything like that because it wouldn’t change the fact that they were upset. And even if somebody else has it much worse, that doesn’t really change the fact that you have what you have. Good and bad.
So, I guess we are who we are for a lot of reasons. And maybe we’ll never know most of them. But even if we don’t have the power to choose where we come from, we can still choose where we go from there. We can still do things. And we can try to feel okay about them.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
And we could all sit around and wonder and feel bad about each other and blame a lot of people for what they did or didn’t do or what they didn’t know. I don’t know. I guess there could always be someone to blame. (...) It’s like if I blamed my aunt Helen, I would have to blame her dad for hitting her and the friend of the family that fooled around with her when she was little. And the person that fooled around with him. And God for not stopping all this and things that are much worse. And I did do that for a while, but then I just couldn’t anymore. Because it wasn’t going anywhere. Because it wasn’t the point.
You can’t just sit there and put everybody’s lives ahead of yours and think that counts as love.
Reklam
Sevgili dağlar! Benim güzel gölüm! Gezgininizi nasıl karşılıyorsunuz böyle? Zirveleriniz berrak; gökyüzü ve göl ise masmavi ve dingin. Bu halinizle huzurun habercisi misiniz, yoksa mutsuzluğum ile alay mı ediyorsunuz?
Birçok bedbahtlar için yarın manadan mahrum bir kelimedir ve ben o tarihte yarına karşı hiçbir iman beslemeyenler arasında bulunuyordum.
Sanatın şişirdiği tutkuların küçüklüğünü biliyordu şimdi.
Mutlu değildi, hiçbir zaman olmamıştı.Bu yaşama yetersizliği, dayandığı şeylerin böyle çabucak çürüyüverişleri nedendi? (...) Hiçbir şey aramak çabasına değmezdi zaten, her şey yalandı.Her gülümseme bir sıkıntı esnemesi, her sevinç bir lanet saklardı, her zevkin altında bir tiksinti gizliydi; en iyi öpüşmeler bile daha yüce ama gerçekleştirilemez bir şehvet arzusundan başka bir şey bırakmazdı dudaklarınızda.
Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa onun yıkılmaz devrilmez bir şey olduğunu sanmayın.En heybetlisini tuzla buz etmek için üç beş kelle fırlatmak yeter.
Reklam
Hiçbir sonu olmayan ve düşleyeni yattığı yerde bırakan bir rüya bu. (...) Öyle bir ateş ki bu, içime işlemiş olsa da hiçbir şeyi kıpırdatmıyor, hiçbir şeyi aydınlatmıyor, hiçbir işe yaramıyor, için için yanıyor sadece.
Ah o şairler; sap yiyip saman savurmak türünden tatlı, güzel sözleriyle ne kadar çaresizin yıkımına sebep olurlar.İnsan kısmı bu dünyada şair olmak için yaratılmamıştır, filozof olarak yaşamak için yaratılmıştır.
Zavallı hafıza, günden günden yok olduğunu hissettiğimiz vücut denilen şu toprak yığıntısının üzerinde sürekli kalıcı olmaya çalışır durur.Bir hüzünlü bakışı senelerce hatırlar; bir sözü, bir tebessümü yıllarca saklar.Etrafından baş dönmesi verecek şekilde büyük bir hızla geçen bütün hatıralar ve duyguların tamamını, hemen tutmaya çalışır.Bu tahammülü aşan çabayla bütün kuvvet ve takati kaybolunca bize ümit veren gelecek biter. Hayatımıza refakat eden geçmiş, unutulmuşun denizi içinde mahvolur. O zaman öldürücü şekilde yaralanmış bir asker gibi bizi mezarın kapısında bırakarak hizmetini terk eder.
Ama onu böylesine dertli eden kimdi? Onu altüst etmiş olan, işitilmedik yıkım neredeydi?
Garip bir şekilde, tanımadığı bir kızı özlüyordu.
Zaten ben hiçbir şeyden memnun olmamak nasibiyle doğmuş değil miyim?
Reklam
Hepsi birden mahiyetini asla anlamadıkları bu değirmenin içinde yuvarlanıp giderler ve kâinatın mihverinin kendilerinden geçtiğini vehmederler.
Burası bütün eti sıyrılarak geride yalnızca kemikleri bırakılmış bir dünyaydı.
Saygı duyulma düşüncesi beni fazlasıyla korkuturdu. Bana göre "saygı görmek",her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten biri beni görene, yüzümü bir avuç toz hâline getirip beni ölümden beter bir utanca mahkum edene kadar herkesi mükemmel bir hileyle kandırmak anlamına geliyordu.Benim "saygı" tanımım buydu.
Her günü pes etmeden ,umutsuzluğa kapılmadan ,intihar etmeden ,hatta siyaset tartışmaya devam ederek nasıl atlatıyorlar? Bu kadar katı egoist olabilirler mi? İşlerin böyle olması gerektiğinden o kadar eminler ki kendilerinden bir kez bile şüphe duymuyorlar mı?
Ama bir şeyi rahatça söyleyebilirim: Çocuk ruhunun bağdaşmadığı her şeyi reddettin sen.İşte bunun için avunuyorum.Bir kez çakıp sönen bir şimşek gibi yaşadın sen.Şimşeklerin kaynağı göktür, gök ise sonsuzluktur, işte bundan dolayı kıvançlıyım.
Yalnız yolculuk yapan insan gerçekleşmemiş düşlerini, geçip giden yıllarını, deli gönlün eski taşkınlıklarını anımsayıp neler neler mırıldanmazdı ki? Erişilmemiş nice istek insanın ruhunu tatlı bir kederle doldururdu.Oysa ne kederde bir çare vardı ne de geçmişi düşünmekte. Ruhun varlığını duyması, kendini tazelemesiydi bu.
Reklam
Tehlike, atlatıldıktan sonra insana kolay gelir.
Orozkul büyük bir umutsuzluk içindeydi.Çevresinde olup bitenlerden dolayı ona hep haksızlık ediliyormuş gibi geliyordu.Şu kaskatı duran kaygısız dağların ne bir isteği vardı ne de bir yakınması! Ormanlar güzden kışa, kıştan bahara giriyor, bu değişiklikten dolayı hiçbir üzüntü duymuyorlardı.
Bazen her şeyi yüzüstü bırakarak kaçıp gitmeyi düşünüyordu.Fakat hiçbir yere gidemeyeceğini , hiçbir işe yaramayacağını , aradığı yaşamı bulamayacağını adı gibi de biliyordu.
It’s just hard to see a friend hurt this much. Especially when you can’t do anything except “be there.” I want to make him stop hurting, but I can’t. So, I just follow him around whenever he wants to show me his world.
Yaşlısı da, genci de "sen" diyerek konuşurdu onunla.Gücenmediği için takılır, alınmadığı için adam yerine koymazlardı. Boşu boşuna dememişler, "Kendini saydırmasını bilmeyeni adam yerine koymazlar," diye.