Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sadece Ruslar değil genel olarak insanlar böyle
Rus insanı böyledir işte; rütbesi kendinden yukarıda olan biri hakkında bilgi sahibi olmayı pek sever ; bir kont ya da prensle yalnızca şapkalar çıkararak selamlaşma düzeyindeki bir tanışıklık bile bir takım yakın dostluklardan üstün tutulur
Leydi Rubikon, vaktiyle, duygusal bir anda sağ yumruğunu öpüp kalbinin üstüne koyarak selam vermistir Abdullah'a. Bu 16. asır Marakeş sufilerinin selamlaşma şekliymiş. Bizimkiler artık hep böyle selamlaşırlar "SENİ SEVİYORUM" demenin bir yolu.
Sayfa 139Kitabı okudu
Reklam
Ona doğru ilerledik, acılarına rağmen; annesinin göğsüne başını yaslamak veya annesinin onun göğsüne başını yaslaması için ayakta bekliyordu. Sarıldıktan sonra babasına selamla devam etti. Sonra Abidin Bey'e, en büyük ağabeyim Kârim'e ve anneme selam verdi. Sonraysa bana selam vermeden direkt olarak tekerlekli sandalyesine oturdu. Ona sinirlenecek, az kalsın çıldıracaktım; ne var ki tekrardan kendini taşıyarak ayağa kalktı, birinci selamlaşma faslından ötürü yorgundu. Şöyle dedi: "Görüyor musun Filistin, benim için ne kadar önemlisin? Onların hepsine bir defa selam verdim, ama seni selamlamak için sana özel kalktım. Ellerini bana doğru uzat. Sen benim eşimsin, yaban kekiğim..." Utana sıkıla ellerimi uzatmış; taşıyor olduğum bütün sevgi, saygı ve hayranlık duygularıyla ellerimi ona teslim etmiştim.
Sayfa 111Kitabı okudu
Jurnale karşı temkin
Hayyu’l-Etrak’teki Türkler, kendi aralarında çok muhabbetli olsalar da, yabancılara karşı çok temkinli ve sıkılar. Biz, herkesin tanıdığı Mustafa Kafes Amcanın evinde oturduğumuz için, cami cemaati ve Türk ahali gözünde bir krediye Sahiptik. Bizimle nispeten rahat rahattılar. Ama genel olarak, Türk bile olsalar dışarıdan insanlara karşı hemen içlerine kapanıveriyorlar bazen selamlaşma bile problem oluyor.
Sarılmak seninle icat edilmiş gibiydi Güzin. Ondan önce kendim gibi ölümlülerle kollarımı kavuşturup komik, hayvani bir temas oyunu oynamışım ama seninle sarılmayı keşfetmişim gibiydi. Ben bunu hiç bilmiyormuşum Güzin, sarılmak denilen şey seninle dünyaya gelmiş, benimle tamamlanmış gibiydi. Biz sarılıyorduk, etrafımızdaki her şey dışımızda kalıyordu. Belki de biz dışında kalmayı başarıyorduk sarılınca. Kollarım boynuna dolanınca, bu sokak ortasında basit bir selamlaşma sarılması bile olsa, kokun bir cisim kazanırdı. Sonra bu latif tecessüm, narin parmaklarıyla beni dürter, “Bak,” derdi, “buradasın artık, dünyanın en güzel yerinde. Buradan ötesi yok. Dünya bu kadar!”
Sayfa 76 - SamimKitabı okudu
"İnsan-ı kamil de ne demek?" "Hakk'a ulaşmış insan demek. Yani Allah'la bütünleşmiş kişi. Ama o aşamaya erişmek dünyanın en zor işidir. İnsan dört ayrı mertebeden geçmek zorundadır. lşte semazenler sema boyunca bu dört ayrı mertebeden geçişi canlandırırlar. Dört ayn mertebe, dört ayn selamlamayla anlatılır. lık kapı, şeriat kapısıdır. lik selamlama bu kapıdan geçmenin zorunluluğunu anlatır. İkinci kapı tarikat kapısıdır ikinci selamlaşma, kişinin bu aşamayı da tamamlaması gerektiğini söyler. Üçüncü kapı marifet kapısıdır, yani ilahi gerçeği kavradığımiz an. Üçüncü selamlaşma, bu anı müjdeler. Dördüncü kapı ise hakikat kapısıdır. Artık insan-ı kamil olan dervişin bilgilerini öğreteceği aşama. Dördüncü selam, bu mertebeye ulaştığımızı vurgular. Böylece semazenin yukan açılan sağ eli Hak'tan alır, yere açılan sol eli ise halka verir. Ve böylece semazen yeniden doğumunu tamamlamış olur. Tabii ilahi bir doğuş ... "
Sayfa 61 - MennanKitabı okudu
Reklam
Dâhiliye Nazırlığının merdiven­lerini çıkarken omuzuma bir el dokundu ve “Biz sizi Mısır’da ararken siz burada karşımıza çıkıyorsunuz” dedi. Bir de bak­tım ki Talat Paşa! Elimden tuttu ve merdivenleri ikişer ikişer çıkıp odasına girdik. Beni tam karşısına oturttu. Selamlaşma ve hoş beşten sonra “Hicaz’daki kriz aşıldı. Neler olup bittiği­ni bana anlatır mısınız?” dedi. “Olan bitenden haberim yok, çünkü Mısır’daydım. Haberler sizde, ancak benim anahatlarıyla bildiğim kadarıyla olan bitenlerin asıl sebebi sizin, yani İttihat ve Terakkinin Şerif hakkında takip ettiği politikadır” dedim.
Tek başına yapılan yolculuklarda küçük bir selamlaşma, önemsiz bir diyalog bile kocaman bir coşku ve motivasyon kaynağı olabiliyor insana.Her ne kadar yalnızlığına aşık, kendi fanusunda içine kapanık yaşamayı seven biri olsam da etrafımda biriken insanlarla zaman zaman yaşadığım bu selamlaşmalar iyi ve güçlü hissettiriyordu.
Selamlaşma
Şark usulü selamlaşma, Şarklıların tabiatını yansıtır. Amerika'da hızlı, Doğu'da ise ağır hareketlerle selamlaşılır. Müslümanlar birbirlerine selam verirken başlarını neredeyse yere kadar eğip, sağ ellerini önce dudaklarına sonra da alınlarına değdirirler. Birinin kıyafetinin etek kısmının öpülüp alna götürülmesi de halk arasında sık rastlanan bir manzaradır. Sokaktan bir paşa, okumuş veya zengin bir kişi yürüyerek veya at sırtında geçerken, çarşıdaki esnaf ayağa kalkarak hürmetini gösterir.
Sayfa 197
Selamlaşmanın önemi*
“Hele Efendimiz’in selamlaşma konusundaki buyruklarını yerine getirme hususunda pek titiz davranırdı. Hiçbir işi olmadığı halde sadece Müslümanlarla selamlaşmak için sokağa çıkar, büyük küçük karşılaştığı herkese selâm verirdi.”
Reklam
Ebû Zer yalnızca İslâm’a ilk girenlerden olmamış, aynı zamanda o, bir ilki de gerçekleştirmişti. Bugün Müslümanlar arasında yaygın olduğu şekliyle dini selamı, İslâm tarihinde ilk defa Ebû Zer, Hz. Peygamber’e vermişti. Böylece o, Müslümanlar arasında gerçekleşen selamlaşma geleneğinin öncüsü olmuştu.
Beyan yayınları, 2.baskıKitabı okudu
Dünyanın her yerinde insanları selamlamak için elleri kullanmak genel bir uygulamadır fakat tokalaşmanın nasıl, ne kadar süre boyunca ve de ne şiddette gerçekleştirilmesi gerektiği kültüre göre değişiklik gösterir. Brigham Üniversitesi’ndeki eğitimime başlamak için ilk kez Utah'a geldiğimde, Brigham öğrencilerinin “Mormon tokalaşması" dediği şeyi öğrenmiştim. Çok güçlü ve uzun süren bir selamlaşma ...
Sayfa 177 - Joe NavarroKitabı okudu
İLK SELÂMLAŞMA
Âdem Aleyhisselâm, gidip Meleklere: “Esselâmü aleyküm!” dedi. Melekler de: “Esselâmü aleyküm ve rahmetullâh
Sayfa 33 - Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları / Yeni ŞafakKitabı okudu
"İnsan-ı kâmil de ne demek?" "Hakk'a ulaşmış insan demek. Yani Allah'la kişi. Ama o aşamaya erişmek dünyanın en zor bütünleşmiş işidir. İnsan dört ayrı mertebeden geçmek zorundadır. İşte semazenler sema boyunca bu dört ayrı mertebeden geçişi canlandırırlar. Dört ayrı mertebe, dört ayrı selamlamayla anlatılır. İlk kapı, şeriat kapısıdır. İlk selamlama bu kapıdan geçmenin zorunluluğunu anlatır. İkinci kapı tarikat kapısıdır; ikinci selamlaşma, kişinin bu aşamayı da tamamlaması gerektiğini söyler. Üçüncü kapı marifet kapısıdır, yani ilahi gerçeği kavradığımız an. Üçüncü selamlaşma, bu anı müjdeler. Dördüncü kapı ise hakikat kapısıdır. Artık insan-ı kâmil olan dervişin bilgilerini öğreteceği aşama. Dördüncü selam, bu mertebeye ulaştığımızı vurgular. Böylece semazenin yukarı açılan sağ eli Hak'tan alır, yere açılan sol eli ise halka verir. Ve böylece semazen yeniden doğumunu tamamlamış olur. Tabii ilahi bir doğuş..."
428 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.