Elim sanata düşer usta
Dilim küfre, yüreğim acıya
Ölüm hep bana
Bana mı düşer usta?
Sevda ne yana düşer usta
Hicran ne yana
Yalnızlık hep bana
Bana mı düşer usta?
Gurbet ne yana düşer usta
Sıla ne yana
Hasret hep bana
Bana mı düşer usta?
Uzun zamandan beri seviyorum seni... bilmediğim zamanlardan beri seni sevmiş, seni beklemişim ben. Ve işte sen geldin, seni beklediğimi biliyormuş gibi geldin.
Bana hiçbir şey söylemiyor, cevap vermiyor, adam yerine koymuyor, dosdoğru karşıya bakarak yürüyor ve ben -bütün Mezopotamya tanrıları bağışlasın- ne kadar güzel diye düşünüyorum.
Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için on bin kitap okumuş olmayı isterdim dedi. Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek, seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda.
Günün birinde ya çıldıracağız ya dünyaya hakim olacağız. Şimdilik bir rakı parası bulmaya çalışalım ve parlak istikbalimizin şerefine birkaç kadeh içelim.
göremediğimde seni
uyuyayım diyorum
geniş zamanlı
geniş pencereli
geniş yataklı bir evde
belki gelir
dünyayı sığdırdığın yüreğine
beni de sığdırırsın diye
Köşebaşındaki dumancılardan bir nefes cıgara üfleyip Tina'ya söyleyeceği sözleri düşündü. Kırk bin sözcük arasında yine o sıradan ve kaba cümleye esir oldu: "Seni seviyorum!"