Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.27
Sevgili Okur
Sevgili Okur
@sevgiliokurum
Kitap günlüğüm.
instagram: klasik1kadin
Muğla
117 okur puanı
Ocak 2022 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Bazı şeylerin içinden artık çıkamıyorsak belki de bazı şeyleri artık kabul etmemiz gerekiyordur.
Aile Dizimi, merak ettiğim konulardan bir tanesiydi. Tesadüfen denk geldiğim ve okuduğum bir kitap oldu kendisi. Kesinlikle aldığıma pişman değilim. Kitaplığımda, benimle beraber olmasına ve bana yardımcı olacağına inandığım için çok memnunum.
Konu, en sade ve anlaşılır haliyle ele alınmış. Hiçbir zorluğu yoktu. Son bölümünde de kimlik belirtmeden vermiş olduğu terapi örnekleri çok hoştu. Başlangıç için tercih etmek isterseniz kesinlikle öneririm.
Okumadan geçme.
Kitaba başlamadan evvel işinize yarayacak çok önemli bilgiler vereceğim:
Ryunosuke Akutagava ''Japon kısa hikayeciliğinin Babası'' olarak kabul edilmiş çok önemli bir Japon yazardır. Hatta Japon edebiyatının kayda değer ödüllerinden olan ''Akutagava Ödülü''onun adını taşır. Akutagava hakkında bazı
Beğendim.
Diğer yayınevlerini de ele alırsak ortalama 100 sayfadan oluşan, uzun hikâye türünde bir kitap.
Yalın bir dil kullanılmış.
Ders verici nitelikte.
Verdiği mesaj gayet anlaşılır.
-Spoiler içermez-
Kısaca konusu:
İnci avcısı olan Kino, bir inci bulur ve bu incinin ailesine iyi bir şans getireceğine inanır. Bu inciyle nam salmış Kino'nun zamanla huyu suyu değişir. Bunu fark eden eşi inciden kurtulmayı teklif eder fakat artık çok geçtir.
Hırsın ve kıskançlığın bir insanı nasıl sinsice ele geçirdiğini ve o insanı nasıl kötü bir varlığa çevirdiğini çok güzel ve üzücü bir sonla işlemiş.
Uzun kitaplar arasında veya okuma hızınız yavaşladığında araya girebilecek güzel ve başarılı bir eser.
Hatta hırsımıza ve kıskançlığımıza yenik düştüğümüz zamanlarda da tekrar tekrar okumamızı tavsiye ederim.
Kitabı beğendim, tavsiye ederim.
BİLGİLENDİRME/ UYARI
İnsanların kitap yorumlarını kendi yorumlarınız gibi çalıp kullanmayın.
#hırs #kıskançlık #johnsteinbeck #inci #hikaye #roman
Okur Takip Önerileri
Ölümle başladı ve ölümle bitti...
Kuyucak köyünde bir karı kocanın eşkıyalar tarafından öldürülmesi sonucu soruşturmaya gelen kaymakam Salâhattin Bey, çiftin oğlu olan Yusuf'u, anne ve babasının yanı başında o halde görünce yüreği dayanamaz ve Yusuf'u evlatlık olarak yanına alır, Edremit'e evine götürür.
Kaymakamın yaşça küçük eşi
Sevemedim
Öncelikle kitap hakkında şahsi fikrimi paylaşıyorum. Bunu belirtmek isterim, çünkü kitabı beğenmedim.
Kitaplarının yorumlarına bakıyorum hep beğenilmiş, acaba ben mi kavrayamadım diye bu kitabını, dün ikinci kez okudum yine beğenemedim.
Kitapta dikkatimi çeken, ilahi bakış açısıyla yazan kişinin kim olduğu idi. Hikayede yer alan anne ve babanın, çocuğu anlatıyor hikayeyi ama bir türlü ismini göremedim.
Yazardan şüphelenmiştim, acaba kendi hayatından bir şeyler mi yazmış diye ve evet, yazmış.
Mustafa Kutlu da tren istasyonları yakınında ailesiyle yerleşim sağlamış, oradaki çalışanlarla iletişim halinde kalmış ve sürekli babasının mesleğinden dolayı göç etmek zorunda kalırmış -kitaptaki çocuk da aynı şeyleri yaşıyor- Bu kitabında bana göre, Kutlu'nun hayatından izler taşıdığını gördüm.
Ben bu kitabını beğenmedim. Düz bir anlatımı vardı ve ilgimi çeken bir olayı da olmadı hiç. Bu fikrimi değiştirmek için de mutlaka başka bir kitabını okuyacağım.
Ayrıca kitabın filmi de mevcut , başrolde #kenanimirzalıoğlu oynuyor, belki ilginizi çekebilir.
Kitap Hakkında
Marlon Morgan ...
Amerikalı yazar ve en çok satan kitabı
"Bir Çift Yürek " .
Bu kitabı bilmeyen yoktur sanıyorum. Hem bilmeseniz de bir sorun yok. Bilinen bir kitabı okumamak bir sorun teşkil etmez. Bu konuda artık bu bilince ulaşmak gerek diye düşünüyorum.
Elbet, uygun bir vakitte okuyacaksınızdır.
Bu konuda içiniz rahat olmalı.
Bu kitabı iki sene önce okumuştum.
Kalbe dokunan hatta şöyle diyeyim: Gerçekten yüreğe dokunan bir konusu var.
Birçok okur yorumu da bunu dile getiriyor.
Yani okunan ve sevilen, güzel mesaj veren bir ruhsal yolculuk kitabı.
Kitabın konusu bir dönem tartışmalara neden olmuş.
"Kurgu mu ? Gerçek mi? "
Yazar en sonunda artık kitabın kurgu olduğunu dile getirmiş.
Dile getirmiş getirmesine de aslında Morgan, sağlık çalışanı olarak Avustralya’da kaldığı dönemde Aborjinlerden etkilenerek böyle bir kitabı kaleme almak istemiş.
Yani yazılanlara göre birazcık gerçeklik payı olabilir.
Hem neden olmasın ki ?
Bence çok inandırıcıydı...
Kitap Hakkında
Kitabın üzerinde şöyle bir okur yorumu var: "Simyacı, Küçük Prens ve Martı'yı sevenlerin mutlaka okumaları gereken bir kitap."
Küçük Prens'i okuyan biri olarak ben de aynı fikirdeyim.
Çok güzel imgelemeleri ve içe dönük mesajları var.
Süsten ve ağır anlatımdan çok uzak, yani anlatımı çok yalın ve açık.
Bu yönü de kitabın su gibi akıp gitmesine neden oluyor.
Yani okuyanların bir çırpıda bitirebileceğini düşünüyorum.
Kitabın konusu:
Diana, annesinin ölümünden sonra annesinin ona bıraktığı mektuplarla baş başa kalır. Annesinin ondan istediği tek şey, söylenenleri takip ederek ikiz kız kardeşi olan Mary'i bulmasıdır. Tabii bu yolculukta öğrenmesi gereken en önemli şey ise güllerle konuşmasıdır. Zira, aksi takdirde ikizini bulmak çok güç olacaktır.
Olaylar; Efes Antik Kent , Artemis Tapınağı, Meryem Ana Evi, İstanbul ve San Francisco'da geçmektedir. Anlayacağınız Yunan ve Roma mitolojisinden de esintiler bulunmaktadır.
Ben ilk okuduğumda ortaokuldaydım. O zamanlar çok toy ve boştum. Yani okumaya her başladığım kitap benim içimi dolduruyordu. Bu da onlardan bir tanesiydi. Şu an zaman zaman çok ağır kitaplar okuduğum için bu kitabın biraz daha basit kaçtığını söylemek isterim.
Ama ve lakin, yine de okumaktan zevk aldığım, akıcı ve ruha dokunan bir kitaptı.
Kitap Hakkında
Diğer kitabını severek okumuştum lakin bu kitabı için tam olarak aynısını diyemiyorum. Başlangıçta çok güzel giriş yapmasına rağmen ilerleyen sayfalarda baştan çok uzaklaştığını hissettim. Binbir hevesle başladığım, içsel anlamda derin uyanışlar yaşadığım bu kitabın, beni bu kadar sıkacağını hiç düşünmüyordum. Açıkçası bu konuda biraz üzüldüm.
Bir yerden sonra çok ama çok sıkıldığımı belirtmek zorundayım. Hep aynı şeyleri tekrarlamış durmuş ve çok fazla uzatmış.- Hayır ne gerek vardı ki ? -
Diğer kitabı kadar iyi olduğunu düşünmüyorum. Farklı bir alana çıkmamış. Aynı olduğu gibi devam etmiş. Bir farklılık isterdim doğrusu.
Biraz yermiş olabilirim ama güzel yönleri de var tabii.
Yazar, Mevlana'nın çok güzel bir sözüyle giriş yapmış ve kitabı da ona göre yazmış. Kişinin kendisini bulma ve özündeki iyiye, iyiliğe, olumluya erişmesini, bulmasını sağlıyor. Bu anlamda özellikle çocukların okumasını tavsiye ediyorum. Kişilik oluşturma ve geliştirme açısından yardımcı olacağını düşünüyorum.
Genel olarak sevdiğim kitapların devamını getirmem; çünkü biliyorum ki devamı "çoğunlukla" ilk tadı vermiyor. Artık hayal kırıklığı yaşamamak ve yazardan, kitaptan soğumamak için kitapların devamını okumuyorum.
Keşke diğer kitabıyla yetinseymişim
Bu kitabıyla kendinden soğuttu beni...
Hakkında düşüncelerim
Dazai'nin de bir satırında dediği gibi: "İnsan hayatı karşılıklı olarak kandırılıp hiçbir şeyin farkına varmadan birbirlerini incittiği ve bu tuhaflığın bariz bir şekilde ortada olduğu örneklerle dolu." işte bu kitapta bundan dolayı var olmuş olabilir. Sonuçta gerçeği yazar dışında hiç kimse bilmiyor.
İnsanlığımı Yitirirken,
Hakkında düşüncelerim
Fahrenheit 451
...
Ray Bradbury
...
Bilimkurgu Klasikleri
...
Şu gördüğünüz üç nokta gibiyim.
Kitap hakkında olumsuz yorum yapsam saldırıya ugrayacakmışım gibi hissediyorum.
Sevdiklerimden
Joanne Greenberg'in yarı otobiyografik romanı: " Sana Gül Bahçesi Vadetmedim ", psikolojik kurgu türleri arasında yerini alıyor.
Ayrıca ,1977 yapım film uyarlaması da mevcut .
Deborah adlı genç bir kızın yaşadığı akıl hastalığını anlatıyor. Deborah, gerçek dünyadan kendini soyutluyarak zihninde kurduğu krallıkta gel git yaşıyor. Kendini o dünyaya fazlasıyla kaptırınca ailesi soluğu akıl hastanesinde almak zorunda kalıyor. Deborah, hastanede çok farklı hastalar ve insanlarla arkadaşlık kurmaya başlıyor.Bu süreçte başından türlü türlü olaylar geçiyor. Ve hâlâ o krallıkta yaşamaya devam ediyor.
Psikoloji severlere tavsiye edeceğim bir kitap diyerek şahsi düşüncelerime yer vermek istiyorum: Uzun zaman önce okumuş olup ikinci okumayı hak eden nadir kitaplardan biri benim için. Merak uyandıran bir olay örgüsü mevcut . Konusu akıcı. Kahramanımız Deborah'ın sadece hastalığına değil mizahi duygularına, düşüncelerine de yer verilmiş. Bu nedenle kitap sıkıcı olmaktan çok , daha zevk verici bir hale gelmiş. Bilimsel verilerden yararlanmadığı için olsa gerek sanki birinin günlüğünü veya özelini okuyormuş hissi uyandırıyor. Bu da kitabı daha çok merak etmemize neden oluyor ve Deborah ile özel bir iletişim bağı kurduruyor.
Çok sevdim
Feministin güçlü bir #distopya örneği
" #damızlıkkızınöyküsü " .
Şu ana dek #margaretatwood dan okuduğum ilk ve tek kitabı budur . Öyle görünüyor ki bununla son bulmayacak. Yazarın iddialı kalemini oldukça sevdim ve çok sağlam #feminen bir duruşu var.
Kitabın girişinde bizi #yazar karşılıyor: Kitabın yazılma süreci, konusu ve hakkında bize az ve öz şekilde bilgi veriyor. Sanki aç karnınızı birazcık burada doyuruyorsunuz hissiyatı veriyor .
Kitabın kapağıyla içeriğin uyumunu ancak okuyunca anlayabilirsiniz. Kapağında kullanılan renklerin de Damızlık Kızların kıyafetiyle bütün olduğunu betimliyor. "Kırmızı " renginin ağırlığı günlük hayatımızda olduğu gibi burada da Damızlık Kızların üstünde ve yaşantısında bir ağırlık olarak yer almış.
Margaret Atwood bu kitabı yazarken günümüze ışık tutabilceğinden habersiz miydi bilmem . Margaret' a göre bu distopyada kadınlar aniden erkeklerin egemenlikleri altında yaşamaya başlıyor. Bağımsız ve özgür oldukları her konuda bir duyuruyla tersine çevriliyor. Doğurmanın her şeyden üstün tutulduğu ve çok değer görüldüğü bu hayatta yine zenginler en ayrıcalıklı yerlerde konumlandırılıyor. Herkesi totaliter bir devlet anlayışın içinde barındırıyor.
Bu birinci kitap, devamı ise "Ahitler" olarak devam ediyor .
#Dizisi mevcut.
#thehandmaidstale olarak arayıp bulabilirsiniz .
Ayrıca #filmi de mevcut .
Kitabın ismi , "Geyik Ana " veya "Marallar" olsa yeriymiş.
"Beyaz Gemi " başlığı çok arka planda kalmış, haliyle Maral Ana (Geyik Ana ) efsanesi ön plana çıkmış.
Bunun sebebini de hikayenin "Maral Ana" efsanesi üzerinden gelişiyor olmasına yorumlayabiliriz. Aytmatov'un bu düşünceye ışık tutan açıklaması ise şu olmuştur: Efsanelerin ,bir ulusun anıtı, yaşantının özü, felsefesi ve tarihidir. Gelecek nesillere vasiyettir.
Kitabın ana fikri , zulümden nefret etmek. İyiliğe kötülükle değil, iyilikle karşılık vermek-fakat ben Orozkul'u gördükçe bu konuda hemfikir olamiyorum maalesef-
Hikayede, Orozkul; kötülüğün, çocuk; iyiliğin, dede ise pasif iyiliğin sembolü olmuştur. Bu sebeple olsa gerek , ahlâk üstünlüğü sonunda bile çocukta kalıyor.
Yazar ise bu durumu şöyle açıklıyor: Efsaneler, masallar halka ahlâk eğitimi verir bir yerde .
Çocuğun uğradığı sona , eleştiri seline tutulmasına karşın ben aynı fikirde olmayacağım. Çünkü, hikaye boyu çocuğu çok rahat anlayanlardandım. Onunla beraber üzülüp hikayeye son verdim diyebilirim. Ama aksini düşünen illaki olur, olmalı.
Bütün bu yorumlarımı, yazarın son sayfada bıraktığı açıklama ile DESTEKLEYEREK yapmış bulunuyorum. Okuyacaklara ön hazırlık, okuyanlara ise kitap arkası muhabbet diyerek buraya bırakıyorum.
İronik
Mehmet Nusret Nesin veya bilinen adıyla Aziz Nesin, 1967'de yazdığı "Şimdiki Çocuklar Harika" kitabı kurgu bir romandır. En çok satan romanı da bu olmuştur. Kitaplarına başlamadan evvel Nesin'in kendine özgü yazım biçimi olduğunu bilmenizde ayrıca fayda var.
Bu kitabında bizleri , Zeynep ve Ahmet adında mektup arkadaşları karşılıyor. Mektuplarda olan bitenler, küçüklerin gözünden büyüklerin hayatları.
Büyüklerin dünyasını, yalanlarını, gerçeklerini, yapmış oldukları haksızlıkları , olan biten her şeyi küçük dünyalarından mizahi bir dille anlatıyorlar.
Ben çok eğlenerek ve gülerek okuduğum bu kitabı, öncelikle ebeveynlere, öğretmenlere ve daha sonra 7'den 70'e herkese önermek istiyorum .
Her zaman dediğim ve daha da diyeceğim bir şey; hepimiz çocuktuk -ve hâlâ çocuğuz - büyüdükçe bunu unutur olduk .
Not: Bu kitap 1964? yılında düzenlenen Çocuk Romanı Yarışması'na katılmıştır. İçlerinde en iyisi olmasına rağmen dereceye bile girememiştir. Sebebi , jüri üyeleri olan öğretmenler , kitabın aşağılayıcı olduğunu düşünmeleri.
Sevdim
İsmini, kitap içerisindeki bölüm başlığından alan Şiirli Yastık'a, her bir motifini ilmek ilmek sevgi ve saygıyla, büyük bir hasretle işlemiş yazarımız.
Kurtuluş Mücadelemizi , tıbbiye çiçeklerimizi, Gülhane Parkı'nı, Nazım'ı ve Anadolu'nun bütün direnen kahramanlarımızın yaşamına değinerek, ülkemiz için büyük başarılara imza atanların bilinmeyen anılarını aktarıyor.
Bu kitapta neler mi anlatılıyor? Karl Max'ın ünlü sözü "Dünyanın bütün işçileri birleşin." sloganından tutun, Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın Gulyabani kitabına kadar, Gustavo Fleubert'in İstanbul'a gelişini tutun da bir bebeğin oyuncağına dek uzanan yolun rotasını en güzel anılarla süslemiş.
Tarihe ve araştırmaya ilgi duyan arkadaşlarıma büyük bir zevkle öneriyorum.
