Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir insana tavsiyeler...
1. Utanç bir prangadır. Kendini azat et. 2. Yeteneklerin hakkında endişelenme. Sevme yeteneğin var. Bu yeter. 3. Diğer insanlara karşı nazik ol. Evrensel boyutta onlar sensin. 4. İnsanlığı teknoloji kurtarmayacak. İnsanlar kurtaracak. 5. Gül. Sana yakışıyor. 6. Meraklı ol. Her şeyi sorgula. Şimdinin gerçeği gelecekte bir hikaye olacak
Sayfa 261Kitabı okudu
Bir insana tavsiyeler
"1. Utanç bir prangadır. Kendini azat et. 2. Yeteneklerin hakkında endişelenme. Sevme yeteneğin var. Bu yeter. 3. Diğer insanlara karşı nazik ol. Evrensel boyutta onlar sensin. 4. İnsanlığı teknoloji kurtarmayacak. İnsanlar kurtaracak. 5. Gül. Sana yakışıyor. 6. Meraklı ol. Her şeyi sorgula. Şimdinin gerçeği gelecekte bir hikaye
Sayfa 302 - Kolektif Kitap
Reklam
"İnsanlar da ülkelere benziyor. Sınırları var; yüz ölçümleri, Yasaları var. Bayrakları, ilkeleri... Kimi dağlık bir arazidir, Kimi kıraç, Kimi bereketli... Kimi dardır, Kimi engin göz alabildiğince... Kiminin sınırlarından sıkı pasaport denetimiyle girelebilir, Elini kolunu sallayarak girersin kiminden içeri. Sonuçta ne küçümse insanları kızım/oğlum, Ne de önemse gereğinden çok. Ama anlamaya çalış Nedir ve ne kadar genişleyebilir yüz ölçümleri." (Ataol BEHRAMOĞLU/İnsanlar)
Bir babamın öğüdü, "Çok çalış ki iyi bir şirkette iş bulabilesin," iken, öbürünün tavsiyesi, "Sıkı çalış da satın alacak iyi bir şirket bulabilesin," olurdu.
Sayfa 22
Bir babamın öğüdü, '' Çok çalış ki iyi bir şirkette iş bulabilesin ," iken öbürünün tavsiyesi, "Sıkı çalış da satın alacak iyi bir şirket bulabilesin," olurdu.
"Sıkı çalış ve hayallerini kendin gerçekleştir. O zaman hiçbir şeyi umut etmek zorunda kalmazsın."
Reklam
İşin sırrı, cesur ve atılgan olup bir fark yaratmakta.Bütün dünyayı değil, sadece etrafını birazcık değiştireceksin.Çifte diploman, tutkun ve Smith Corona marka yeni elektrikli daktilonla dışarı çık ve herhangi bir şey için çok sıkı çalış... Mesela sanatla hayatları değiştir.Çok güzel şeyler yaz.Arkadaşlarına değer ver, ilkelerine sadık kal, tutkuyla ve dolu dolu yaşa.Yeni şeyler dene.Sev ve sevil, eğer mümkünse.Dengeli beslen.Bunun gibi şeyler.
Sayfa 25 - Pegasus yayınları..Emma
“Eğer bizim ne kadar az para aldığımızı bilseydin hakkımızda bu kadar kötü düşünmezdin. Elinden geldiği zamanlarda daha fazla para kazanmalısın. Ne kadar sıkı çalışırsan çalış bunu çok çalışarak yapamıyorsun.”
Sayfa 114 - Ren YayınlarıKitabı okudu
Lütfen bana iyi davranmaya , beni sıkı tutmaya çalış ! Bazen her şeyin çetrefilli bir rüya olduğunu sanıyorum, sen hiç yoksun , Paris de yok , sadece beni ezen , bırakmak istemeyen korkunç , yüz başlı yoksulluk ejderhası var.
Reklam
"Benim için bir tek şey yap: Başını dik, yumruklarını sıkı, ama iki yanında tut. Kim ne derse desin sakın karşılık verme. Bu kez de kendi kendinle savaşarak sakin olmaya çalış.”
Zihinsel finans!.
Bir babamın öğüdü, "Çok çalış ki iyi bir şirkette iş bulabilesin," iken, öbürünün tavsiyesi, "Sıkı çalış da satın alacak iyi bir şirket bulabilesin," olurdu. Babalarımdan biri, "Zengin değilim çünkü sizler varsınız," derdi. Öteki, "Zengin olmam gerek çünkü sizler varsınız," derdi. Biri yemek masasında para ve iş hakkında konuşmayı özendirirdi. Diğeri yemek sırasında paradan söz açılmasını yasaklamıştı. Biri, "Para söz konusu olduğunda, risk alma," diye öğütlerdi. Öteki, "Risk yönetimini öğren," derdi. Biri, evimizin en büyük yatırım ve en değerli varlığımız olduğuna inanırdı. Öbür babam, "Evim yükümlülüğümdür; eğer insan evini en büyük yatırım diye görürse, başı dertte demektir," diye savunurdu. Her iki babam da faturalarını zamanında öderdi, ancak biri ödemeyi daha ilk gününde yapar, öbürü son günü beklerdi.
Vijay hep bunu öğütlerdi. "Sıkı çalış, sıkı çalışırsan hiç bir şey imkansız değildir." Çok azimliydi, ama bir kahraman gibi değil, değersiz olmadığını bilen küçük, inatçı bir adam gibi. Her zaman meşguldü, bir şeyleri yapmak zorundaymış, zorlanıyormuş gibi değil de hep halledilecek işleri var gibi görünürdü.
Sayfa 189Kitabı okudu
Tanrım da herkese bi vergi vermiş biz neredeydik acaba?
Bursa’da tanıdıklarımdan biri de, kendini anadan doğma sanatçı sayan bir gençti. Koca Bursa’yı düşünün, bize de o koca Bursa’da ancak böyleleriyle tanışmak düşüyormuş. Bana onu hikâyeci diye tanıttılar. Ortaokulu ya bitirmiş, ya bitirmemiş. Aklı kafasından bir karış yukarda. Üçüncü, dördüncü konuşmasında beni beğenmez oldu. Olabilir, dedim. Derken, Türkiye’de ne kadar hikâyeci, romancı, şair varsa, genç olsun, yaşlı olsun, hiçbirini beğenmemeye başladı. – Neler okuyorsunuz? diye sordum. – Ne var ki, ne okuyayım, dedi, zamanımıza yazık... Hiçbiri okumaya değmez ki... Önceleri anlayamadım, işi sıkı tuttum. Olabilir ya, belki de bu gençte iş vardır. Yazdığı hikâye de yok. Her nasılsa, biriki yazısı Bursa dergilerinin birinde çıkmış; çıkınca da, delikanlı kendini dâhi saymış. – Okumadan, çalışmadan hikâye yazılmaz... dedim. Ama o, bikez yazarlığın Tanrı vergisi olduğuna, Tanrının da ona bunu verdiğine inanmış. Okul görmemiş bikaç Amerikalı yazar adı öğrenmiş, onları bana örnek gösterirdi. İşin yoksa, okula gitmemişlerse de, onların hiç durmadan okuduklarını anlatmaya çalış...
Tavsiyelere bak
Karına karşı şefkatli olmaya çalış; bir kendini beğenmişliğini ya da yabaniliğini görecek olursan, biraz acıtarak sev, fazla sıkı sarıl veya hafifçe ısır, sonra da şefkatle öp. Sana kızmasın ama erkeğin, efendinin, hükmedenin sen olduğunu hissetsin.
Sayfa 43 - İş Bankası Kültür Yayınları
219 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.