Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Vay arkadaş
“Siz benim ruhumu azat ettiniz.” Şaşırdım tabi, köpek boğmak isteyen adam, ruhtan mı söz edermiş diye. Zaten bana göre ruh, bugün, her şey gibi, maldan başka bir şey değildir. Alırsın satarsın, hem de öyle yüksek fiyata değil. Belki de hep öyleydi. Bir kitapta okumuştum, yüzlerce yıl önce biri demiş ki, insan ruhu dediğin bir lokma ekmektir. Ne dersiniz, o zamanlarda ekmek çok mu pahalıydı acaba?
Sayfa 24
Kimsenin yaşantısını beğenmedim: kendime uygun bir yaşantı da bulamadım. Turgut’u da hor gördüm bu arada. İstediği gibi yaşamasına karşı koydum. Sonunda uzaklaştı benden. Ona Burhanlık yaptım. Evlenmesine karıştım. Sonra evlerine gitmedim. Şimdi gitmek isterdim. Özür dilemek, kendimi olduğu gibi bırakmak isterdim. Ne yazık bütün bunları
Sayfa 666 - İletişim
Reklam
bilemiyorum altan
... Çok. pek çok. Eskiden mutluydum, şimdi yeniden mutlu olmak istiyorum. Siz ne dersiniz, acaba tekrar mutlu olabilir miyim?
Sayfa 60 - YKYKitabı okudu
kapitalizm'e övgü; (işte bir fikir böyle savunulur!)
Demek paranın her kötülüğün kaynağı olduğunu düşünüyorsunuz,” dedi Francisco d’Anconia. “Peki, paranın kökünün ne olduğunu hiç sorguladınız mı? Para bir mübadele aracıdır. Ortada değiş tokuş edilecek ürünler, onları üretecek insanlar olmazsa, para da var olamaz. Para aslında, birbiriyle iş yapmak isteyen insanların, değere karşı değer verme
NE KAZANDIK?
"Siz daha sedefin Bâkir bir incisiniz; Belki birincisiniz Âşıklar hedefinde! Siz bir bülbülsünüz ki Sesine doyulmuyor. Öyle bir gülsünüz ki Sararmıyor, solmuyor. Biz âşık olduk size, Bilmem ki ne dersiniz? Sanırım gülersiniz Bu deliliğimize!... Red göreceğiz belki Arzu en güzelinden: Biz bu sevda selinden Nasıl kurtulalım ki!... Daima sizi sandık İlâhe, güzellikte! Acaba ne kazandık Gönlümüzü verdik de?.."
Sayfa 109 - Yapı Kredi Yayınları, 36. Baskı, Öteki Şiirler, Çağlayan, (6), 1 Kânunusani 1926Kitabı okudu
Sinan ilk mimari eserini kırk sekiz yaşında meydana getiriyor. Şaşırtıcı geliyor değil mi? O zamana kadar bu vasfıyla bilinmemiş. Peki soru: Kırklı ellili yaşlarına kadar ne yaptı dersiniz? Marangozluk. Evet evet, marangozluk yapıyor. Bir marangozhanede kendini geliştirmek için yıllarını veriyor. Bugünkü tabirle ekmek parasını oradan kazanıyor.
Reklam
— İnsanları kendilerini öldürmekten alıkoyan şey ne sizce? –dedim. Ne konuştuğumuzu hatırlamak ister gibi dalgın dalgın baktı yüzüme. — Henüz... tam bilmiyorum... iki boş inanç alıkoyuyor sanki, iki şey; yalnızca iki şey; bunlardan biri çok küçük, öbürü çok büyük. Yalnız küçük olan da çok büyük. — Küçüğü ne? — Acı. — Acı mı? Bu olayda bu
Sayfa 142Kitabı okudu
Bakın! Ben bile ağlıyorum albayım. İmkânsızlık duvarının önünde ağlıyorum. Bu duvar beni çıldırtıyor albayım. Başımı, bu duvara vurup parçalamak istiyorum. Başım ağrıyor albayım; biraz yürümek, biraz kendime gelmek istiyorum. Şimdi ne olacak albayım? Bilge beni istemiyor diye onu göremeyecek miyim artık? Böyle şey olur mu? Biraz önce birlikteydim
Siz ne dersiniz acaba?..
Benim ona tutunabilmem için onun benden başka bir dayanağı olmamalı.
Sayfa 93 - Can YayınlarıKitabı okudu
Samsun'a gitmeden önce damat Ferit ile olan konuşma
“Birine mi intizar buyruluyor” dedim. -Evet... Cevat (Çobanlı) Paşa hazretleri geleceklerdi. Yine sessizlik başlıyor. Birkaç dakika sonra Cevat Paşa geliyor. Sadrazam, iki davetlisiyle birlikte yemek salonuna geçiyor. Sofrada bu üç kişinin üçü de önlerine bakıyorlar. Acaba ne düşünüyorlardı? Yeni tarihin geliştirdiği olaylara göre, Sadrazam
Reklam
Hadi Açıklayın !
"... Ne dersiniz, pazara kadar sizden bir mektup alabilir miyim acaba? Mümkün elbette. Fakat bendeki bu mektup saplantısı saçma. Tek bir mektup bile, bir haber bile yeterli değil mi? Yeterli elbette, ama iyice arkama yaslanıp mektuplarınızı içercesine okuyorum ve tek bildiğim şey, bunun hiç bitmesini istemediğim. Bunu bana açıklayın Milena, siz ki öğretmensiniz!..."
Kimsenin yaşantısını beğenmedim: kendime uygun bir yaşantı da bulamadım. Turgut’u da hor gördüm bu arada. İstediği gibi yaşamasına karşı koydum. Sonunda uzaklaştı benden. Ona Burhan’lık yaptım. Evlenmesine karıştım. Sonra evlerine gitmedim.Şimdi gitmek isterdim. Özür dilemek, kendimi olduğu gibi bırakmak isterdim. Ne yazık bütün bunları
Sayfa 666Kitabı okudu
Sübhanallah, üç tane çok sevdiğim insanın güzel bir hatırası...
(Araba bozulduğu zaman itmeye başlıyorlar. İsmail Kara, Muhammed Hamidullah hocaya diyor ki:) Ey bu kolun sahibi, yahu sen bu kollarla arabayı itsen ne olacak, itmesen ne olacak.
İsmail Kara
İsmail Kara
"Kim acaba?" diye şöyle bir dönüp bakıyor. Kim dersiniz? Kırçıl sakalı, gülen gözleri, pembeleşmiş yanaklarıyla büyük İslâm âlimi
Muhammed Hamidullah
Muhammed Hamidullah
. O yıllarda İstanbul'da bulunuyor ve İsmail'in tanıdığı bir sima. Siz belki inanmakta zorlanacaksınız ama, "hoca arabaya el atınca, o koca alâmet yürüdü" diyor İsmail!
Sayfa 101 - Dergah Yayınları
Kimsenin yaşantısını beğenmedim: kendime uygun bir yaşantı da bulamadım. Turgut’u da hor gördüm bu arada. İstediği gibi yaşamasına karşı koydum. Sonunda uzaklaştı benden. Ona Burhanlık yaptım. Evlenmesine karıştım. Sonra evlerine gitmedim. Şimdi gitmek isterdim. Özür dilemek, kendimi olduğu gibi bırakmak isterdim. Ne yazık bütün bunları
Sayfa 666Kitabı okudu
27. Bölüm
Macide sordu: “Beni merak ediyor mu? Ne diyor?” Bedri yüzünü buruşturarak: “Doğrusunu isterseniz ben pek bir şey anlamadım!” dedi. “Sizin isminiz geçince uzun düşüncelere daldı. ‘Macide meselesi halledilmeli artık!’ dedi. Ben: ‘Ne gibi?’ diye sordum. Cevap vermedi ve lafı değiştirdi. Daha heyecanlı olacağını zannetmiştim. Değil... Acaba
Sayfa 240 - 241Kitabı okudu
108 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.