Hangi tür ile başlayan sorulardan nefret ediyorum!
Kitap, film, müzik hiç önemli değil!
İnsan sevdiği şeyin neden yalnızca bir türüne bağlı kalır ki?
Neden polisiye ile sınırlı kalsın okuma yolculuğum?
Ya da neden Klasikleri okurken güncel yazarları okuyamayayım?
Neden amacım yalnızca edebi lezzet ya da felsefe, psikoloji bilgisi olsun?
Erich
Roma Stoa felsefesinin temellerini ve tarihsel arka planını anlayabilmek için Sokrates’e uzanan süreci de anlamak gerekir. Sokrates bir okulu olmayan ve çoğunlukla agorada, pazarda dolaşarak insanları sorgulayan bir kişidir. Döneminde din uzmanı, politikacı gibi oldukça güçlü insanları sorgulama cesaretini göstermiş ve bu kişilerin kendi
Kitabın internette araştırmasını yaparken yazarının şu sözüyle karşılaştım;
"Zor kitapları okumalıymış insan meğer. Kitap insanı allak bullak etmeliymiş; insanda bir şeyleri değiştirmeliymiş."
Ne kadar harika bir söz söylemiş yazar değil mi?
Kitabı okumak zor, pek akıcı değil. Buna rağmen kitabı okuyup bitirdiğinizde hatta okuduğunuz
Klasik Yunan ve Roma mitolojisi, Batı dünyasının hatta daha da ötesinin tarihine, inancına, edebiyatına, kültürüne, hayata bakış açısına ve yaşam biçimine yön verecek kadar nüfuz etmiştir, tabiri caizse antik dünyayı ve modern dünyamızı şekillendirmiştir, günlük hayatımızın birçok yerini de etkilemeye devam etmektedir. Bu incelememde dilim
Leonardo Da Vinci:
-"Çalışmalarım olması gereken kaliteye erişemediği için tanrıyı ve insanlığı gücendirdim."
Oğuz Atay:
-"Sevinmeyin daha ölmedim."
Ünlü seyyah Marko Polo:
-"Kimse bana inanmayacağı için gördüklerimin yarısını bile anlatmadım."
İngiltere kralı III Richard savaş alanında atı yaralandıktan sonra
Üniversitede her dönem zorunlu felsefe derslerimiz vardı zaten ilgim de olduğu için keyifle geçerdi dersler ama bu kitabı bilmiyor olmak beni gerçekten üzdü ve kesinlikle büyük bir eksiklik hissettim.
Yıllar sonra bu açığı kapatmış olmak bir nebze rahatlatıyor.
Kitap
Tarihe geçmiş insanların ölmeden önce son sözleri...
Leonardo Da Vinci:
-"Çalışmalarım olması gereken kaliteye erişemediği için tanrıyı ve insanlığı gücendirdim."
Oğuz Atay:
-"Sevinmeyin daha ölmedim."
Ünlü seyyah Marko Polo:
-"Kimse bana inanmayacağı için gördüklerimin yarısını bile
Hasan Ali Yücel, özü itibariyle bir öğretmendir. Hayatının merkezinde iyi bir vatandaş ve iyi bir insan olmak için mücadele etmiş bir değerdir. Günümüz öğretmenlerine insan sevgisi, öğretmenlik mesleğinin saygın değerini korumak uğruna mücadele etmiştir.
Yücel, yaşantısı ve deneyimlerini anlatma gereğinde bulunarak 1956 yılında da kurup
Daha başta “Dokuz sekizlik sevdaların sahibi ben; isimleri Meriç ve Tuna olan deniz gözlü çocukların diyarından, kömür gözlü Dicle ve Fırat’ların memleketine gidiyorum...” demiş yazar. Anlamışsınızdır bu harika cümlenin meramını.
Edebiyat, özellikle de gezi yazılarında uzun uzun tasvir yapmayı bırakalı çok oldu. Kelimelerden alınmış görev,
Sokrates bir ev yaptırmış nasılsa;
Eş dost başlamış kusur bulmaya:
Kimi içini beğenmemiş;
— Kızmayın ama, demiş;
Şanınıza layık değil odaları.
Kimi cephesine çatmış:
Karşıdan görünüşü berbatmış.
Hepsine göre de çok darmış bu ev.
Kim sığarmış bu kulübeye?
— Ah, demiş koca filozof;
Keşke bu evi dolduracak kadar
Gerçek dostum olsa!
Sokrates'in sözü yerinde:
Bir ev dolusu gerçek dost nerde?
Sözde herkes dost, ama gel de buna inan.
Dosttan bol şey de yok dünyada,
Dosttan bulunmaz şey de.
Madem ki ölümün önüne geçilemez, ne zaman gelirse gelsin. Sokrates'e: Otuz Zalimler seni ölüme mahkûm ettiler, dedikleri zaman: "Tabiat da onları!" demiş.
Bütün dertlerin bittiği yere gideceğiz diye dertlenmek ne budalalık!