Son Söz Yerine
Bilgi, kağıt üzerinde mürekkep olmaktan çıkıp eyleme dönüşmediği sürece işe yaramaz.
Sayfa 138 - İkidünyaKitabı okudu
''İnsanlar doğa yasaları gereğince,genellikle iki bölüme ayrılırlar:Aşağılar(sıradanlar),ki bunların biricik görevleri,kendileri gibi olanların çoğalmalarını sağlamak,bu işin aracı olmaktır ve kendi çevrelerine yeni bir söz söylemek ve dehasında olanlar.Doğaldır ki, bu arada sınırsız sayıda alt bölümleme yapılabilir.Ama bu ana bölümün ayırt edici çizgileri oldukça keskindir. Birinciler,yani kendi gibi olanların çoğalmasına araç olanlar,doğaları gereği tutucudurlar,uysaldırlar,boyun eğerek yaşarlar ve boyun eğmeyi severler.Bence de bunlar uysal ve boyun eğici olmak zorundadırlar,çünkü bu onların görevidir ve burada olanlar için aşağılatıcı bir durum söz konusu değildir. İkinci bölümdekilerse,sürekli olarak yasaları çiğnerler,yıkıcıdırlar ya da yeteneklerine bağlı olarak,yıkıcılığa yatkındırlar.Bunların işledikleri suçlar doğaldır ki,son derece çeşitli ve görecelidir;ama büyük çoğunluğu,birbirinden apayrı nedenler ileri sürerek,,daha iyi şeyler adına şimdinin yıkılmasını isterler. Bunların ülkülerini gerçekleştirmeleri için ,cesetlerin,kan göllerinin üzerinden atlamaları gerekse,bence kendilerine bu izni,vicdan rahatlığıyla verebilirler;tabi bu söz konusu ülkünün ne olduğuna,boyutlarının ne olduğuna bağlı olan bir şeydir.''
Sayfa 324Kitabı okudu
Reklam
Mutlu Prens
Ertesi sabah erkenden Belediye Başkanı, Belediye Meclisi üyeleriyle birlikte aşağıdaki alanda dolaşıyordu. Sütunun önünden geçerken başını kaldırıp yontuya baktı, "Vay, Mutlu Prens'e ne olmuş böyle?" dedi. Her zaman Belediye Başkanı'nın söylediklerine uygun söz söyleyen meclis üyesi de, "Sahi, ne kılığa girmiş?" diye haykırdı; ikisi de, bakmak için yontunun altlığına çıktılar. Başkan, "Kılıcının yakutu düşmüş, gözleri gitmiş, artık altınlığı da kalmamış; dilenciden biraz iyi durumda..." dedi. Üyeler de, "Ya, dilenciden biraz iyi durumda" dediler. Başkan, "İşte ayaklarının dibinde de bir kuş ölüsü!" diye sürdürdü konuşmasını, "Doğrusu kuşların burada ölmesine izin verilemeyeceği konusunda bir buyruk çıkarmalıyız." Belediye yazmanı bu düşünceyi hemen yazdı. Bunun üzerine Mutlu Prens'in yontusunu yıktılar. Üniversitede sanat profesörü, "Artık güzel olmadığına göre, yararlı da değildir," dedi. Sonra yontuyu fırında erittiler. Başkan, madenle ne yapmak gerektiğine bir karar vermek üzere meclisi topladı; "Elbette başka bir yontu yaptırmalıyız," dedi, "Bu da ancak benim kendi yontum olabilir." Meclis üyelerinin her biri, "Benim yontum, benim yontum!" diye kavgaya tutuştu. Son işittiğim zaman hâlâ kavga ediyorlardı.
Vassaf'ın"ın tarihçilik anlayışı daha çok Ata Melik Cüveyni'nin anlayışına da­yanmaktaydı. Vassaf kendisi de Cüveyni'yi takdir ettiğini ve kendine onu rehber aldığını da ifade etmektedir. Hatta burada Cüveyni'yi ve onun eserini överken bir beyit ile "daha bin kitap yazsam ben o buluta nazaran ancak bir damlayım,"
Son söz
Her hazanda birbiri üzerine dökülen ağaç yaprakları gibi insanlar da birbiri ardına toprağa yatarak yok oluyor. Bu değişmez, umumi bir kanun... Niçin endişe etmeli? Şu dünyada erilen başka ne var? Hayat yalan... Ölüm hakikat...
Sayfa 150Kitabı okudu
Kendime Söz Veriyorum!
Çoban olmamalıyım ben, mezarcı olmamalıyım. Bir daha konuşmayacağım halkla; son kez konuştum bir ölüyle.
Reklam
Eskiden ağaçlar meyve vermezse tehdit edilirmiş .
"Belki de son yaşananlarda mantık aramayı bırakmam gerekiyordu."
Ego
Son kadeh içilmiş, Son söz edilmişti. Bir düşünce sardı hepsini... Bir hatıra, Bir hırs, Bir kıskançlık, Bir yanıltı, Bir kardeşlik, Bir yanlışlık, Bir kin, Bir ümid, Bir şey... İnsana ait.
Reklam
sevgili bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda, ve birçok söz yarim kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de. insanları, eski karıma yapmış olduğum gibi, büyük bir boşluk içinde bırakmasaydım. kendimden de kaçıyorum gibi beylik bir ifadenin içine düşmeseydim. bu mektubu çok karışık hisler içinde yazıyorum gibi basmakalıp sözlere başvurmak zorunda kalmasaydım. ne olurdu, bazı sözleri hiç söylememiş alsaydım; ya da bazı sözleri hiç söylememek için kesin kararlar almamış olsaydım. sana diyebilseydim ki, durum çok ciddi bilge, aklını başına topla. ben iyi değilim bilge, seni son gördüğüm günden beri gözüme uyku girmiyor diyebilseydim. gerçekten de o günden beri gözüme uyku girmeseydi. hiç olmazsa arkamda kalan bütün köprüleri yıktım ve şimdi geri dönmek istiyorum, ya da dönüyorum cinsinden bir yenilgiye sığınabilseydim. kendime, söyleyecek soz bırakmadım. kuvvetimi büyütmüşüm gözümde. aslına bakılırsa, bu sözleri kullanmayı ya da böyle bir mektup yazmayı bile, ne sen ne aşk ne de hiçbir sey olmadığı günlerde kendime yasaklamıştım. sen, aşk ve her şeyin olduğu günlerde böyle kararlar alınamazdı. yaşamış birinin ölü yargılarıydı bu kararlar. şimdi her satırı, bu satırı da neden yazdım? diyerek öfkeyle bir öncekine ekliyorum.''
bu iletini sadece sevdiklerimi mutlu etmek için yapıyorum. aslında yeni yıl girince yapmak planım vardı tabii sadece bilenler biliyordur, ben aşırı üşengeçim. neyse nee. geçelim konumuza. ben bu uygulamaya aslında temmuz 2023'de girdim. bu sizlerin önünde olan hesap benim yedek hesap. gerçek hesabımı da yine dediğim gibi bilenler biliyor,
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.