Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bedeli ne olursa olsun, uygunsuz da olsa başkalarını da incitse doğru şeyi yap ve doğruyu söyle. Ne var ki arkadaş sadakati için söylenecek çok şey var, sevdiklerini korumak için.
'Bana ne'yi akıllılık sananın Başı var da, beyni yoktur; İnanın! Beş-on sene cehennemde yananın Dumanı cennetlik, külü cennetlik.
fetva şiiriKitabı okudu
Reklam
2006 yılında ne oldu ?... Hamas seçimlerde %56 oyla iktidara geldi... Hamas seçimleri en yüksek oy oranıyla kazanmasına karşın, Fetih hareketi lideri Mahmud Abbas Filistin başbakanı ilan edildi ve yardımlar Dünya Bankası ve AB eliyle peyderpey aktarılmaya başlandı.Bunun bir anlamı vardı: Ortadoğu Dörtlüsü (ABD, AB, Rusya,BM) İsrail'in çıkarlarına karşı hareket etmeyecek, paralel bir hükûmet oluşturma planı yapıyordu.
Sayfa 222
Birbirimize söylenecek ne çok şeyimiz var, ama asla söyleyemeyeceğiz.
İsraile karşı duayla pasif direniş!
(..) Silahı kullanan Allah, hududu bekleyen O; Levâzımın bitivermiş, değil mi? Ekleyen O! Çekip kumandası altında ordu ordu melek; Senin hesabına küffårı hâksâr edecek! Başın sıkıldı mı, káfi senin o nazlı sesin: "Yetiş!"de kendisi gelsin,ya Hızır'ı göndersin! (..) Denizde cenk olacakmış.. Gemin 0, kaptanın O; Ya ordu lâzım imiş..Askerin,Kumandanın O Ya sen nesin? Mütevekkil! Yutulmaz artık bu! Biraz da saygı gerektir... Ne saygısızlık bu? Hudayı kendine kul yaptı, kendi oldu Huda: Utanmadan da tevekkül diyor bu cürete.. Ha? (.) Senin bu kopkoyu şirkin sığar mı imana? Tevekkül öyle tahakküm demek mi Yezdana? (...) Ekilmeden biçilen tarla nerde var?Göster! "Kader" senin dediğin yolda Şer’a bühtandır; Tevekkülün, hele, hüsran içinde hüsrandır.
Sayfa 306 - Safahat - Dördüncü Kitap
Artık gelmeyin…
ortalığı topladım minderleri çırptım yeni havlular astım senin kokundan serptim seversin diye yağmurlar geldi sen gelmedin kuşlar da mı küstü ne konmuyorlar sensiz çarpan yüreğime döküldüm yapraklar gibi yoluna güz geldi sen gelmedin
Sayfa 13 - Sen gelmedin/ Arif Ay
Reklam
dünyanın bir ucundaki ıssız bir mahalledeki kőtülüğe şahidiz artık.
Kötülükten daha beter bir şey varsa o da kötülüğe alışmaktır. Dünya ne yazık ki kötülüğe alışıyor. Uyanık kaldığımız tům vakitlere birilerinin öldürülmesine, zarar görmesine, ezilmesine şahit oluyoruz. Sadece kendi çevremizdeki değil dünyanın bir ucundaki ıssız bir mahalledeki kőtülüğe şahidiz artık. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar öldürülüyor, eziyete uğruyor biz saatlerce bu olup bitenleri izliyoruz. Gördüğümüz ve duyduğumuz her şey kötülúğe dair artık, sankí dünyada gúzel olan hiçbir şey yokmuş gibí maruz kaldığımız tek şey bu karanlık oluyor. Ve bizler de bir zaman sonra artık dünyanın sadece kötülüklerden inşa edilmiş bir yer olduğuna inanıyoruz.
Sayfa 42 - Alışmanın belası/ Gökhan Ergür
Sabah uyandığımızda güneş bizden ilgi bekliyor, yağmurun kıpırtısı bizi incitebiliyor. Halbuki ne güneşe sevinçle bakacak neşemiz ne de yağmura armağan edebileceğimiz hüznümüz var. Sadece yaşamaktan geçtiğimiz günleri sakinlikle uğurlamak niyetimiz. Umudu kırılmış olanlar mı küskün bir mevsimle dost olur yoksa umudunu hiç bir zaman yeşertmemiş olanlar mı?
Sayfa 39 - Mersault’a mektup/ Mustafa Toprak
+ gidiyorsun yani? - evet. + sorarlarsa ne söyleyeyim - sormazlar.
Oh, yaşamak ne güzel! Aslında insanın gönlünü hoş etmek için söylenecek, hayatı güzelleştirecek o kadar çok şey var ki... Bazılarını ölünceye kadar unutamazsın... Hep hatırlarsın!
Sayfa 131Kitabı okudu
Reklam
Bunca ölüyü kefenlemek için kaç metre kumaş gerekir?
Tabut yapmaya yetecek ne tahta ne de marangoz bulunabilecek, diye düşündüm. Hem, neden tabut? Ölen erkek ve kadınların hepsi Müslümandı, kefene sarılırlardı. Bunca ölüyü kefenlemek için kaç metre kumaş gerekir? Ya kaç dua?
Bu yaşlı kadınlar ne Filistin devriminin ne de direnişinin parçasıydı: Hiçbir umudu kalmamış neşenin ta kendisiydiler.
Söylenecek Ne Çok Şey Var..
Yanyana oturuyor fakat konuşmuyorduk. Çok şey söylemek istiyordum aslında. Ama çok şey söylemek gelince içinden, susmalıydı insan. Birine çok şey söylemek istemek, o birini haddinden fazla önemsemekti çünkü. Böyle aşırı önemseyen, kaybetmemek için ne yapacağımı bilemez hata üstüne hata yapardı o yüzden. Ve sonunda muhakkak kaybeder. Çok korkuyordum kaybetmekten. Susacak kadar çok. Nihayetinde gülümseyip, "Gel barışalım" demişti. Kolayca, hiç korkmadan... Ürkütmekten çekinir gibi kaçamak bakışlarla yüzüne bakmıştım. Yüzüne bakmış temenniyle teselli arasında gamlı bir perdeden mırıldanmıştım. "Barışmayalım, çünkü küsmeyelim hiç."
“Seni şu son zamanlarda çok düşündüm. İnanır mısın, şu dünyada seni en iyi tanıyanlardan biri herhalde bizim Hamdin’dir. Şantiye lojmanlarında her gece ona seni anlattım. Hatta sonunda uydurmaya bile başladım. Cocukcagiz bunları geceler boyu, çıtını çıkarmadan dinledi. Son ne dedi biliyor musun?” Tam yalan söylenecek zaman: “Hiçbir fikrim yok.“ “Ertuğrul abi dedi, sen onu seviyorsun.” “Sahiden öyle mi peki?” “Sana öyleymiş gibi gelmiyor mu ?” “Bilmiyorum ki Ertuğrul… Binlerce yıl geçti. Dün soyledigin belki de doğru. Değiştik. Değişiyoruz. Bıraktığın yerde miyim?” “Aslında bırakan sendin.” “Terk etmenin değişik yolları var.” “Belki de haklısındır… Bana hala kızgın mısın?” “Ben sana hiç kızmadım ki.” “Neden ayrıldık öyleyse.” “ Ayrıldık çünkü fazla gençtim. Sana ayak uyduramıyordum. Çünkü öbür kızlarda olan şeyi bende bulamıyordun. O şey neydi, neden onlarda vardı da bende yoktu, uzun zaman sahiden anlayamadım. Ama dediğim gibi, kızgınlık falan yok. İçin rahat etsin.“ “İçimi rahatlatmak istemiyorum.” “İstediğin nedir öyleyse?“ “Seninle işte böyle oturmak. Seni biraz daha görmek. “ 
Sayfa 116Kitabı okudu
255 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.