Bazı çocuk kitapları vardır ki; özgürlüğü, dostluğu, mücadeleyi, hiç kimsenin baskısı altında ezilmeden, toplumun belirlediği kalıplara girmeden yaşayabilmeyi anlatır. Bazı çocuk kitapları vardır ki; sürüden ayrı gidebilmeyi, herkes gibi olmamayı ve farklı düşünebilmeyi anlatır. Bazı çocuk kitapları vardır ki; yetişkin bile olsak arkamızı dönüp
Yirmi üçlü yaşlarda ilk kez Oğuz ATAY ile tanıştım TUTUNAMAYANLAR vesilesi ile.Yazarın fikir zenginliğine hayran oldum TUTUNAMAYANLAR etkisi ile. Daha sonra ise tüm kitaplarını hevesle bitirdim.Şu an ise yaşım 30 ve TUTUNAMAYANLAR kitabını ikinci kez okuyup bitirme mutluluğunu yaşıyorum.
A.HAMDİ TANPINAR ve OĞUZ ATAY gönlümde yeri ayrı iki
Korkuyoruz kendimiz olmaktan. Sevdiğimiz şeyleri yapmaktan, istediğimiz tarafa bakmaktan, yeni bir adım atmaktan. Korkuyoruz farklılıklardan. Yargılanmamak için fikrimizi belirtmekten çekiniyoruz. Düşüncelerimiz ve hayatımız benzemediği için çoğunluğa...
Kabul edilmek istiyoruz. Sürüden ayrı kalmamak, kurda kapılmamak, yalnızlaşmamak istiyoruz.
"Ölmüş o, ayrı düşmüş sürüden,
Ayakları dışarıda örtüden.
Ölmüş herkes gibi ölen insan,
Yalnız ayaklar kalmış yaşayan.
Burada ansızın susup kamış
Koyunları başıboş bırakmış.
Ardından ölüme düşen başın
İki kardeş bakakalmış şaşkın.
Der ki, bu ayakları görenler,
Başım değilmiş düşünen meğer.
Ayaklarım, az gide uz gide,
Ayaklarım, ümitler peşinde!
Yolcu ölmüş; işte ayaklar hür!
Yolcu ölmüş; ayaklar düşünür..."
Ayaklar,
Richard Bach tarafından 1972 yılında yazılan öykü “Martı Jonathan Livingston” isimli bir martının sürüsünden ayrılma ve özgürlüğe ulaşma mücadelesini anlatıyor.
Martı Jonathan, sürüden ayrıldığı yeni hayatında yeteneklerini zorluyor ve yaşamın güzelliklerini tespit etmeye çalışıyordu. Tüm gününü daha hızlı ve mükemmel uçmak için sürüden ayrı çalışarak geçiriyordu.
Bu tutkusu yüzünden sürüden atıldı, yalnızlığa mahkum edildi ama bu onun umurunda değildi. Çünkü sınırlarını genişlettikçe, imkansızı başardıkça hayat onun için daha da anlam kazanıyordu.
Eserde vurgulanan, insanın ancak azimle çalışırsa ve sabırlı davranırsa başarabileceğidir. Önümüze çıkan engeller aşılarak amaçlara ulaşılabilir. Hiçbir şey hayal olarak görülmemeli, hiçbir şeyden umut kesilmemelidir. Yapılan iş zevkle yapılırsa, daha başarılı olunabilir.
96 sayfadan oluşan bir solukta bitireceğinizi düşündüğüm bu güzel eseri,okumanızı kesinlikle tavsiye ediyorum.
İnsan ayrı olmanın, sürüden birkaç adımcık bile önde olmanın korkusunu, ancak toplumla kaynaşma isteğinin ne denli güçlü olduğunun bilincine varırsa anlar.
İyi de, hayal kuramayan, aylaklık edemeyen, sürüden ayrı düşünemeyen, itiraz hakkını kullanamayan, dünyayı saran güzelliği göremeyen biri baştan aşağı verim olsa ne olur?
Artık eskisi gibi her hafta sonu birileri ile dışarı çıkmak istemiyorum. Beni yoran ilişkiler, yeni tanışmalar, yeni yüzler aramıyorum. Eski dostlukların da özetini çıkarmaya başladım.
İlişkilerde tasarrufa gidiyorsun her şeyde olduğu gibi ve gereksiz insanları hayatından atmak istiyorsun.
Yapmacık, inanmadan konuşmak istemiyorum artık.
Beni
"Sürüden ayrılanı kurt kapar."Güzel!.. Ayrılmayanı da keserler!..
Sürüden ayrı düşen koyuna her zaman kurdun saldıracağını düşünmek ahmaklıktır.Koyun, özgürce bir takım sıkıntılara katlanabilir...Ama senin kasaba gideceğin kesin...
* Hiç tereddüt etme, yaygın olan yanlış olandır.
* Meselesi olmayanlar her şey olabilirler ama adam olamazlar, çünkü adam olmak mesele sahibi olmak demektir.
* Kurt sürüden ayrılanı kapar, ayrı olanı değil.
* Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, asıl zorluk, Tanrı'nın inanacağı adam olmakta.
* İnsanın nankörlüğe eğilimi zayıflığından kaynaklanır, çünkü minnetin yükü ağırdır.
Motto, Dücane Cündioğlu
İlk sayfasında bir not:
“Değeri, kazancıyla değil fakat kazandırdığı ile ölçülen ve kazandırdıklarıyla ölçülemeyecek kadar değerli olan öğretmen arkadaşım, öğretmenler günün kutlu olsun.”
Yıllar öncesi. Yirmi yaşında, çiçeği burnunda bir öğretmen adayıyım. Atanamamışım ama küçük bi ücret karşılığı belli derslere giriyorum. Bir anlamda ben de
Jonathan isimli martının sıradan bir hayat süren martı sürüsünün içinde sivrilerek sürüden sıyrılma ve özgürlüğe ulaşma mücadelesini anlatılır. Bu serüveninde ona engel olmak isteyenler olmasına rağmen o hedefinden şaşmayarak yolunda ilerlemeye devam eder ve kendini geliştirir. Tüm gününü daha hızlı ve mükemmel uçmak için sürüden ayrı çalışarak geçirir. Bu tutkusu yüzünden sürüden atıldı, yalnızlığa mahkum edildi ama bu onun umurunda değildi. Kendi sürüsünün Jonathan'ı dışlamasından sonra yeni sürülere katılır ve onların yardımıyla kendini daha da geliştirir.
Jonathan Livingston Martı isimli kitapta ana fikirolarak bize verilmek istenen, kalıplaştırılmış bazı düşüncelerin kölesi olmak yerine hayallerimizin peşini asla bırakmamız gerektiği, önümüze ne kadar engel çıkarsa da hayallerimizden asla vazgeçmemiz gerçeğidir.