Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Çok tanıdık gelmedi mi?
“Aslında ülkesinin insanlarına özgü dirençli bir kişiliği vardı: Depremlere, su baskınlarına, arada bir yükselen tsunamilere ve siyasi çalkantılara alışıktı o; makul bir süre içinde herhangi bir felaket baş göstermezse kaygıya kapılırdı.”
Size de tanıdık gelmedi mi kızılderelilerin kardeşliği :))
Kankardeşi olmak için garip bir de usulleri vardı: kollarını birbirine bağlıyor, bıçaklarla birbirlerinin kolunu çiziyorlardı. Sonra kanlarını birbirlerinin koluna sürüyor ve ellerine bulaşan bu kanı yalıyorlardı.
Sayfa 165Kitabı okudu
Reklam
Tanıdık gelmedi mi?
Cüppeli paragözler, ağıldan çıkan koyunlar gibi her yerden çıkıveriyor şimdi. Bir, derken iki, derken üç, daha ne kadar peki? Bu karışıklık ve akılsızlık döneminde, bahtsız yoksul kalplere, gözleri çukura kaçık zayıflamış suratlara seslenerek kazıklamaya çalışırken bir yandan da kendilerini haklı çıkarıyorlar.
Size de tanıdık gelmedi mi?
“Bilmek değil inanmak üzere eğitiliyorlar, o kadar. İnanç yönlendirilebilen bir şeydir. Tehlikeli olan tek şey bilgidir.” Scytale
Tanıdık gelmedi mi? ;)
Sözgelimi Yunus’un olmayan bir dizeyi tırnak içinde Yunus’un diye gösteriyor. Moliere’in Kibarlık Budalası’nı başkasından alıp Ahmet Vefik Paşa’ya armağan ediyor.
Çok tanıdık gelmedi mi ya?
televizyondaki filmi yarım bırakarak bakkala ekmek almaya gitmiş... Evin ekmek ihtiyacı hep seyrettiği en güzel filmlere denk düşmüş...
Reklam
Tanıdık gelmedi mi?
"Resmi pozisyonlara kimleri getirdiğimize dikkat etmeliyiz. Orada doğru sebepler yüzünden bulunmaları gerekir, sevgili Afganistanımızın ilerlemesi ve korunması için. Geçtiğimiz birkaç on yıllık dönemde başkalarının elinde yeterince acı çektik. Halkımız dürüst insanların yönetime gelmesini hak etmektedir. Çoğunuz gibi ben de, halkımız açlıktan kırlırken bu adayların bu kadar büyük servete nasıl sahip olduklarını merak ediyorum. Basit işler yaparlarken nasıl bu kadar refah içinde yaşayabiliyorlar? Cevabı hepimiz biliyoruz. Bahsetmedikleri para kaynakları var, açıkça tartışılmıyor. Rüşvet. İltimas. Uyuşturucu? Bu işler ülkemizi yıkacaktır."
Tanıdık gelmedi mi?
"hani kafirler seni tutuklamak vaya öldürmek ya da (mekke den) çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kuruyorlar, Allah da (onlara) tuzak kuruyordu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır." ayette söylenen 3 şeye dikkat edelim; öldürmek, hapsedilmek, sürgün edilmek...
Bu size tanıdık gelmedi mi
Trivers, eşi tarafından terk edilmiş bir annenin önündeki olası yol haritasını incelemiştir. Bu anne için en iyi olasılık bir başka erkeği, çocuğun kendisine ait olduğunu "düşünüp" evlat edinmesi için kandırmak olacaktır.
Yaz sonu Ankara'ya nasıl döndüğümüzü pek anımsamıyorum ama babamın gazete çıkarmak üzere İstanbul'da kalacağını ve ben ilkokulu bitirince de annemle birlikte İstanbul'a taşınacağımızı biliyorum. Açıkçası babamın bakanlık emrine alınmasının üstelik bir de İstanbul'da gazete çıkaracak olmasının önemini kavramış değilim henüz. Ancak, Marko Paşa
Reklam
Açlık Oyunları' nın ilk kitabını Pegasus yayınlarından okudum. Güzel ve başarılı bir distopya türünde kitap. Çaresizliği, çaresizlik karşısında insanın neler yapabileceğini görüyoruz bu kitapta. Bir tarafta güçsüz kesim diğer tarafta ise gücü elinde tutan kesim... Oyunlar, entrikalar... Bu hikaye size de tanıdık gelmedi mi?
Ne kadar tanıdık geldi,,,
Basının da yaydığı, valinin eleştirilere yanıtı (‘öngörülen önlemler yumuşatılabilir mi?’) pek hesapta yoktu. Şimdiye kadar ne gazeteler ne de Ransdoc Ajansı hastalıkla ilgili resmi istatistikleri almıştı. Vali günü gününe istatistikleri onlara, haftalık duyurular halinde yayınlamalarını rica ederek gönderdi. O zaman bile halktan hemen tepki gelmedi. Aslında üçüncü haftada vebanın üç yüz iki ölü sayısına ulaşması akıl alacak bir şey değildi. Bir yandan, belki de bunların hepsi vebadan ölmemişti. Bu ölüm oranının normal olup olmadığı bilinmiyordu. Açık bir önemi olsa da, hiçbir zaman ilgilenilmeyen şu bilgilerdendir. Bir anlamda, halkın karşılaştırma olanağı yoktu.Gerçekten de beşinci hafta üç yüz yirmi ölü, altıncısıysa, üç yüz kırk beş ölü verdi. Artışlar en azından anlamlıydı. Yine de yurttaşlarımızın, tam da endişelerinin ortasında, kesinlikle can sıkıcı, ancak her şeyden öte geçici bir kazanın söz konusu olduğu izlenimine kapılmaları için yeterince çarpıcı değildi. Böylece sokaklarda gezinmeyi ve kafelerin teraslarında oturmayı sürdürüyorlardı. Genelde, bıkkın değillerdi, sızlanmaktan çok şakalaşıyorlar ve geçici olduğu kesin bu sıkıntıları iyi niyetle kabulleniyormuş gibi yapıyorlardı. Görünüşü kurtarmışlardı. Oysa ay sonuna doğru, hemen hemen dua haftası sırasında -bundan ileride söz edilecek- daha ciddi oluşumlar kentimizin görüntüsünü değiştirdi. Önce, vali araç trafiği ve yakıt ikmaliyle ilgili önlemler aldı. Yakıt ikmaline kısıtlama getirildi ve benzin karneye bağlandı. Elektrik tasarrufu bile zorunlu kılındı.
Sayfa 84 - Can YayınlarıKitabı okudu
55 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.