Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Berk-i gülle andelib-i zârı tekfin ettiler Bir Gülistan beytini kabrinde telkin ettiler Keçecizâde İzzet Molla
Bütün kitle hareketleri, taraftarlarında ölümü göze alma duygusu ve birlikte eyleme geçme yatkınlığı doğurur; ortaya koydukları program ve telkin ettikleri öğreti ne olursa olsun, bütün kitle hareketleri fanatizmi, coşkuyu, hararetli umudu, nefreti ve hoşgörüsüzlüğü körükler; tüm kitle hareketleri hayatın belli bölümlerinde güçlü bir faaliyet akışı yaratmaya muktedirdir ve körü körüne bir inanç ve sadakat ister.
Reklam
İslami Edep Tavrı
𝐌𝐮̈𝐬𝐥𝐮̈𝐦𝐚𝐧𝐥𝐚𝐫ı𝐧 𝐡𝐞𝐫 𝐡𝐚𝐥 𝐯𝐞 𝐬̧𝐚𝐫𝐭𝐭𝐚, 𝐤𝐢𝐬̧𝐢𝐥𝐞𝐫𝐢𝐧 𝐡𝐚𝐭ı𝐫ı𝐧𝐚 𝐛𝐚𝐤𝐦𝐚𝐤𝐬ı𝐳ı𝐧 İ𝐬𝐥𝐚̂𝐦 𝐚 𝐚𝐢𝐭 𝐝𝐨𝐠̆𝐫𝐮𝐥𝐚𝐫ı 𝐬𝐨̈𝐲𝐥𝐞𝐦𝐞𝐬𝐢 𝐠𝐞𝐫𝐞𝐤𝐢𝐫. İslâm ahlâkının kişilere telkin ettiği edep tavrı, İslâm a ait doğruların kişilerin hatırı için veya onlardan korkularak gizlenmesini tecviz etmemektedir.
NEFSİN HEYKELİ...
Tefekkürün tecrit ufkundaki insan tenhalığının ızdırabı ve ızdırap mevzuuna muhatap bile olamayan anlayışsızların rahatlığı karşısında Nietzsche, kendisine "üstün insan"ın hakkını telkin eden bir hâl üzerinde nefsin heykelini diker: - "Üstün insan, hayvanlar arasında dolaşıyormuş gibi dolaşır, insanlar arasında!"
Sayfa 204 - 11.Levha, (Ocak Kızıştı), -Tarihî Toplantı Öncesi Karar- İBDA Yayınları.Kitabı okudu
Sınıftaki Atsız: Öğrencileri, Atsız'ın iyi bir hoca olduğunu, derste açıkça propaganda yapmadığını söylüyorlar. 1950-51 ders yılında Haydarpaşa Lisesi'nde talebesi olan Altan Deliorman şöyle diyor: "Devrenin yarısından çoğunu ders vermekle geçirirdi. Anlatır, öğretirdi. Çok da iyi öğretirdi... Yazılı notlarını açıkça okurdu. Kimin
Birbirine düşman olan iki insanın ellerindeki silahlarını alarak birer buket veriniz; telkin yapın ve alışkanlık aşılayınız. Ondan sonra güler yüzle birbirlerine buket takdim etmekten hoşlanacaklar ve kendi selametlerini bu harekette arayacak­lardır. Telkin ve alışkanlık, bunlar bizim sanatımız.
Reklam
Yüzünde güven telkin eden bir şey vardı . Hem gençliğin samimiyeti hem de tutkulu saflığı vardı yüzünde . Sanki dünya onu hiç kirletememişti .
Savurgan rüzgâr ya da gecenin telkin eden ağırlığı Yasadışı bir ikna olmalı sevişmek ve aldanmak
Sayfa 110Kitabı okudu
Onlar fakire sadece tedbirli olmayı telkin ediyorlar:
"Bırak onlar benden korksun," dedim kolunu tutup güvence vererek. "Her bir saniyesine değeceğinden emin olacağım." "Endişelenme," diye telkin ettim onu. "Unuttun mu, beni öldüremezler." "Yine de başına gelebilecek bir sürü şey var." Ona sırıttım. "Benim onların başına getirebileceğim daha çok şey var." "Yağmuru duyduk." "Ben susayım da gökyüzü konuşsun madem."
Sayfa 350Kitabı okudu
Reklam
" -Papaz Yitbercest bu kongrede(kahire misyonerler kongresi) serdettiği Yeni İslam konulu konuşmasında Avrupai tedris(eğitim)sisteminin müslümanları Hıristiyanlığa yaklaştırdığını anlattı. Bu satırlarda,Haçlı emperyalizminin müslümanlar arasında yanlış yol tutan şahısları yakalayarak hareketlerini övmek suretiyle şöhrete kavuşturmaya ve
Sayfa 141
Bu kişi imanlı olmak ama nesnel şekilde kafa yorarak da kendi kendine güven telkin etmek istiyordur. Bu durumda ne olur? Aklın yardımıyla, absürt başka bir şeye dönüşür; olası hale gelir, daha olası hale gelir, yüksek bir dereceye dek olası, son derece olası ve hatta gösterilebilir hale gelebilir. Bu kişi artık buna inanmaya tümüyle hazırdır ve kendisinin kunduracılar, terziler, sıradan insanlar gibi değil ancak uzun ve dikkatli bir kafa yoruşun ardından inandığını söylemeye cüret eder. Artık inanmaya tümüyle hazırdır hazır olmasına ama işe bak ki artık inanmak da gerçekten olanaksızlaşmıştır. Neredeyse olası olan, olası olan, yüksek bir dereceye dek ve son derece olası olan, neredeyse bilebileceği, hemen hemen biliyor gibi olduğu, daha yüksek bir dereceye dek ve son derece neredeyse bilebileceği... Ama inanmak, işte bu yapılamaz zira absürt tam olarak iman nesnesidir ve ona ancak içe dönüklüğün tutkusuyla inanılabilir.
"Ve her değişim,salt ideolojik olarak telkin edilmeyip gerçek insanlarca hayata geçirildiğinde daha fazla ikna gücü kazanır."
Akıldışı otorite , güç kullanmak veya telkin etmek zorundadır, çünkü engelleme özgürlüğü olan hiç kimse kendini kullandırtmaz
Çok defa İslam, ya bir ibadet manzumesinden ibaretmiş gibi tedris (öğretim) edilir,dolayısıyla bu husustaki emirleri yerine getiren her şahsın İslam adına bütün vazifelerini ifa etmiş olacağı telkin edilir yahut da o,siyasi,içtimai,ideolojik ve psikolojik bir zorbalık müessesesi gibi gösterilir,mahiyeti itibariyle tereddütlerden ibaret bulunduğu anlatılırdı.Bu tereddütler bir yandan halk nazarında islam'ı küçük düşürüp alay mevzuu yapar, diğer taraftan da uyuşukluk ve geriliğin sebebi olduğu vehmini uyandırırdı.Öyle ki,insanların kafasında,din denilen bu gaflet müessesesinden kuvvetli bir hamle ile kurtulmanın lüzumuna dair kanaatler doğuyordu.Bu eğitim sisteminin telkinlerine göre İslam'daki meziyetlerin yerini Avrupai değerler almaktaydı.Avrupa,kuvvet demekti.Medeniyet,ilim ve sosyal adalet demekti.Ve hürriyet,kardeşlik,eşitlik demekti.Yani o,her sahada görülen ve görülecek olan terakki hamlelerinin kendisi demekti.Gerçek sosyal nizamlar Avrupa'da doğmuştu.Hakiki iktisat sistemlerini de o icat etmişti.İnsan için en uygun hayat nizamı Avrupalıların tecrübeleri neticesinde bulunmuştu.İnsan haklarını Fransız İhtilali,demokrasiyi ingiliz halkı rayına oturtmuş,medeniyetin temellerini de Roma İmparatorluğu atmıştı!!! Kısaca Avrupa, yıkılması mümkün olmayan muazzam bir devdi. İslam ise;yaşayabilmek için bu deve kölelik etmesi icab eden basit bir cüce.
Sayfa 123
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.