“Ama İstanbul bu. İçine doğmuş büyümüş birinin yakasını kolayına bırakmaz. Ne kadar örselenmiş, yağmalanmış, yaralanmış olsa da; Kandilli‘de, Mihrabat Korusu’nda, Üsküdar çarşısında karşısına çıkar insanın, hemen o pembe tülünü yayar üzerine, martı çığlıkları, Kız Kulesi, Atikvaldesi, Sultantepesi, yaz yağmuru sabah sisi olarak sarıp sarmalar adamı.”