Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
DESEM Kİ... Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır, Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor, Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini, Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim, Senden kopardım çiçeklerin en solmazını, Toprakların en bereketlisini sende sürdüm, Sende tattım yemişlerin cümlesini. Desem ki sen benim için, Hava kadar
DESEM Kİ... Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır, Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor, Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini, Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim, Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Sayfa 171Kitabı okudu
Reklam
Üzülme diyemiyorum... Üzüleceksin... Kimi zaman da dayanılması güç anların olacak... Hepsini geçeceğiz sevgili, hepsini... Benim yiğit oğlumun yiğit anası her çıkmazı yenecektir, inanıyorum. 4 Eylül 1972
İthaki YayınlarıKitabı okudu
Üzülme sevgili, Günün birinde yasaklar bitecek. Hayat, kırları, denizleri ve her şeyiyle bizim olacak. Selimiye, 8 Mayıs 1972
İthaki YayınlarıKitabı okudu
• Üzülme Anne ve Onlara Şöyle Söyle ; " Sokakları tutuşturdu benim oğlum karanlık aydınlansın diye.." ( Đeníz Gezmíş ) • Bir ömür boyu kadar uzun bir bakış.. Ama bir kelebeğin ömrü kadar bile değil.. • (6 Mayıs 1972) yaşamlarının ilkbaharında üç genç adam; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan & Hüseyin İnan darağacına çıkardılar ve boyunlarına geçirilen iplerle boğularak idam edildiler.. • "Delikanlım, iyi bak yıldızlara. Onları belki bir daha göremezsin. Belki bir daha yıldızların ışığında kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin. .... Delikanlım, sen ki, ya bir köşe başında. Kaşından kan sızarak gebereceksin. Ya da bir devrimci gibi darağacında can vereceksin.."
Eskiden taşlar da ağlardı Ağlayıp unutarak geçirdik zamanı, Kimse kendi zamanından gelmiyor Üzülme ölüm yaşıyor Niobe Nietzsche,deli Nietzsche,1844-1900 Ölürken ağladı,güzel şeyler yazmışım Dedi başucundakilere Unutulur, sonra ağlanır Üzülme ölüm yaşıyor Niobe. Bırak da sana geleceği anlatayım Ölümdür yaşamın bekçisi Üç kez ölür insan ararken Unuttuğunu, unutma bunu. Ölürken usunda bir şey kalır Önemsiz bir şey,kar yağışı gibi, Dalgınlığımız bundandır,suskunluğumuz bundan
Sayfa 552 - everest yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Eskiden taşlar da ağlardı Ağlayıp unutarak geçirdik zamanı, Kimse kendi zamanından gelmiyor Üzülme ölüm yaşıyor Niobe Nietzsche,deli Nietzsche,1844-1900 Ölürken ağladı,güzel şeyler yazmışım Dedi başucundakilere Unutulur, sonra ağlanır Üzülme ölüm yaşıyor Niobe. Bırak da sana geleceği anlatayım Ölümdür yaşamın bekçisi Üç kez ölür insan ararken Unuttuğunu, unutma bunu. Ölürken usunda bir şey kalır Önemsiz bir şey,kar yağışı gibi, Dalgınlığımız bundandır,suskunluğumuz bundan
Sayfa 552 - ŞarapKitabı okudu
Russell, dünyaya vaktinden önce gelmiş bir ebedi gençlikçiydi. 1975 tarihli “Nasıl Yaşlanmalı” başlıklı denemesinde şunları yazmıştı: “Psikolojik açıdan ihtiyarlıkta dikkat edilmesi, sakınılması gereken iki tehlike vardır. Bunlardan biri geçmişe yersizce kapılmaktır. Anılarla yaşamak, güzelim eski günlerin gidişinden pişmanlık duymak ya da ölmüş dostlara üzülmek fayda getirmez. İnsan düşüncelerini geleceğe ve yapılması gereken şeylere yöneltmelidir.”
Sayfa 55 - Epub
Naciye Sultan'ın Enver Paşa'ya yazdığı, 1919, 2 Kânûnısânî [Ocak] 336 (1920), 14 Kânûnısânî 336 (1920) tarihli mektuplarda: “Bana gel diyorsun, fakat düşünmüyorsun ki, yaşadığım muhit eski İstanbul değil. Bir cehennemdir. Muhakkar, metruk bir kadının yardımcısı Allah'tan başka kimse olamaz. Zamanında bana tapan insanlar, şimdi beni tarassutla
Kâmil Bey, fedakâr kardeşin, bizim için ne kadar fedakârâne çalışıyor. Bütün işleri kendi görüyor ve beni yalancı mürâîlerin elinden kurtardı. Zavallı insanların bu kadar fenâ kalpli olduğuna inanmıyor, beni hiç yalnız bı­rakmıyor. Her an bana senden bahsederek ve kitap okuyarak bu felâket günlerimi geçirmeye çalışıyor... ” Naciye Sultan'ın bir hayli kızgın tarihsiz bir mektubunda da, Enver Paşa'nın “gel” demelerinin mümkün olamayacağını anlatan eşi, “Ben Kâmil ile değil, senin ile izdivâç ettim. Eğer benim ile yaşamak istemiyorsan üzülme efendi, “ben seni iste­miyorum, senden bıktım” de, ben de o zaman anlar, senin başından defolur gider, sen de ben de rahat ederiz..." diyor. Bu mektubun başında “îki sene İstanbul'da bir sene Berlin'de. Her an üzüntüyle sensiz geçen günler..." dediğine göre, mektubun yazılış tarihi 1921 ya da 1922 başları olmalı.Enver Paşa'nın Sultanından bıkması tabii söz konusu değil ama, Rusya'daki serüveni bırakıp gelmeyi de -eşine bütün sev­gisine rağmen- başaramıyor.24 Aralık 1920'de Enver Paşa karısı ve çocuklarıyla İsviç­re'de son defa beraber olmak fırsatını buluyorlar.Enver Paşa'nın ölümünden sonra Naciye Sultan, Enver Paşa'nın kardeşi Kâmil Bey ile evleniyor. Anlaşılıyor ki, hem ço­cuklarına hem de Naciye Sultan'a en kötü günlerinde en büyük yardımcı olan Kâmil Bey, Enver Paşa'nın ölümünden sonra da ailenin başı koruyucusu oluyor.
Reklam
Naciye Sultan'ın Enver Paşa'ya yazdığı, 1919, 2 Kânûnısânî 336 (1920), 14 Kânûnısânî 336 (1920) tarihli mektuplarda:“Bana gel diyorsun, fakat düşünm üyorsun ki, yaşadığım muhit eski İstanbul değil. Bir cehennem dir. Muhakkar, metruk bir kadının yardımcısı Allah'tan başka kimse olamaz. Zamanın­da bana tapan insanlar, şimdi beni tarassutla zehirlem
- Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman dinleriyle Sümer dini arasındaki ortak noktalar şunlardır: Tanrının yaratıcı ve yok edici gücü; Tanrı korkusu; Tanrı yargılaması; kurbanlar, törenler, ilahiler, dualar ve tütsülerle Tanrıyı memnun etmek; iyi ahlâklı, dürüst ve haktanır olmak; büyüklere ve küçüklere saygı göstermek; sosyal adalet; temizlik. Temizlik
Rahmetli Osman Nuri Koçtürk acıklı halimizi 1960'larda şöyle tasvir ediyor: "Kıyafetini satın alırken mağaza mağaza dolaşan -sözde- açıkgözler, bir çuval kö­mürü -gıda niyetiyle- satın aldıklarının farkına bile varmazlar. Satın alacağı elbi­se -veya günümüzde cep telefonu- için yüzlerce liralık fazla ödemeyi göze alanlar, satın alacağı sütün
1940'lı yıllar, bir Çingene vatandaşımız, Roman da diyebiliriz, Tekirdağ'ın orta yerinde at arabasının üstünde elinde bir bez çıkın, bağırıyor: "Parasını kim düşürdüüü, parasını düşüren çıksııın!" Kimse de çıkmıyor "Para benim" diye. Birazdan ağlaya ağlaya yaşlı bir amca geliyor. Emekli olmuş. Emekli parasıyla ev almaya giderken ev parasının olduğu torbayı düşürmüş. Yana yana, hayatı boyunca biriktirdiği o parayı arıyormuş. Roman vatandaşımıza sarılıp, hüngür hüngür ağlıyor. – Üzülme amca sen beni bulamasan da ben seni bulurdum zaten. – Oğlum layık değil ama şuradan para al lütfen. – Amca biz dilenci miyiz? Ayıp edersin vallaha, deyip almıyor adam. Elbiseler yırtık pırtık, arabası dökülüyor. 1940 yıllarının çingenesine bakın, 2000'li yılların bakanına. Anladınız mı ülke niye bu hâlde?
39 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.