Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Bu iki fabrika gömlek üretiyor" diye anlattım. "İkisi de halka kendi gömleklerinin daha iyi olduğunu söylüyor." "Peki insanlar ne yapayorlar?" Reklamın halkı nasıl etkilendiğini anlatmaya çalıştım. Büyük bir dikkatle dinlediler. Sonra içlerinden biri sordu: -Peki insanlar hangi gömleğin daha iyi olduğunu ögrenince, Ötekinin kendi gömleklerinin daha iyi olduğunu söylemesine neden izin veriliyor?" Reklam verenin kendi reklamını mini yapma hakkına sahip olduğnu anlattim. "Üstelik," dedim," "öteki gömlekleri satın alan insanlar da var." "Daha iyi olmadıklarını bile bile mi?" -"Muhtemelen Öyle," diye kabullendim.- Onlar reklamları uzun uzadıya incelediler. Reklamlar hakkında edindikleri bu ilk bilgiler üzerinde tartıştıklarını fark ettim. Sonra birdenbire -nedenini hiçbir zaman anlayamadım…gülmekten iki büklüm oldular.
İroni yapma deyip kendimi toparladım, ironi bitti artık dedim, yetti artık ironi! Uzaklaşmak istemiyordum, dahil olmak, orda olmak istiyordum ama o noktaya numara yapmadan nasıl geliniyordu?
Sayfa 99 - SirenKitabı okudu
Reklam
" 'Affedilecek birşey yok' dedim ona. 'Yaptığın hiçbir kötülük yok. İyi birşey yapma imkânını kaçırdın o kadar. Hepimiz hayatımızda bazen çok iyi şeyler yapma imkânını kaçırıyoruz. Kaçırdığımız imkânlardan hangilerinin kötülüğe bir insanı yutma iznini vereceğini bilemeyiz.' "
Sayfa 28 - Nemesis kitapKitabı okudu
ÖYLE BİR HİKÂYE Sinemadan çıktığım zaman yağmur yine başlamıştı. Ne yapacağım? Küfrettim. Ana avrat küfrettim. Canım bir yürümek istiyordu ki... Şoförün biri: – Atikali, Atikali! diye bağırdı. Gider miyim Atikali'ye gecenin bu saatinde, giderim. Atladım şoförün yanına. Dere tepe düz gittik. Otomobilin buğulu, damlalı camlarında kırmızı,
ÇATIŞMA Çürümeden çok önce, galiba kokuşmadan da evvel, ölümle dirim arasında geçen kavganın sonundaki boşlukta; birtakım ecza şişelerinin küçüklü büyüklü, sıra sıra dizildikleri, ağızlarını açıp bekleştikleri zamanı; ötekisi ile; sıcacık bir oda ve bir sepet içinde kokmaya, bir kurt yüzünden bozulmaya, delirmeye, canlanmaya hazırlandıkları zaman
“Ben gördüğüme inanırım Kunt, inandığım şeyi de yaparım.” “Sen hiçbir şey görmedin, Beren.” “Gözler çok şey anlatır.” dedim boğazımı temizleyerek. “Ve sen gözlerini onun üzerinden hiç ayırmadın. Başını kaldırıp da sana bakmak istemeyeceği şeyler yapma ona. Çok gururlu biri.”
Sayfa 157
Reklam
'Sana yardım etmeme izin ver.' 'Yapma, Ravyn...' Ama artık çok geçti. Sözünü çoktan bozmuştu. Zihnime izinsiz girişiyle birisi başımdan aşağı buzlu su dökmüş gibi hissettim. 'Her şey yolunda, Elspeth.' dedi Ravyn'in sesi kafamda. 'Bunu yapabilirsin. Sözlerini dikkatlice seç. Sana ne olduğunu sordu, nasıl olduğunu değil.' 'Hayır, hayır, hayır! Sana söyledim, hayır, Ravyn!' 'Nefes al, Elspeth. Her şey güzel olacak' 'Sana HAYIR dedim, Ravyn. Defol' 'Üzgünüm, ben sadece...' Kâbus, bir av hayvanı gibi karanlıktan fırladı. 'Onu duydun.' dedi pençelerini savurarak. Boğazını parçalayan boğuk bir hırıltı çıkardı. 'Çık dışarı, Ravyn Yew. HEMEN. DEFOL.' Ravyn paldır kültür sandalyesinden düştü, bütün masa onun düşüşüyle sallandı.
Sayfa 355Kitabı okudu
Atalay konuşacaktı ki, “Beni sonuna kadar dinleyeceksin,” dedim. “Sürekli kafamda sen ve babam varsınız. Eğer bu yaşananlarda yanımda olsaydınız belki de Ediz gözümde dünyanın en kötü insanı olacaktı. Şimdi olan ne biliyor musun?” “Yapma,” dedi Atalay ama ona aldırmadım. “Sana bakıyorum,” dedim onu göstererek. “Babama bakıyorum. Ediz’e bakıyorum. Diyorum ki abim ve babam bile bana bunları yapmışken Ediz neden kendini durduracaktı ki? Ben sizden sevgiyi öğrenmeliydim ama sevgiyi beklemeyi öğrendim.”
Sayfa 396Kitabı okudu
Aradım yıllardır bütün cihanda Bir türlü karşıma çıkmadın namus Nihayet bir yerde rastladım amma Utançtan yüzüme bakmadın namus Yaklaşıp yanına, dedim: Nerdesin Dedin ki: Yorulma, gelmiyor sesin Gayretleri boşa gitti herkesin Kimseyi yanına sokmadın namus Fazilet dediğin meğer masalmış Namuslu görünmek kimlere kalmış Zenginmiş, fakirmiş, halkmış, kralmış Gördüm ki kimseyi takmadın namus Ben senden ne saray, ne ev istedim Seni sevenleri sen sev istedim Kıvılcım aradım, alev istedim Bir tek mumu bile yakmadın namus Azizken gözümde sudan, ekmekten Yoruldum, uslu dur, yapma demekten Yüzyıllardır namussuzluk etmekten Bir türlü usanıp bıkmadın namus
Cecap ver, diye buyurdu, bunu yapamazsın, dedim, artık hiçbir şeye el koyamazsın, hiçbir şeyi ateşe verip yakamazsın. - Kimden duydun bunu? - Herkesten! Resim yapma yasağının bittiğini ve senin artık hiçbir şey yapamayacağını herkes söyledi, burada neler yaptığını anlatırsam, sessiz kalmazlar. Her şey çoktan bitti, her yerde böyle konuşuluyor. Daha önce yaptıklarını da biliyorum, gördüm, ama artık hakkın yok.
Sayfa 400Kitabı okudu
Reklam
"Ne olur olmaz diye elimde bir panzehir bulundurursam..." "Panzehir mi?" dedim öfkeyle, sonra arkama yaslandım. "Bunun panzehiri de mi varmış?" "Atropin. Güzelavrat otunda varmış." "Yapma lütfen, Henry. Biriyle öldürmezsen diğeriyle öldüreceksin kendini." ''Atropin küçük miktarlarda alındığı sürece oldukça güvenlidir." ''Aynısını arsenik için de söylüyorlar ama şahsen denemeyi istemem."
Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Koldo yavaşça başını kaldırıp önünde parlayan kalkana bakarken kimseden çıt çıkmıyordu. Yalnızca göldeki buzların çatlamaya devam ettiği duyuluyordu. “Al şunu!” diye gürledi Freya. Koldo bakışlarını dişi Canavar Ustasına çevirdi. Sözlerini anlıyor gibi görünse de sanki itaat etmemek için çabalıyordu. Sonra tekrar kalkana baktı. Gözlerinden akanlar yaş mıydı, yoksa eriyen buzlar yüzünden mi böyle görünüyordu? “Sana al şunu dedim!” diye tekrarladı Freya. İçinden, lütfen yapma, diye yalvardı Tom. Koldo elini yavaşça uzatıp kalkanı kavradı.
Beyaz Balina YayınlarıKitabı okudu
“Sevgili öyle altüst ediciydi ki sorma Hicranı öyle ateşli geldi ki sorma Dedim, yapma. Dedi, yapma da yapmamayım. Bu bir tek söz öyle hoşuma gitti ki sorma.”
Sayfa 38 - Kurtuba Kitap,Mevlânâ, Kulliyât-i Dîvân-i Şems, İntişârât-i Behzâd, 2. bs. Tahran 1379, Rubai: 983, c. 2, s. 1309.
Cennetle müjdelenen on sahâbîden biri olan Ebû İshâk Sa’d b. Vakkâs (ra) anlatıyor: Veda Haccı senesinde Resûlullah, ağır hastalığım sebebiyle beni ziyarete geldi. Ben: –Yâ Resûlallah, hastalığımın ne kadar ilerlediğini görüyorsun. Ben zengin biriyim ve bir kızımdan başka da mirasçım yok. Malımın üçte ikisini sadaka olarak dağıtayım mı, dedim. –Hayır, öyle yapma, buyurdu. –Yarısını vasiyet edeyim, dedim. Peygamber (sav) yine: –Hayır, dedi. –Yâ Resûlallah, malımın üçte birini vasiyet edeyim mi, dedim. –Evet, üçte biri yeterlidir, hatta üçte biri bile çoktur; zira mirasçılarını zengin olarak bırakman, onları halka el açacak bir hâlde fakir bırakmandan daha hayırlıdır. Allah rızasını gözeterek eşinin ağzına koyduğun lokmaya varıncaya kadar, onlar için yaptığın her türlü harcamadan dolayı sevap kazanırsın, buyurdu. Bunun üzerine: –Yâ Resûlallah, ashâb seninle Medine’ye dönerken ben Mekke’de kalacak mıyım, diye sordum. Resûl-i Ekrem: –Mekke’de kalmayacaksın, daha yaşayacak ve Allah rızası için iyi şeyler yapmaya muvaffak olacak ve yükseleceksin. Allah’ın seni uzun ömürlü kılmasını dilerim. (Senin fetihlerinle) Müslümanlar fayda görsün ve inkârcılar zarara uğrasın. Yâ Rabbi, ashâbımın hicretlerini tamamla ve onları geriye çevirme. Asıl zavallı olan Sa’d b. Havle’dir, buyurdu. Mekke’de öldüğü için Resûlullah ona hep acırdı. (Buhârî, Cenâiz, 36; Müslim, Vasiyye, 5)
...mak için, akşamın bu saatinde aklına yapılacak şeyler gelse de yapma ... ... dedim kendi kendime. Sabah ola hayrola...
1.007 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.