Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
+ Locke/ Güçlerin ayrılması ilkesini savunması
"Yani devlet iktidarının çeşitli kurumlara dağıtılması." "Bunlar hangi kurumlar, biliyor musun?" "Biri Millet Meclisi. Bu 'yasama' gücüne sahip olan kurum. Bir de 'yargı' gücü var, yani mahkemeler. Son olarak da 'yürütme' gücü, yani hükümet." "Bu üçlü ayrımı Fransız Aydınlanma filozoflarından Montesquieu ortaya atmıştır. Locke diktatörlüğün önlenebilmesi için öncelikle yasama ve yürütmenin ayrılması gerekti ğini vurgulamıştı. Locke tüm gücü kendi elinde toplamış olan XIV. Louis'yle aynı dönemde yaşamıştı. 'Devlet benim' diyordu XIV. Louis. Bu yönetim tarzına mutlakiyet diyoruz. Bugün böyle bir devleti belli bir hukuka bağlı olmayan keyfi bir yönetim sayıyoruz. Buna karşı Locke, hukuk devletini güvenceye alabilmek için yasaları halkın temsilcilerinin çıkarması, kral ve hükümetin de uygulaması gerektiğini söylemişti."
Sayfa 302 - Pan
Nesnellik, öznellik
Sanatın tadına varmasını bilen bir insan en sevdiği yapıtları kendi eğilimlerine göre seçmiş ve sınırlamıştır. Ancak bir obur, kendine özgü seçimleri ve kararları olmayan ortalama bir insandır. Zevkleri incelmiş, iç dünyası zengin bir insan içinse kalıplaşmış, sözümona 'nesnel' bir yargı olamaz. 'Nesnel' yargı adına dünyaya tepeden bakan bu yargıçlar da kim oluyor?
Reklam
Ülkemizde Araştırmacıya Açılmayan Arşivler Vardır.!!!
Zira filolojik yönden ve malzemenin değerlendirmesi açısından uzmanın kaynaklara kendisinin inmesi gerekir. Alternatif tarihî yazacakların arşivlere inmekten kaçınmamaları gerekir. Ülkemizde araştırmacıya açılmayan arşivler vardır. Buna karşı tedbir ise başvuranın reddedildiği takdirde idarî yargı yolunu denemesidir. Şimdilik tarihî lâfla yorumlama heyecanı, bu tür ciddî bir meslekî heyecandan önde gelmektedir.
Sayfa 47 - Kültür yayınlarıKitabı okuyor
AHMET MUHİP DRANAS / Yağma
- Ümit Yaşar'a - Boğaz'ın bir kıyısında, aydınlık Pencerelerde - her bulutun yolu - Bir mevsim, seninle başbaşa kaldık, Yaşadıkdı bir zaman İstanbul'u. Akan suda kuş gibi gemilerle,
İttihatcılara yöneltilmiş, aşırı sömürgeci propagandaların damgasını taşıyan, dinsizlik ve Kur'ana saldırı gibi ciddiyetten uzak iddiaları bir yana bırakırsak, geriye Abdülcelil Temimi'nin ifadesiyle "Araplığın temel unsurlarını unutmak ve ihmal etmek" suçlaması kalır. "Araplığın" deyimi açıkça "Milliyetçiliğinin" anlamını taşır. Bu tarihçi "İttihatçılar kendileri için, Osmanlı Devleti'nin bütünlüğünü korumak yolunda milliyet unsurunun önem ve meşruluğunu kabul etmiş ,ama bu hakkı Arap halkına tanımamışlardır" diye ekliyor. Bu yargı aradığımız bütün gerçekleri içermektedir. Araplar yeterli bir milliyetçi bilinçlenmeye varmış ve bunun karşılanmasını istemektedirler. İttihatçılar ise bütünlüğü korumak için dayanacak bir güç aramış ve bunu Türkçülükte bulmuşlardır. Yani toplumsal evrim iki toplumu da milliyetçilik bilincine ulaştırmış ve evrensel siyasi gidiş Devlet'in parçalanması aşamasına gelince bu milliyetçilikler çalışmaya girmiştir. Kısacası İttihatçıların Osmanlı'yı parçalamak için Milliyetçilik yaptıklarını söylemek mümkün değildir, bu asıl hedeflerine -Devletin yaşaması- aykırı olurdu.
Şerif Hüseyin Hareketi Arap Yeniden Dirilişi'nin (An Nahda elArabiyya) başlangıcı sayılmıştır. Arapların tarihinde eskilerden farklı bir başkaldırma niteliği taşıdığından bu yargı doğrudur. Ancak Hicaz'dan kendi başına doğmuş (Örneğin Vehhabi Hareketi gibi) bir şey saymak yanlış olur. Üç merkezde yüz yıla yakın bir süredir oluşan düşüncelerin, Hicaz dışında eğitilmiş kafalarca Hicaz'da uygulamaya konmasıdır. Bu üç merkez İstanbul (ona bağlı olarak Beyrut ve Şam), Kahire ve Paris/Londra'dır.
Reklam
Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarından yana olan karşı fetva
Savaş için Anadolu halkından başka desteği kalmamış olan Milli Mücadele böyle bir fetva ile bütün tabanını kaybetme durumuyla karşı karşıya geldi . Kumandanlardan Ankara'ya askerlerin toplu şekilde birliklerden kaçtıkları hakkında haberler ulaştı. İstanbul'da ve oradan naklen Avrupa'da dolaşan haberler ise hayli abartmalıydı.
Şerif Hüseyin Hareketi Arap Yeniden Dirilişi'nin (An Nahda el Arabiyya) başlangıcı sayılmıştır. Arapların tarihinde eskilerden farklı bir başkaldırma niteliği taşıdığından bu yargı doğrudur. Ancak Hicaz'dan kendi başına doğmuş (Örneğin Vehhabi Hareketi gibi) bir şey saymak yanlış olur. Üç merkezde yüz yıla yakın bir süredir oluşan düşüncelerin, Hicaz dışında eğitilmiş kafalarca Hicaz'da uygulamaya konmasıdır. Bu üç merkez İstanbul (ona bağlı olarak Beyrut ve Şam), Kahire ve Paris/Londra'dır. Arap dirilişi bunlar arasındaki fikir ve eylem alışverişlerinin toplumsal değişme kurallarına uygun olarak yeni aşamalara erişmesi ve koşulların uygun gelmesi sonucunda 10 Haziran 1916'da Hicaz'da başlamıştır. Buna Hicaz'daki şehirli halkın katkısı sınırlıdır. Hatta Mekke'nin Araр olmayan sakinleri karşı çıkmıştır. Eylemde rol alan bedevilerin ise bir Araplık bilincine sahip olduklarından bahsetmek güçtür. Esasen Arap Nahda'sı, bu özelliği yüzünden daha sonraki karmaşaları yaşamıştır.⁷⁴
Sayfa 85 - Boyut YayınlarıKitabı okudu
Büyüdükçe bir şeyi şaşkınlıkla fark ettim. Diğerleri hakkında çocuk aklımla vardığım yargı doğruymuş. Büyüklerin dünyası gerçekten çok sıkıcı ve üzüntüden başka hiçbir vaatleri de yok... Ve bu durumla başedebilmemi sağlayan, tam olarak onlardan biri olmasam bile içlerinde, kıyıda köşede çıldırmadan yaşayabilmemi sağlayan yegâne dostlarım hâlâ kitaplarım...
( Nuh’un büyükbabası Enok ) _Meleklerin Düşüşü ve Masonluk_ _İnsanoğulları çoğalınca, güzel ve alımlı kızları oldu. Melekler, göklerin çocukları onları görüp şehvet hissettiler. Birbirlerine dediler ki: “Gelin insanların arasından kendimize eşler seçelim ve onlardan çocuklarımız olsun.” Liderleri Semyaza onlara dedi ki: “büyük bir günahın cezasını
Reklam
_(Cia ajanı Fuller’in “Yeni Türkiye” planı- 2008)_ _Atatürkçülük öldü. Nurcular ileri. Paul Henze(Cia) _Kemalizme son verip Osmanlıyla övünün. Fuller(Cia) _Türkiye, Atatürk'ün mirasını reddedip Osmanlı şeriatına geri dönmelidir. Samuel Huntington. (Cia) _Yapılması gereken Atatürk'ün İslam ve kürt düşmanlı olduğu fikrini yaymaktır. Kurt
Sanat Felsefesi, Estetik, Schiller, Ressamlar
_Alçak bir takım ihtiyaçların tatmini için kullanılan yetenek, güya artistik bir şekil verir kirli bir muhtevaya. Sanatçı, zayıflık ve kötülükle insanları aldatır ve kendilerini aldatmalarını kolaylaştırır. Sahtekârdır çünkü manevî susuzluklarını temiz bir kaynaktan doyurduklarına ikna eder onları. Sanat’ın nimetinden mahrum kalınan böyle zamanlar
_Kadın üzerine yazı yazarken kalemi gökkuşağına batırıp, mürekkebi kelebek kanatlarının tozu ile kurulayacaksınız. _Herkesin vardır bir köpeği. Bakan, kralın köpeği; memur, bakanın köpeği; kadın, kocasının köpeği, ya da adam karısının köpeği. _Hakikati dinleyecek kadar güçlü olmadığınız için sıradan birisiniz. _Yetenek ve erdemin insanlara bir
144 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.