Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Plotinos; Her şey Tanrı'nın bir taşması, türemesi
Nasıl ki, evrim kavramı doğada inorganik varlıklardan organik varlıklara, organik varlıklar dünyası içinde en aşağı ha­yat formlarından daha gelişmiş formlara, nihayet bunlar arasında duyum ve düşünceye sahip insana kadar, bütün varlıkların ortaya çıkış ve gelişmesiyle ilgili en kapsamlı bir açıklayıcı kavram veya yasa olarak kullanılmaktaysa, Plotinos'ta taşma kavramı da varlığın ilkesi olan Bir'den onun en aşağı form­larına yani inorganik varlıklar dünyasına ininceye kadar bütün varlık formla­rının veya planlarının nasıl ortaya çıktığının ve onlar arasında ilişkilerin ne olduğunun en genel bir açıklayıcı kavramı veya yasası olarak ortaya atılmış bulunmaktadır (Brehier, 43 ).
Sayfa 99 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Aile kavramı yok oldu
[İnsanoğlu modernitenin getirdiği yaşam felsefesini benimsediği oranda kendinden başkasını önemsemeyen, kimse için fedakârlık yapmayan bireyler haline geldi. 'Özgür yaşa- yan, kendinden başkasını önemsemeyen, canının istediğini yapan' bireyler, eş olmanın anlamını yitirdiler. Batılı, çocuğuna, hastalanan eşine bakmayı bir yük gibi gördü. Yaşlanan anne-babasının sorumluluğunu almayarak onlarla devletin ilgilenmesini bekledi.
Reklam
Hukuk Felsefesi
Yasa, ona tabi olan kişilerin özel eşitsiz durumlarını dikkate almadığınız sürece, özgürlük ve eşitlik ilkelerini kutsal kabul eder. "Yasa önünde eşitlik" kavramı ekonomik eşitsizliklere uygulanmaz, tersine varlık nedeni onları maskelemektir. Yasa geneldir; dolayısıyla insan olarak -işçi ve işveren- herkes eşit olduğuna göre, yasa onların durumlarındaki eşitsizlikleri dikkate almaz. Eşitlik daima, bir kavram olarak bağrında saklı olan eşitsizliği yadsır.
"Olgunluk" kavramı garip bir şeydir okuma alanında. Belli bir yaşa gelene kadar, belli okumaları yapacak yaşta değilizdir, pekâlâ. Fakat, iyi şarapların tersine iyi kitaplar yaşlanmazlar. Raflarımızda bizi beklerler ve yaşlanan biz oluruz.
Sayfa 119 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Fransız Devriminin Kadın hakları konusundaki yetersizliği
1789 Fransız Devrimi yalnızca, yasa önünde soyut insanlıklarına indirgenmiş olan kişiler arasında, soyut bir ölçü birimi olarak mevcuttu ve sonuç olarak burjuva devriminin ortaya çıkardığı eşitlik kavramı, bu devrimin yol açtığı eşitsizlikleri şiddetle reddediyordu.
Kürt sorunu mu, Türklük sorunu mu? (2005)
Erdoğan, "Türkiye'de Kürd sorunu vardır." dedi ve günlerdir bu söz üzerine Kürd sorunu yeniden gündeme taşındı. Şu 'soru'nun yerinde olduğunu düşünüyorum: "Recep Tayyip Erdoğan'ın, 'bu söylediği' bu ilgiyi hak ediyor mu?" Recep Tayyip Erdoğan'ın bu açıklamalarından sonra, Kürd aydınları
Reklam
Baba kavramı gerçek bir babadan, bir özneden öte arzuları dizginleme işlevine sahip yasa koyucu bir semboldür. Bu sembol aynı zamanda rehberlik eden, yol gösteren rolündedir. Toplumsal normları öğrenirken çevreye uyum sağlama ve dürtülerini bu çerçevede kontrol altında tutması gereken birey "babanın adı" rehberliğinde bunu başarabilir.
Sayfa 5 - Düşünbil DergisiKitabı okudu
Bende bir "ben" var. Hatta daha kötüsü (veya belki de iyisi) ben bir fizikçiyim. Bana dünyayı ayrı parçalar bazında, neden-sonuç yönünden, bir ona bir buna itip çekerek "görmem" öğretildi. Benim düzen arayan zihnime göre her şeyin bir nedeni olmalı. Ben doğru ile yanlış, iyi ile kötü ve -en önemlisi, bilimci olduğum için- düzen ile kaos dünyası oyunundayım. Ah, rüyalarımın bir anlamı olsaydı! Anlam kavramı, neden-sonuç dünyasına, nesnel gerçekçilik dünyasına duyduğumuz toplu ve bireysel ihtiyacın üzerinde temellenmiştir. Hep beraber, çok yaşa hayallerim, diyelim! Nesnel gerçeklik bir rüyadır. Bu rüya (veya belki de bazılarımızın diyeceği gibi bu kabus) çok uzun sürmemiştir. Yeni yeni bu rüyadan uyanıyoruz. Peki, bir sonraki deneyimimiz gerçek gerçeklik midir? Yoksa sadece başka bir rüya mıdır, rüyalarımızın başka bir dünyası mıdır?
Sayfa 247
Ahlaki kurallar bazı yönlerden hükümet yasaları gibidir. İnsanların eylemlerini başka insanlarla olan ilişki leri temelinde kısıtlayan normatif genellemelerdir. Ancak, bu demek değildir ki, ahlak "yasaları" hükümet yasalarıyla her özelliği paylaşmalıdır. Hükümet yasaları, (normalde, örf ve âdet yasalarında olmasa da) bir yasa koyucu gerektirir. Seküler ahlak teorisyenleri, metaforun tam bu noktada iflas ettiğini iddia ederler haklı olarak: Ahlak yasaları hükümet yasalarının gerektirdiği şekilde bir yasa koyucu gerektirmez. Ayrıca, bir ahlak yasa koyucusu olarak Tanrı kavramı da sorunludur. Sorun sadece Tanrı'nın var olmaması ya da Tanrı'nın emir çıkarmadığı değil, olsa ve yapsa bile, ne emrettiğini bilmememizdir. Tanrı var olsa ve hepimizin vakıf olduğu emirler çıkarsa bile, sizin ve benim niye o emirlere ahlaken riayet etmemiz gereksin? Buna yönelik en yaygın cevap, itaatsizlik edersek Tanrı bizi cezalandırır biçimindedir. Bu, bize itaat etmek için sağlam bir özçıkarcı neden sunar; fakat o neden pek de ahlaki bir görev olmaz.
Sayfa 108 - Ayrıntı Yayınları, İdea, Cağaloğlu, İstanbul.Kitabı okudu
Rousseau'nun eşitlik kavramı herkesin eşit serveti olması anlamına gelmez: "Hiçbir yurttaş, başka birini satın alacak kadar zengin olmamalı ve hiç kimse kendini satmak zorunda olacak kadar yoksul olmamalı..... koşullar sürekli eşitliği bozacak yönde etkili olurken, yasa gücü eşitliği koruyacak yönde olmalıdır.”
Reklam
Diyet yapma, dengeli yaşa: )kendi ic sesim..
Kilonun başlıca nedenleri: 1- Kendini güvensiz hisseden insanlar, kilo alırlar: Güvensizlik duyanlar, korunmak güdüsüyle şişmanlamaya devam ederler.. 2- Sosyal travması olan insanlar kilo alırlar: Bu insanların dışarıyla olan ilişkilerinde problem vardır ve araya mesafe koymak içgüdüsüyle kilo alarak onlardan uzaklaşırlar. 3- Karşı cinse içsel öfkesi olanlar kilo alırlar: Biliyorum “estetik” kavramı günbegün değişmeye devam etse de genel olarak insanlar kilolu biriyle olmayı pek tercih etmeyecektir 4- Suçluluk duygusuyla yemek yiyenler kilo alırlar: Yediği şeyden sonra kendini kötü hissetmek ve bunu yaptığına sişman olmak kilo aldıran güçlü sebeplerden biridir. 5- Uzun süre yemek yemeyenler kilo alırlar: Gün boyu yemek yememek için direnenler ve bedeni açlık krizine sokanlar, kilo almaya devam ederler. Bedeni uzun süre aç bırakmak, ona gıdadan uzak bir hayatta yaşadığın mesajını verecektir, beden de bu mesaja en doğru reaksiyonu göstererek yediğin her şeyi depolamaya başlayacaktır.
Üzülecek bir şey yok, böyle işte. "Olgunluk” kavramı garip şeydir okuma alanında. Belli bir yaşa gelene kadar, belli okumaları yapacak yaşta değilizdir, pekâlâ. Fakat, iyi şarapların tersine iyi kitaplar yaşlanmazlar. Raflarımızda bizi beklerler ve yaşlanan biz oluruz. Kendimizi onları okuyacak kadar “olgun" sandığımızda, bir kere daha varırız üzerlerine. O zaman iki şeyden biri olur: Ya buluşma gerçekleşir ya da yeni bir fiyaskoyla karşılaşırız. Belki bir daha deneriz, belki de asla. Ama kuşkusuz, şimdiye kadar Büyülü Dağ’ının doruğuna ulaşamadımsa, bu Thomas Mann'ın suçu değildir.
Sayfa 133 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Zaten artık kanun olmadığı için yasa dışı kavramı geçerliliğini yitirmişti.
Sayfa 13 - Karbon Kitaplar
Bir arada yaşama bahtsızlığına uğramış olduğumuza göre, hiç aklımızdan çıkarmamamız gereken en önemli nokta şudur: Eğer yasalarımız olmasını istiyorsak, bunun tek çaresi, mümkün olduğu kadar az yasamız olmasıdır. Ben devlet denen ahlak dışı kavramı ölçmekte kullanabileceğim hiçbir ahlaki standart bulamıyorum. Onu ancak, toplumun her üyesinden zorla sızdırdığı zamanla, düşünceyle, parayla, çabayla ve itaatle ölçebiliriz. Devletin değeri ve uygarlık düzeyi, bu sızdırmalarla ters orantılıdır. Bir insanı, kendi seçtiği koşullar dışında hiçbir koşullar demeti altında çalışmaya zorlayacak yasa olamaz. Tıpkı işverenin de o koşullan kabul etmeye zorlanamayacağı gibi. Aynı ya da ayrı görüşte olma özgürlüğü, bizim türümüzde bir toplumun temelini oluşturur ve greve gitme özgürlüğü de onun bir parçasıdır
253 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.