Beylerimle ala karlı, gök sümbüllü dağlara ava gitmiş, içer idim. Serhat beylerinden ulak geldi:
-Kazan ne içersin? On bin düşman üstüne geliyor. On bin düşman geldiğini işitince kollarımı kavuşturup, ak otağ içindeki evime girdim.
-Yirmi bin düşman geliyor, deyince, yerimden kımıldamadım.
-Otuz bin geliyor, deyince hiçe saydım.
-Kırk bin geliyor, deyince, kara gözümün ucundan sert baktım, çekinmedim.
-Elli bin geliyor, deyince, el verip elleşmedim, ‘azdır’ dedim.
-Altmış bin geliyor, deyince, Allah’ı andım, atlanmadım.
-Yetmiş bin geliyor, deyince, yeltenmedim.
-Seksen bin geliyor, deyince, ürpermedim.
-Doksan bin düşman geliyor, deyince, arkaya doğru kaydım, zırhımı giydim.
-Yüz bin düşman geliyor, deyince, yüz çevirip gitmedim, akarsudan abdest aldım, alnımı yere koyup namaz kıldım. Muhammed’i yaratan bir Cebbar’a bağlılığımı bildirip; ‘Ya Muhammed! Ya Ali, medet!’ dedim.