Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şunu unutmayın, karşınızda her zaman için sizden daha saldırgan, daha kurnaz daha acımasız insanlar olacaktır ve bazıları sizin yolunuza çıkacaktır. Onlarla barış yapmak, uzlaşmaya gitmek isteğine kapılabilirsiniz. Bu tiplerin çok kolay aldatabilmelerinin nedeni çekici olmanın ya da size fazlasıyla manevra alanı bırakır gibi görünmenin stratejik değerini anlamış olmalarıdır, ama temelinde arzularının sınırı yoktur ve sizi silahsızlandırmaya çalışıyorlardır. Bazı insanlarla karşılaşınca kendinizi sertleştirmeli, ortak bir nokta veya barış olanağı bulunmadığını algılamalısınız. Eğer güvende olduğunuza inanır, tehlikeleri düşünmezseniz, düşmanlarınız gelince uyanık olacak kadar bilgili değilseniz, buna bir çadıra yuva kuran bir güvercin, bir kazanda yüzen bir balık denir… ikisi de günün sonunu göremez.
Jarvinen, Okunen ve Gulbe Nasıl Kral Oldular? Reçel Kralı Jarvinen anlatıyor... Ben önceleri yoksul bir sokak çocuğuydum. Şimdi ise yurdumuz için büyük ve iyi bir güç olduğumu söyleyebilirim. Ben bu konumumu kime borçluyum? Tesadüfen dinlediğim bir konferansa değil mi? Daha önce de söylemiştim. Küçük dükkânımda kurabiye ve
Reklam
Sanki bambaşka bir şehir gibiydi. İnsanlar onun yaşadığı evle yan yana yaşayıp beraber çalışıyorlardı. Gerçekten bu kadar farklı mıydılar? Kamptaki bütün insanlar aynı kıyafetleri giyiyorlardı: O çizgili pijamaları giyip yine çizgili kumaştan takkeleri takıyorlardı. Anne, Gretel ve kendisi dışında evinde dolaşan bütün insanlar, değişik kalitede üniformalar giyiyorlar; madalyalar, kasketler ve şapkalar, parlak kırmızılı-siyahlı kol bantları takıyorlar; silah taşıyorlar ve her zaman felaket derecede acımasız görünüyorlardı. Sanki tüm bunlar çok önemliymiş ve kimse tersini düşünmemeliymiş gibi. Tam olarak fark neydi? Kendi kendine düşündü: Hangi insanların çizgili pijama, hangilerinin üniforma giyeceğine kim karar vermişti?
Kendini başkalarıyla kıyaslarsan, kıymetsiz ya da acımasız olabilirsin - - - çünkü her zaman kendinden çok daha iyi ve çok daha kötüler olacaktır... Sağlıklı bir disiplinin ötesinde, kendine iyi davran.Sen de en az ağaçlar gibi, yıldızlar gibi, bu evrenin bir yavrususun ; burada olmaya hakkın var.
Sayfa 152
Evrim
Çok net bir şekilde görülebileceği gibi, her ne kadar sadece son birkaç bin yıldır bu sürecin oldukça dışına çıkmış olsak da, doğada çok sert, çok acımasız, çok vahşi bir mücadele vardır. Elbette sadece vahşi yaşayan insanlarla avları arasında değil, doğadaki türlerin tamamına yakını bu mücadelenin içerisindedir. Gerek av olarak, gerek avcı olarak, gerek iki görevi de zaman zaman üstlenerek. Bu mücadelenin tek amacı hayatta kalmayı sürdürebilmek ve mümkünse, üreyerek soyunu devam ettirmektir. Bunu başarabilenler varlıklarını korur. Başaramayanlarsa… Yok olurlar. Bu mücadelenin amacı elbette “vahşet yaratmak” değildir. Canlılar birbirlerine acı çektirmek, eziyet etmek için saldırmazlar, bunun için avlanmazlar. Buna mecburdurlar. Doğanın dengesi, bu acımasız mücadele üzerine kuruludur. İnsani duygularımıza ne kadar çirkin geliyor olsa da, doğa için normal olan budur.
Bir Varmış bir yokmuş
Bir varmış bir yokmış Böyle başlar bütün masallar Biz de böyle başlayalım Kimi zaman övgüler dizerek iyi kalplilere Kimi zaman da kötüleri acımasız taşlayalım Evvel zaman içinde kalbur saman içinde İn cin top oynarken büyük orman içinde Bundan çok değil sayısız zamanlar önceydi Pek çok hayvan yaşardı hindistan da çin de Altından gümüş renkli billur ırmakların aktığı Sonra dönüp dönüp ardına baktığı Türlü türlü çeşit çeşit meyve ağaçalarıyla Dağ yemişleri kır çiçekleri kalın gövdeli ihtiyar çınarlarıyla Rengarenk kanatlı cıvıl cıvıl kuşların ötüştüğü Denizle ormanın sımsıcak öpüştüğü Güzelliğin sınırsız bir sıçrayışla bütün çirkinlikleri aştığı Bir masal ülkesi vardı..
Sayfa 232 - Antik Şark KlasikleriKitabı okudu
Reklam
Konstantiniyye Oteli
Bir şey kanıtlamak istiyordu onlara; yanlış olduklarını, yanlış davrandıklarını, yaratıcılığı yargılamak gibi olmayacak bir işe soyunduklarını, ne var ki kendilerine benzeyen insanların bütün uğraşlarına rağmen, tarih boyunca gerçek yazını engelleyemediklerini anlatacaktı. Sait Faik'e ne iş yaptığını soran hâkimin, yazar cevabını alması
Sayfa 244 - Yazarın hayal kırıklığına dair - Yazar Emre'nin Editör Nejat ve Eleştirmen HH "Hazakat Hisarlıgil" CevabıKitabı okudu
Ortaçağ'daki acımasızlıklara ilişkin bir söyleşinin ardından bana demişti ki: "Bu acımasızlıklar gerçekte acımasızlık değildir. Ortaçağ'ın bir insanı bizim bugünkü yaşam üslubumuzu bambaşka açıdan değerlendirir, tümüyle acımasız, dehşet verici ve barbarca görüp aşağılardı! Her çağ, her uygarlık, her gelenek ve görenek kendine özgü bir üslubu içerir, kendisine yaraşır incelikleri ve sertlikleri, güzellikleri ve acımasızlıkları barındırır kendisinde, kimi acıları pek doğal karşılar, kimi kötülükleri sabırla sineye çeker. Ne zaman ki iki çağ, iki uygarlık ve iki din birbiriyle kesişirse, işte o zaman insan yaşamı gerçek bir acıya, gerçek bir cehenneme dönüşür. Ortaçağ'da yaşayacak antik dünyanın insanı havasızlıktan içler acısı bir şekilde boğulup giderdi, bizim uygarlık ortamında bir ilkelin havasızlıktan boğulup gideceği gibi tıpkı. Öyle çağlar vardır ki, bütün bir kuşağın insanları iki çağ, iki ayrı yaşam üslubu arasında sıkışıp kalır, her türlü doğallık, her türlü gelenek ve görenek, her türlü korunmuşluk ve suçsuzluk duygusu çıkıp gider elden. Kuşkusuz herkes bunun aynı ölçüde ayrımına varamaz. Nietzsche gibi biri bugünkü sefaleti bir kuşaktan çok daha fazla süre önce yaşamak zorunda kaldı; onun tek başına, hiç anlaşılmadan yaşadığını bugün binlerce insan yaşamakta."
Sayfa 23
...Iuppiter, insanoğlunun yaşamı tümüyle kederli ve acımasız geçmesin diye akıldan çok ne kadar tutku bağışlamış demek ki? Kıyasladığınızda, adeta kumsalda bir kum tanesi. Dahası, aklı kafanın daracık bir köşesine sığıştırmış, bedenin kalanını tutkulara bırakmış. Sonra tek başına duran aklın karşısına zorba mı zorba iki tiran dikmiş; birisi gönlün kalesini ve yaşam pınarı kalbi ele geçiren öfke, diğeri bedenin en aşağı uzvuna kadar her yana hükmeden şehvet. Bu iki askeri güç karşısında aklın ne kadar sağlıklı kalabildiğini insanların sıradan yaşamı bize yeterince kanıtlar; akıl yapabileceği tek şeyi yapar ve boğuk boğuk bağırır, görgü kuralları vazeder; o zaman bu ikisi kralın eline idam ipini tutuşturup git kendini as dercesine iğrenç şekilde çığlık çığlığa bağırır, ta ki yorgun düşen kral savaşı bırakıp da teslim olana kadar.
"bu acımasızlıklar gerçekte acımasızlık değildir. ortaçağ'ın bir insanı bizim bugünkü yaşam üslubumuzu bambaşka açıdan değerlendirir, tümüyle acımasız, dehşet verici ve barbarca görüp aşağılardı! her çağ, her uygarlık, her gelenek ve görenek kendine özgü bir üslubu içerir, kedisine yaraşır incelikleri ve sertlikleri, güzellikleri ve acımasızlıkları barındırır kendisinde, kimi acıları pek doğal karşılar, kimi kötülükleri sabırla sineye çeker. ne zaman ki iki çağ, iki uygarlık ve iki din birbiriyle kesişirse, işte o zaman insan yaşamı gerçek bir acıya, gerçek bir cehenneme dönüşür. ortaçağ'da yaşayacak antik dünyanın insanı havasızlıktan içler acısı bir şekilde boğulup giderdi, bizim uygarlık ortamında bir ilkelin havasızlıktan boğulup gideceği gibi tıpkı. öyle çağlar vardır ki, bütün bir kuşağın insanları iki çağ, iki ayrı yaşam üslubu arasında sıkışıp kalır, her türlü doğallık, her türlü gelenek ve görenek, her türlü korunmuşluk ve suçsuzluk duygusu çıkıp gider elden. kuşkusuz herkes bunun aynı ölçüde ayrımına varamaz. nietzsche gibi biri bugünkü sefaleti bir kuşaktan çok daha fazla süre önce yaşamak zorunda kaldı; onu tek başına, hiç anlaşılmadan yaşadığını bugün binlerce insan yaşamakta. "
Sayfa 23 - YkbKitabı okudu
Reklam
Ama gene de hükümdar tehlikelerin varlığına kolayca inanmamalı ve eyleme de geçmemeli, ayrıca düş ürünü tehlikeler yaratıp gölgesinden de korkmamalıdır. İnsancı davranışıyla sakınganlığını dengeleyip kimi zaman acımasız, kimi zaman merhametli olmalı; ancak kendine çok güvenip umursamaz, aşırı güvensiz görünüp çekilmez biri olmamalıdır.
Sayfa 63 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.