Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bunları yazabilen, zihni doğayla ve derin düşünceyle böylesine uyum içinde olan bir kadının öfkenin ve karamsarlığın kucağına itilmiş olması ne kadar da yazık! Onun katlanmak zorunda kaldığı o alaycı gülümsemeleri, kahkahaları, şakşakçıların yaltaklanmalarını ve profesyonel şairlerin dudak bükmelerini zihnimde canlandırınca, peki ama bütün bunların üstesinden gelmek için neler yapabilirdi, diye sordum kendime. Yazmak için kırsalda bir odaya kapanmış ve sevecen kocasına ve mükemmel evliliğine rağmen, acılar ve sonsuz endişeler içinde lime lime olmuş olmalıydı. 'Olmalıydı' diyorum, zira örneğin Leydi Winchilsea'yle ilgili gerçeklere göz atmak istediğimizde, her zaman olduğu gibi, elimizde hemen hemen hiç bilgi olmadığını görüyoruz. Ama nasıl korkunç bir melankoli içinde olduğunu ve onun pençesi altındayken neler düşündüğünü aşağıdaki dizeleri okuyunca bir nebze de olsa anlayabiliyoruz: Dizelerim yerildi ve uğraşım için Yararsız bir budalalık, küstahça bir hata dendi...
Yalnızlık hissi bir mekân ve zaman temsilinden ayrılamaz, dahası: Bunlar yalnızlığın içinde birbirine karışır.
Reklam
Tasarruf sahipleri paralarının en çok kâr getirmesi için çalışırlar. Sanayi ve ticaretin ihtiyacının çoğalması ve kazançlarının değerinin artması için paralarını piyasadan çekerler. Sıkıntılarının şiddetlenmesi üzerine ticaret ve sanayiyle uğraşanlar işlerinin kâr getirmediğini görürler ve kendilerine bir kâr sağlamayan, bir şey kazandırmayan iş sahalarına para yatırmazlar. Milyonlarca kişinin çalıştığı bu iş sahalarına yatırılan malın miktarı azalınca fabrikaların üretim kapasiteleri düşer, bürolarda çalışan işçiler açıkta kalır. İş bu dereceye vardığında, mala olan talebin azaldığım veya durduğunu gören faizciler yavaş yavaş paranın değerini düşürürler. Sanayi ve ticarette çalışanlar bu sefer faizcilere yönelirler. Hayat yeniden rahat bir şekilde cereyan etmeye başlar. Böylece, dünya ekonomisinin zaman zaman rahatladığı, zaman zaman krizler içine düştüğü bir dümen döner durur. Sonuçta insanlık, onların dümenleri içinde, hayvanlar gibi döner dururlar.
Oysa gözlerin ne diyorsa doğru, diyecektin. Gamzelerin diyecektin, dünyanın bütün güneşli pencereleri. Bu hülyalı zaman diyecektin, kirpiğin kirpiğe değmesi kadar. Parmaklarının rayihası, sesinin gökbahçesi, kulak memelerindeki kandil, kâküllerindeki uykulu arzu, göğüslerinin nazlı gölleri, bacaklarından akan ırmak, ağzının serçe kuşları, teninin atlas uykuları... ben seni sevmek istiyorum, diyecektin, diyemedin. Güzellik tanrının değil, insanın insana bağışıdır, diyemedin. Yalnızlık taşa çevirir yüreği, diyemedin. İnsan sevmezse dünya bir yaşama cezasından başka nedir ki, diyemedin. Her vazgeçişte gövdemiz biraz daha uzaklaşır bizden, diyemedin. İnsan bütün acılardan sadece bir sevgi sözüyle döner dünyaya, diyemedin. ...
Sayfa 10
ÖĞRENME BİR "KAPASİTE" MESELESi Mİ?
Öğrenme çok parametreli, karmaşık bir olgu. Mesela çok sözü edilmez ama öğrenmek unutmakla başlar. "İnsan, nisyan ile maluldür." sözü de ne çok şey anlatır... Öğrenme dediğimiz yetenek, etkin ve etkili bir unutma sürecine muhtaçtır. Gerekli gereksiz her şeyi hatırlamak üzere depolayan bir zihin, kısa bir zaman içinde yaşamı için gerekli bilgilere ulaşamaz hale gelir. Bu nedenle unutmak, biyolojik belleğin olmazsa olmaz parçalarından en önemlisi.
Başkaları kalmadı. Onu göklere çıkaran, yerlere gömen aşkın deliliğinden de kurtuldu. Zaman sadece kendisi. Başka hayatlar kalmadığı için başka hayatlardan ara ara kalbine yürüyen o tuhaf endişe de, üzüntü de yok. Anlamanın azabından kurtuldu. Sadece inanıyor. Öyle bir hiza buldu ki kendine, o güzelim, biricik hikayesi, önce tuhaf bir can sıkıntısına, sonra da yalnızlık korkusuyla herkesten yapılmış bir yalana döndü.
Sayfa 8
Reklam
Bay Yabancı'nın beyzbol şapkasını ya da Bayan Yabancı'nın saçındaki mavi boyayı görüyorsunuz ve bir anda zihninizde olumlu veya olumsuz bir sürü çağrışım meydana geliyor. İçinizden bir ses bu insanı daha yakından tanımak istediğinizi, ya da istemediğinizi söylüyor. Ama daha Yabancı karakterimizin ağzını açmasına fırsat bırakmadan hemen kendinizden bir adım uzaklaşın. Ya da özünüze doğru bir adım atın. Kafanızın içinde şekillenen yargıların bir yerlerden geldiğini fark edin -çünkü o yargılar hep bir yerlerden gelir- ve size doğru yaklaşan kişiye bir daha bakın. Tarafsız olun ve ilk izleniminizi dayandırabileceğiniz bir şey var mı söyleyin. Bay Yabancı'nın suratı asık mı? Bayan Yabancı size doğru gelirken önünde duran birini mi itti? Hayır mı? O zaman antipatinizin başka bir yerden geliyor olması lazım. Belki bir saniye durup düşünürseniz, bu olumsuz hissin beyzbol şapkasından ya da mavi saç boyasından kaynaklandığını fark edeceksiniz. Belki de etmeyeceksiniz. Her halükarda, öncelikle, hiç tanımadığınız birini şimdiden sevmeye ya da ondan nefret etmeye meyilli olduğunuzun ayırdına varmış olacaksınız. Ve ikinci olarak da, izlenimlerinizi düzeltmeniz gerektiğini kendi kendinize itiraf etmiş olacaksınız. Kim bilir, belki de ilk düşüncenizde haklıydınız. Ama yargıya varırken ikinci bir deneme yaparsanız, bu sefer fikirleriniz hem tarafsız gerçeklere dayalı, hem de Bay veya Bayan Yabancı'nın konuş­ masına fırsat tanıdıktan sonra şekillenmiş olacak.
Deha sahibi bir ressam 17. yüzyıl resminde dişe dokunur her şeyin tohumlarını içinde taşıyan bir devrim gerçekleştiriyordu. Gerçekten de İtalyan okulunun üç yüzyıl süren entellektüellik yüzünden yıpranmış olduğunu kavrayan Caravaggio İtalyan ve tüm Avrupa sanatını, naturalist anlayışı kabulle zorladı ve Venüslerle Madonnalardan başka hiçbir şeyin resmedilmediği bir ülkede, azizlerin ve kahramanların modelleri olarak sıradan Romalı erkek ve kadın tiplerini seçti. Caravaggio, kompozisyonlarının etkileyici sadeliği, yandan alınan aydınlığın sağladığı sert ışık ve gölge karşıtlıkları aracılığıyla, İtalyan resmine hacimlerin çok güçlü bir belirginliğini yeniden kazandırdı ve bu sanat okulunu Giotto‘dan beri her zaman heykeltraşlık formlarını benimsemiş olan plastik geleneklerine geri döndürdü. İtalyan resminde gerçekten değerli olan her şey az da olsa Caravaggio ‘ya bir şeyler borçluydu. Roma’daki kozmopolit okul, onun ışık - gölgeye sağladığı etkilerden ve halkçı lirizminden yararlandı.
..her şeyi elinin altında tutan Amerikalıların nasıl bir boşluk içinde olduğunu müşahede ettim. Diğer taraftan da basit yaşayan, modernitenin nazarında hiç değeri olmayan birtakım insanların hayatın metafiziğini nasıl çözdüğünü müşahede ettim. Batı'nın akıllıları, bunu görüyor, Batı'da çok akıllı insan var; fakat rasyonalizmle bu durumu açıklayamıyor, o zaman da korkuyorlar. Sıkıntı burada başlıyor, korktukları için de metafiziğe düşman oluyorlar.
Uykulu dudaklarındaki gülümsemesi kaybolmaz, her zaman ağzının kenarında dururdu, kafesinin içinde bir kuş gibi dudaklarında salınırdı.
Reklam
Her gün bu kadar güzel mi bu deniz? Böyle mi görünür gökyüzü her zaman? Her zaman güzel mi bu kadar, Bu eşya, bu pencere? Değil, Vallahi değil, Bir iş var bu işin içinde.
Isla •°~
Oro onun yüzünün düştüğünü görmüş olmalıydı çünkü ona bakıp, "Her zaman zor olmayacak," dedi. "Bir gün birşey olacak. Bazı hükümdarların güç kontrolü bir kilidin içinde dönen bir anahtar gibidir." Nefesi kesildi. Isla' nın bir anahtarı yoktu. Bu da bir başka reddedişti. İlk önce yer altı mezarı. Şimdi de bu.
Sayfa 86 - ParolaKitabı okuyor
“Her insanın içinde sınırları sevmeyen, sınırsız olmak için yanıp tutuşan bir taraf vardır. İnsan doğası her zaman şu anda olduğundan daha fazlası olmayı arzular. Ne kadar başarılı olursak olalım, yine de daha fazlası olmayı isteriz.”
İçinde ‘nasıl anlatılır’ını bilmediğin bir boşluk. Ruhunda sana ait ama sana benzemeyen bir alan. En çok onu arıyorsun. En çok ondan kaçıyorsun. Bir tanımı yok. Kitaplarda yok, şarkılarda, şiirlerde yok; gündelik yaşamın içinde en ufak emaresi yok. Onu bulamadığından bileğin kağıtlara düşüyor. Onu bulamadığından aydınlıklardan siliniyor
Haklıı
O olmadığı zamanlar kalabalık içinde bile onsuz ol­maktan gelen derin yalnızlığı duymuyorsan, onun karşı­sında bütün duyguların felce uğramıyorsa, elini tuttuğun zaman için titremiyorsa, yüzüne baktığın zaman başın dönmüyorsa; onu sevmiyorsun demektir.
Everest Yayınları Yayın No 601 Şiir 64 (Epub)
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.