Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Allah kimseye çekemeyeceğinden fazla yük yüklemez. Aynı şekilde kimseye de ihtiyacından fazlasını vermez. Yeryüzü, bu heybetli dağlar, yedi kat gök ve gözünle gördüğün ya da göremediğin her zerre bir ihtiyaç yüzünden zuhura gelmiştir. Beni yanlış anlama sakın. Yaşamı son anına kadar değerlendirmek gerek. Ama zihnin seni aldatmasına izin vermeden hayatı deneyimle. Zihin iyi rol yapar demiştim. Seni hep daha fazlasıyla kandırmasına, gelecek kaygısı ve yokluk ile korkutmasına izin verme.
Hayatta bir şeylerin kolaylaştığı, vücudun gevşediği ve zihnin eviniz için kusursuz kapı tokmağını düşünmeye başladığı zamanlar olmalıydı. Yoksa bu kadar çalışmanın anlamı neydi?
Reklam
Anlama -anlayış- meditasyonun bir yan ürünüdür. Yanlış anlayış ise zihnin gölgesidir. İnsan yaşamı için iki yol vardır. Birincisi bir zihin gibi yaşamak, ikincisi meditasyon gibi yaşamak.
Pes eden küçük kız yeniden sahneye çıkıyor. Büyük Hannah tokmağı ona uzatıyor: "On iki kez vurmak sana düşer, değil mi?" Çocuk karnına ağrılar girdiğini hissediyor. Büyük Hannah ona cesaret veriyor: "Bu dünyaya gelme nedenin, yalnızca bedenin yaşamı değil. Aynı zamanda..." "Zihnin yaşamı!" diye tamamlıyor, büyük Hannah'nın yazmakta olduğu kitabı anımsayan küçük kız. "Düşünmek, istemek, yargılamak ... Ve sahneye çıkmak için geldik bu dünyaya!"
Sayfa 17 - Üçüncü Basım: Ağustos 2018 - Metis Yayınları
Bedensel ve ruhsal olanın ötesinde, insan hayatı zihinsel olarak da dokunmaya ve dokunulmaya ihtiyaç duyar. Düşüncelerin, düş imgelerinin, sezilerin, fikir ve fantezilerin dokunuşları bedene ve ruha etkide bulunur, keza bedenselliği tanımayan dijital uzamlardaki dokunuşlar da. Tıpkı ruhsal olan gibi zihinsel olan da, sonluluğa tâbi olmayan enerjilerin yoğunlaşması olarak anlaşılabilir, böylece zihnin ölümün ilişmediği bir yaşamı olabilir. Aksi takdirde, çoktan ölüp gitmiş olan Sokrates, Platon, Aristoteles, Epikür, Seneca ve sayısız başkalarının düşüncelerinin sonsuz uzunluktaki zamanlardan sonra hâlâ insanlara dokunabilmesini nasıl açıklardık? İşte, mekâna ve zamana uzanışının öngörülmez akışı içinde idrak ederiz zihnin menzilini.
"Endişeler bir tane değil ki Ma. İnsan baştan aşağı endişe yumağı, öyle çok konu var ki..." "Hayır, yanılıyorsun. Hepi topu sadece iki endise var." "İki mi?" diye hayretle soruyorum. "Tabii ki. Bak, insanın her endişesi şu iki seçenekten biri: Ya istediğim olmazsa? Ya istemediğim olursa? Her endişene bak, bu
Sayfa 341Kitabı okudu
Reklam
Hele de geceleri...
Zihni kelimelerle öylesine dolup taşıyordu ki gözlerini kapatmaya gücü yetmiyordu.
Aristoteles ilk hareket ettiriciyi, yani tanrıyı sadece kendi kendini düşünen bir zihin olarak değil, aynı zamanda ebedi bir canlı olarak tanımlıyor: O elbette yaşama da sahip, çünkü zihnin edimselliği yaşam, bu edimsellik ise tanrı demek. Tanrının kendiliğinden en iyi ve ebedi olan yaşamı edimsellik demek. Öyleyse tanrının en iyi ve ebedi canlı olduğunu söylüyoruz, öyle ki yaşam ve sürekli ebedi zaman tanrıya ait, tanrı zaten bu.
Tecrübe ve Beyin
Eğer tecrübenizde olup bitenler beyninizde olup bitenlerin içinde olmadığı bir şekilde zihninizin içindeyse, bu durumda tecrübelerinizin ve başka zihinsel hallerinizin beyninizdeki fiziksel haller olamayacağı açıkça ortadadır. Sinir sistemiyle çalışan bedeninizden daha fazla bir şeye sahip olmalısınızdır.
Sayfa 35
Hata, hakikat için ödediğimiz bedeldir.
Reklam
Dü­şüncelerin, düş imgelerinin, sezilerin, fikir ve fantezilerin dokunuşları bedene ve ruha etkide bulunur, keza bedensel­liği tanımayan dijital uzamlardaki dokunuşlar da. Tıpkı ruh­sal olan gibi zihinsel olan da, sonluluğa tabi olmayan ener­jilerin yoğunlaşması olarak anlaşılabilir, böylece zihnin ölü­mün ilişmediği bir yaşamı olabilir. Aksi takdirde, çoktan ölüp gitmiş olan Sokrates, Platon, Aristoteles, Epikür, Sene­ca ve sayısız başkalarının düşüncelerinin sonsuz uzunlukta­ki zamanlardan sonra hala insanlara dokunabilmesini nasıl açıklardık?
Anlama -anlayış- meditasyonun bir yan ürünüdür. Yanlış anlayış ise zihnin gölgesidir. İnsan yaşamı için iki yol vardır. Birincisi bir zihin gibi yaşamak, ikincisi meditasyon gibi yaşamak.
. Yurttaşlar olarak yanlışları önlemeliyiz çünkü hepimizin içinde yaşadığı, yanlış yapanın, mağdur olanın ve seyircinin olduğu dünya tehlikede. . . .
Yıkıcı eylemler ancak eser yaratmayı sürdürerek aşılabilir
Yaşamın kutsal olduğu inancına varmamız rastlantı değildir. Uygarlığımız, yaratıcı biçimde kullanılan insan enerjilerinin bir toplamıdır. Edebiyat, müzik, mimarlık, tıp ve felsefenin tümünü, enerjilerini yaratıcı biçimde yönlendiren bireylere borçluyuz. Bu tür yaratıcı faaliyetler yaşamı korunmaya değer kılar. Ancak yarattığımız güzelliğe dayanarak, insanlık harikalarından, insanın zenginliğinden ve insan dehasından söz edebiliriz. Kendimize düzdüğümüz methiye, yarattığımız bu “güzelliğe” dayanır. Güzellik görece bile olsa, yaratma eylemi, zihnin ve duyuların geniş boyutlara ulaşması, insanın erişebileceği en yüksek düzeydir. Tarih boyunca yaratıcılığımızın böyle nice örnekleri olduğu içindir ki, yaşamı korumaya değer buluyoruz. İdam cezası, savaş ya da başka türlerin soykırımı gibi yıkıcı eylemler muhalefet aracılığıyla ortadan kaldırılamaz. Bunlar ancak, daha da çok eser yaratmayı sürdürerek, bugüne kadar yaratılmış şeyleri tatma ve değerlendirme fırsatını daha çok insana vererek, ve nihayet, yaratma eylemine katılma cesaretini herkese aşılayarak yok edilebilir. Yaratıcılık, yaşamın doğrulanmasıdır. Çoğunluk tarafından paylaşılan böyle bir doğrulama, insanın insanı öldürmesi gibi düşüncelerin bir yana bırakılması için yeterlidir. O zaman olumsuzluğumuz zaman zaman ortaya çıkmayı sürdürse bile, bu toplu eylemle olmayacak, biyolojideki bir mutasyon gibi kaza sonucu olacaktır.
925 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.