Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Fransız Komünist Partisi 1960'lı yıllarda gücüne ilişkin öyle bir izlenim vermiş olacak ki partinin 1968 olaylarındaki çekinik tutumu nedeniyle ünlü filozof Sartre, "komünistler devrimden korkuyor" bile demişti. İtalyan Komünist Partisi de 1976 yılında yüzde 34,4 oy almıştı ve 2 milyonu aşkın üyesiyle Batı ülkelerindeki en büyük komünist parti olmuştu. Bu partiler ve başkaları 1980'lerle birlikte yükselen sağcı ve liberal dalgaya karşı direnemediler. Dünyada sosyalist sistemin çöküşüyle birlikte çok daha fazla gerilediler, parçalandılar."
Yordam Kitap - Marksizm, Sosyalizm ve Devrimcilik: Trafiğin Olası Akış Yolları
Yeryüzünün yakılıp yıkılması, dümdüz edilmesi demek umudun boğulması, dünyanın ihya edilebileceği veya iyileştirilebileceği ihtimalinin iptal edilmesi demektir. Yenilenme inancının böyle söndürülmesi, gençlerin esir alınıp güçsüzleştirilmesi yoluyla sürdürülür. Gençlere yönelik, çocukluğun gittikçe daha erken evrelerinde başlayan saldırı, 1960'ların isyanlarına ve O yılların bütün siyasi karşıkültürüne verilen yeni-muhafazakâr ters tepkinin devamıdır. 1990'ların ortalarından beri, internet kompleksi salt gençliğin isyankâr enerjisini nötralize etmenin değil, kendini deneyimleyip tanımasını önlemenin de baskın aracı oldu.
Reklam
1960'lı yıllarda Bülent Ecevit'in bile "Bana sosyalist derseniz bundan ancak memnun olurum" dediği söylenir.
Yordam Kitap - Marksizm, Sosyalizm ve Devrimcilik: Trafiğin Olası Akış Yolları
Tek parti dönemi İslâm kültürüne öyle sert bir tutumla yasaklar koymuş ve Müslümanların geçerli etkinlik alanlarına sokulmalarına öyle sıkı sınırlamalar getirmiştir ki İslâmî özlemler ancak Demokrat Parti'nin bünyesine sığınarak siyasî varlık kazanabilmiştir. Dolayısıyla 27 Mayıs 1960'ta DP'ye inen askerî darbeyle hem gerçekte demokratik karakterdeki İslâmî özlem ve taleplerin geriletilmesi hem de gündemin sol söyleme kaydırılarak İslâmî özlem ve taleplerin bundan böyle su yüzüne çıkmasının önlenmesinin temini yönüne gidilmiştir. Fakat birçok farklı düşüncenin tartışılmasına yol açan ortam farklı bir tepkiyi de davet etmiş ve bu kez Müslümanlık Türkiye'de sağcı söylemden bağımsızlaşan bir tez olmaya başlamıştır.
Sayfa 246Kitabı okudu
Tüketim toplumu nedir?
Bizler kapitalist sistemde sürdürüyoruz yaşamımızı. Kolektif yaşamımızı belirleyen sosyal oluşum günümüzde tüketim toplumudur. Evet, derslerde bundan bahsedildi. Bizi satın almaya yönlendiren reklamlar, moda, bütün bu şeyler işte... Kentte veya komşumuz Fransa'nın o kocaman alışveriş merkezlerinden birinde yürürken, bu tonlarca malı kimin alacağını merak ediyorum... Tüketim toplumu çok değişik bir toplum türüdür. Kapitalistler tarafından İkinci Dünya Savaşı sonrasında, 1950-1960 yılları arasında, takımadanın refah adacıklarında yaratılmıştır. Savaş sonrasında yeni baştan bir barış ekonomisi kurmak gerekiyordu. Kapitalizmi yaşatmak, sermaye birikimini garanti altına almak ve sürekli bir kar artışı elde etmek için, giderek artan miktarda, çeşitlendirilmiş, rekabet gücü yüksek ve hızla yenilenen bir üretime ihtiyaç vardı. Sonuç olarak, tüketici toplumu, sakinlerine "bolluk" sağladı. Tüketici toplumunun tanrıçası meta yani ticari maldır. Tüketiciler ona ruhlarını satarlar
Yordam Kitap
Eski Simbirsk yeni Ulyanovsk işte Gonçarov buralıydı.
"Oblomov'un adı 1960'ların ve 70'lerin Türkiye'sinde dilimizden düşmezdi. Herkesi Oblomovlukla itham eden Oblomovlar ülkesiydik."
Sayfa 65 - KronikKitabı okudu
Reklam
Bir karar vermek gerektiğinde, karar verememek yanlış karar vermekten çok daha büyük bir sorun olabilir. 1960'lı yılların sloga­nını hatırlayın: "Karar vermemek karar vermektir."
Sayfa 104 - Say Yayınları
1960 İhtilali'nden önce, bizim hükümet Ereğli'de çelik fabrikası kurmak istiyor ve fiyat almak için ABD'ye müracaat ediyor. Kardeşimin çalıştığı fabrikaya da yazı gelmiş. Talat yazıyı görünce hemen ilgilenmiş tabii. Üç ay Toledo'daki bütün kütüphaneleri araştırmış. O zaman, hayret edilecek bir şey, Toledo gibi küçücük bir yerde Karabük fabrikasının bütün detaylarını anlatan yazılar buldum, diyordu. Karabük fabrikasında o sırada hala çalışmayan yerler varmış. Onları işletecekleri yerde yeni fabrika kurmaya kalkıyorlar, diyordu. Sonra bir bakıyor verilen şartnamede de tuhaflıklar var. Mesela bazı parçalar Türkiye'de yapılabilir. Örneğin fabrikanın çimentodan yapılacak yerleri, çelik yapılacak diye gösterilmiş projede. Çeliklerin delinmesi işlemi Türkiye'de yapılabilecekken, Amerika'da yapılacak diye yazılmış. Yani öyle bir proje yapmışlar ki, fabrikanın kurulması için verilen yardımın yüzde 90'ı yine ABD'de kalıyor.
1960 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan deneysel bir araştırmada, bir hastanede yeni doğan bebeklere, yetişkin bir insanın kalp sesleri dinletildiğinde bu bebeklerin çoğunun ağlamalarını kestikleri ve bir bölümünün uykuya daldıkları gözlemlenmişti.Bunu izleyen bir diğer gözlemde, annelerin bebeklerini genellikle göğüslerinin sol yanında, kalbin bulunduğu bölge üzerinde tuttukları farkedilmişti.Gerçi bu, sağ elin egemen olmasının doğal bir sonucu da olabilirdi ama, solak annelerin de bebeklerini sol yanlarında tuttukları ayrıca gözlemlenmişti. Bu gözlemlerden hareket ederek geliştirilen bir varsayıma göre bebek, döl yatağındayken titreşimlerini algıladığı annenin kalp atışlarını doğduktan sonra da bir süre algılama ihtiyacındadır.Bu, hiçbir çaba göstermeden varolabildiği, rahat ve sıcak dölyatağının sağladığı güven ortamından birden yoksun bırakılmış olmanın yarattığı tedirginliği kısmen olsun azaltır.
Tarih: 17 Temmuz 1960. Cumhuriyet gazetesinin o dönemde ünlü yazarı Cevat Fehmi Başkut, Alparslan Türkeş'le röportaj yapar. Türkeş bu röportajda aynen şöyle der: "Türk camilerinde Türkçe ezan okunur, Arapça değil." Bu ifadelerin sahibi olan Türkeş, 1995 yılında "Ezan Türkçe okunmalı," dediği için partisinin milletvekili adayı olan dönemin ünlü DGM savcısı Nusret Demiral'ı adaylık­ tan hemen ihraç etmişti...
Sayfa 97 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Reklam
Yıl 1960. Necip Fazıl'ın "Yoğurttan bir duvara mukavvadan bir bıçak sokmak" olarak nitelediği ihtilâl...
Kimdir "Yahudi"? İsrail devletinde bununla ilgili kanun (Yönergeler 10 Ocak 1960) şudur: Yahudi "a) Yahudi anneden doğmuş olan ve başka bir dine mensup olmayan veya b) Halakha'ya uygun olarak Yahudi dinine girmiş olan kimse, "din" ve "etnik" bölümlerine Yahudi olarak kaydedilecektir." Böyle bir tarif, Profesör Klein'in de dürüstçe belirttiği gibi birçok zorluğu beraberinde getirir: Her şeyden önce "Yahudilik, başkalarını Yahudileştirmeyi teşvik eden bir din değildir. 170" O yüzden de en azından günümüzde Ya- hudi dinine girenler çok ender görülür.
Sayfa 130
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.