Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kaç yaşındasın? Dur hele... Tevellüt 88... Ne eder? Kırk sekiz kırk dokuz... Üç muharebeyi, iki ihtilali hesapla... Beş yüz yaşında sayılırsın... Ben de öyle... Ama gene de ihtiyar değiliz...
Sayfa 447Kitabı okudu
İki kişi düşünün, biri 88 diğeri 78 ya­şında ölüyor. Hangisi daha çok yaşadı? Sadece yaşanan yılla­ra bakarsanız, 88 yaşında ölen daha çok yaşadı dersiniz. Ama diyelim ki, 88 yaşında ölen kişi bir kültür robotu olarak yaşamış olsun. Bu kişiye, neden ekmeğe basmadığını sorsaydık, ekmeğe basmanın günah olduğunu söyler ve açıklaması orada biterdi. Buna karşın 78 yıl yaşayan kişi, kitap okumuş, sorgulamış, gözlemlemiş ve sürekli öğrenip geliştiği için yeni farkındalıklar içinde hayatına anlam vermiş olsun. Bu kişiye, neden ekmeğe basmadığını sormuş olsaydık, ekmek neden 'mübarek' anlatır, doğanın üreticiliğine, insan emeğine, işbir­liğine, halden anlamaya saygılı olmaktan bahsederdi. Bu de­ğerleri kendi iç tanıklığı içinde sadece vicdanına hesap vere­rek yaşatmanın hayatına kattığı zenginlikten söz ederdi.
Reklam
Şimdi-Burada Yaşadığının Farkında Olmak Olgun insan kendisinin, karşısındakinin ve içinde bulunduğu sosyal sistemin farkında olduğu kadar şimdi-burada yaşadığının, her anın bir şeyler öğrenebileceği yeni bir deneyim olduğunun farkındadır. İki kişi düşünün, biri 88 diğeri 78 yaşında ölüyor. Hangisi daha çok yaşadı? Sadece yaşanan yılla ra bakarsanız, 88 yaşında ölen daha çok yaşadı dersiniz. Ama diyelim ki, 88 yaşında ölen kişi bir kültür robotu olarak yaşamış olsun. Bu kişiye, neden ekmeğe basmadığını sorsaydık, ekmeğe basmanın günah olduğunu söyler ve açıklaması orada biterdi. Buna karşın 78 yıl yaşayan kişi, kitap okumuş, sorgulamış, gözlemlemiş ve sürekli öğrenip geliştiği için yeni farkındalıklar içinde hayatına anlam vermiş olsun. Bu kişiye, neden ekmeğe basmadığını sormuş olsaydık, ekmek neden 'mübarek' anlatır, doğanın üreticiliğine, insan emeğine, işbirliğine, halden anlamaya saygılı olmaktan bahsederdi. Bu değerleri kendi iç tanıklığı içinde sadece vicdanına hesap vererek yaşatmanın hayatına kattığı zenginlikten söz ederdi. Bu iki kişiden hangisi daha çok yaşadı sorusuna sadece yaşanan yıllara değil, yıllar içinde yaşanan deneyimlerin derinliğine ve kazanılan farkındalıkların sayısına ve türüne bakarak cevap verirseniz, 78 yaşında ölen daha çok yaşadı dersiniz.
İbn Sina ve Vacibü'l-Vücud
Umarız bundan sonra okurlar, Yeni Platonculuğun İslam felsefesinin gelişiminde ne kadar önemli bir rol oynadığını gö­ recektir. Karmaşıklığına ve modern zihin için tuhaf unsurlar ta­ şımasına rağmen bu göz ardı edeceğimiz bir konu değildir. Bu yüzden Yeni Platonculuğun en azından bazı temel akidelerine aşina olmanız için sizi zorluyorum. Farabi,
Esirler üzerinde kan dondurucu hipotermi deneyleri:
Dr. Rascher pek öyle her şeye kolay kolay kanmazdı, ama S.S. liderinden gelen fikre de boş verecek kadar enayi değildi. Hemen "deneylerinin" en korkunçlarına başladı ve yaptığı bu deneyleri, ileride yararlanılmak üzere, en küçük ayrıntılarına kadar kaydetti. Ravensbru­eck'daki kadın toplama kamplarından, emrine verilmek üzere,
İki kişi düşünün, biri 88 diğeri 78 yaşında ölüyor. Hangisi daha çok yaşadı? Sadece yaşanan yıllara bakarsanız, 88 yaşında ölen daha çok yaşadı dersiniz. Ama diyelim ki, 88 yaşında ölen kişi bir kültür robotu olarak yaşamış olsun. Bu kişiye, neden ekmeğe basmadığını sorsay- dık, ekmeğe basmanın günah olduğunu söyler ve açıklaması orada biterdi. Buna karşın 78 yıl yaşayan kişi, kitap okumuş, sorgulamış, gözlemlemiş ve sürekli öğrenip geliştiği için yeni farkındalıklar içinde hayatına anlam vermiş olsun. Bu kişiye, neden ekmeğe basmadığını sormuş olsaydık, ekmek neden 'mübarek' anlatır, doğanın üreticiliğine, insan emeğine, işbirliğine, halden anlamaya saygılı olmaktan bahsederdi. Bu değerleri kendi iç tanıklığı içinde sadece vicdanına hesap vererek yaşatmanın hayatına kattığı zenginlikten söz ederdi. Bu iki kişiden hangisi daha çok yaşadı sorusuna sadece yaşanan yıllara değil, yıllar içinde yaşanan deneyimlerin derinliğine ve kazanılan farkındalıkların sayısına ve türüne bakarak cevap verirseniz, 78 yaşında ölen daha çok yaşadı dersiniz.
Reklam
İki kişi düşünün; biri 88 diğeri 78 yaşında ölüyor. Hangisi daha çok yaşadı? Sadece yaşanan yıllara bakarsanız, 88 yaşında ölen daha çok yaşadı dersiniz. Ama diyelim ki 88 yaşında ölen kişi bir kültür robotu olarak yaşamış olsun. Bu kişiye, neden ekmeğe basmadığını sorsaydık, ekmeğe basmanın günah olduğunu söyler ve açıklaması orada biterdi. Buna karşın 78 yıl yaşayan kişi, kitap okumuş, sorgulamış, gözlemlemiş ve sürekli öğrenip geliştiği için yeni farkındalıklar içinde hayatına anlam vermiş olsun. Bu kişiye neden ekmeğe basmadığını sormuş olsaydık, ekmek neden “mübarek” anlatır, doğanın üreticiliğine, insan emeğine, iş birliğine, halden anlamaya saygılı olmaktan bahsederdi. Bu değerleri kendi iç tanıklığı içinde sadece vicdanına hesap vererek yaşatmanın hayatına kattığı zenginlikten söz ederdi.
Ukiyo -e tarzında ahşaba baskı yapan ve 18. yüzyılın ortalarından 9.yüzyilin ortalarına dek 88 yıl yaşayan Japon sanatçı Hokusai bu dipnotu One Hundred Views of Mount Fuji'nin ilk baskısına eklemiştir: " 70 yaşına kadar ürettiğim hiçbir şey kayda değer değil. 73'üncü yaşım gerçek doğanın, hayvanların ve otların, ağaçların ve kuşların, balıkların ve böceklerin yapısını bir şekilde anlamaya başladığım yaştır. Dolayısıyla 80 yaşında halen devam ediyor olacağım, 90 yaşında umarım bir şeylerin gizemini ererim ,100 yaşında kesinlikle harika bir aşamaya ulaşmış olmalıyım ve 110 olduğumda, noktasıyla satırı ile yaptım her şey yaşamla dolu olacak.
"Herkes bilir ki, hayat yaşamak zahmetine değmeyen bir şeydir, aslında 30 ya da 70 yaşında ölmenin önemli olmadığını bilmez değildim, çünkü her iki halde de gayet tabi olarak başka erkekler ve kadınlar yine yaşayacaklar ve bu binlerce yıl devam edecektir. Insan madem ölecektir, bunun nasıl ve ne zaman olacağının önemi yoktur."
Bütün Alıntılar
%90 Böyle devam ederse 2050’ye kadar yok olacak mercan resiflerinin oranı 48 1.2 °C Sanayi öncesi döneme
Reklam
"70 yaşına kadar ürettiğim hiçbir şey kayda değer değil 73'üncü yaşım gerçek doğanın, hayvanların ve otların ve kuşların, balıkların ve böceklerin yapısını bir şekilde anlamaya başladığım yaştır. Dolayısıyla 80 yaşında hala devam ediyor olacağım, 90 yaşında umarım bir şeylerin gizemine ererim, 100 yaşında kesinlikle harika bir aşamaya ulaşmış olmalıyım ve 110 olduğumda, noktasıyla satırıyla yaptığım her şey yaşamla dolu olacak." (9.yüzyılın ortalarına dek 88 yıl yaşayan Japon sanatçı Hokusai)
ginıdi-Burada Yaşadığının Farkında Olmak Olgun insan kendisinin, karşısındakinin ve içinde bulundu­ ğu sosyal sistemin farkında olduğu kadar şimdi-burada yaşa­ dığının, her anın bir şeyler öğrenebileceği yeni bir deneyim olduğunun farkındadır. İki kişi düşünün, biri 88 diğeri 78 ya­ şında ölüyor. Hangisi daha çok yaşadı? Sadece yaşanan yılla­ ra bakarsanız, 88 yaşında ölen daha çok yaşadı dersiniz. Ama diyelim ki, 88 yaşında ölen kişi bir kültür robotu olarak ya­ şamış olsun. Bu kişiye, neden ekmeğe basmadığını sorsay- dık, ekmeğe basmanın günah olduğunu söyler ve açıklaması orada biterdi. Buna karşın 78 yıl yaşayan kişi, kitap okumuş, sorgulamış, gözlemlemiş ve sürekli öğrenip geliştiği için yeni farkındalıklar içinde hayatına anlam vermiş olsun. Bu kişiye, neden ekmeğe basmadığını sormuş olsaydık, ekmek neden 'mübarek' anlatır, doğanın üreticiliğine, insan emeğine, işbir­ liğine, halden anlamaya saygılı olmaktan bahsederdi. Bu de­ ğerleri kendi iç tanıklığı içinde sadece vicdanına hesap vere­ rek yaşatmanın hayatına kattığı zenginlikten söz ederdi.
OğuzAtay 88 Yaşında!
"Belki de anlatmaya çalıştın birilerine. Kim bilir? Anlatamadın; belki o insanın yüzüne bakar bakmaz anlatmanın yararsızlığını gördün."
56 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.