“İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rasgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.”
Kürk Mantolu Madonna
S, 32
Bu dünyada insan en güzel, en büyük, en bahtiyar olacak mahluktu. O halde, niçin sokakta çıplak çocuklar, aç gezenler, işsiz delikanlılar, titreşen köylüler, yalnız namazlarını ve torunlarını seven ihtiyarlar vardı?
Şöyle ya da böyle olmak elbette kendi elimizde. Bedenimiz bahçemizdir, irademiz de bahçıvanı; ister ısırgan dikersin, ister kekik, ister hıyar yetistirir, kabak ekersin; bahçeni ya tek bir bitkiye ayırabilirsin ya da bir sürü çiçekle doldurabilirsin; yeter ki sen iste!
Bahçenin kısır kalması da elinde, verimli bakımlı olması da..
Görebildiğin kadar mavi sürebildiğin kadar toprak sarabildiğin kadar kadın bu dünya, güvenebildiğin kadar dost düşünebildiğin kadar güzel yaşayabildiğin kadar dünya."
İnsanların tasarımı olan gökyüzü alanları var; delik deşik, kanayan. Yumuşak, kömür rengi, simsiyah kalpler gibi atan bulutlar.
Ve sonra.
Ölüm var.
Hepsinin arasında ilerliyor.
“Düşünüyor ve okuyabiliyoruz. Köylü değiliz. Makinistiz. Köylüler bile savaşın hiçbir yararı olmadığını biliyor. Herkes nefret ediyor savaştan.”
“Ülkeyi yöneten bir sınıf var, akılsız bir sınıf. Hiçbirinin bir boktan anladığı yok. Bu savaş bu yüzden çıktı işte.”
“Para da kazanıyorlar savaştan.”
“Niçin bu kadar öldürmeyi, yok etmeyi, parçalamayı seviyor insanlar? İnsan yumuşak başlı, iyilik dolu bir yaratıktır, ağız dolusu gülen, yürek dolusu ağlayan, iliklerine kadar duygulanan, seven bir yaratıktır insanoğlu...”
Yaşar Kemal