Bazı kitaplar vardır, gece uyumanıza yardımcı olurlar. Yatağa girer, biraz okur ve göz kapaklarınızın ağır gelmeye başladığını hissedersiniz. Ama sakın bu kitapta denemeyin. Uykularınız kaçacaktır!
Alın size yaşadığınız hayatı dibine kadar sorgulatacak, bir değişimin başlangıcı olabilecek bir eser!
Kendimize bir şeyler itiraf ederek başlayalım
Sefiller kitabını neden okumalısınız?
- Bir Fransız klasiği olduğu için mi?
- Bir dönem romanı olduğu için mi?
- İçe işleyen çok acıklı bir kurgusu olduğu için mi?
-
Ebru Ince önderliğinde sitedeki bir grup insan bu kitabı okuduğu için mi?
- Bir tuğla bitirmenin verdiği keyif için mi?
Size 1630 sayfalık sefaletin içime
*Kadınların yüzlerine değil gözlerine bak. Ama gözlerinin rengine değil, anlamına.*
Budala* Dostoyevski den okudum dördüncü eser.
Bu eserle ilgili neler söyleyebilirim* çok düşündüm.
Kitabımızın kahramanı Budala* Lev Nikolayeviç Mışkin*
Nasıl bir Bulada Mıskin?
Anahtar kelimeler ile ifade etmek gerekirse deneyimsiz,
olağanüstü saflık ve
Anlaşılması çok zor olsa da, bazen aynı satırı defalarca okumak gerekse de anlaşılmaya başladıktan sonra okuyucunun elinden tutup, iç dünyasında muhteşem bir seyahate çıkarıyor ve en sonunda karanlık tünelin sonundaki aydınlığa getirip bırakıyor. Bu açıdan bakıldığında aslında Kierlegaard , umutsuzluğun değil umudun kitabını
"Kalbin, acı çekeni görmekten zevk alma eyleminin ötesinde, yapabileceği daha kötü, daha alçak bir eylem olmasa gerek."
Dikkat! Dikkat! Birazdan okuyacağınız inceleme hem somut hem de soyut olarak derin ve bayağı uzun olacaktır. Bunu bilerek okumaya başlamanız veya başlamadan burada bırakmanız sizin tercihiniz olacaktır. Müessesemiz
Kırmızıyı sevdiğini bilseydim
hayallerim kıpkırmızı olurdu
İstanbul hala güneşin ardında
ufuklarında birkaç kara leke
birkaç kan pıhtısı dudaklarında
İstanbul hala sevimli mi sevimli
ve hala bir tomucuk tadında
Türkiye Birincisi
Asla yeterince iyi olamadım. Aileme, anneme babama, onların bana harcadığı paraya layık
olamadım. Hayır, serseri değildim, geri zekalı da değildim, bir amacım da vardı ve bunu
gerçekleştirmek istiyordum. Çalışkan olmak... istiyordum. Çalışkan olmak için oturup çalışmak
lazım ben de biliyorum, söyledim ya geri zekalı değilim.
Bir öyküyle başlayıp bir öyküyle bitiyor her şey.
Öyküler birer pencere açıyor edebiyatın arka sokağına.
Öyküler karlı bir kış akşamı, sobanın ateşinin tavana vurduğu kıvranan ışıklar. Kırmızı. Turuncu. Sarı.
Öykü, bir yazarın kalemiyle şekillenen bir ebru tuvali. Onun salınımlarıyla renk renge karışıyor, savruluyor. Bir lâle, bir yaprak, bir
Kırmızıyı sevdiğini bilseydim
hayallerim kıpkırmızı olurdu
İstanbul hala güneşin ardında
ufuklarında birkaç kara leke
birkaç kan pıhtısı dudaklarında
İstanbul hala sevimli mi sevimli
ve hala bir tomucuk tadında
“Toprağı okşadım, avucumu kapadım, María’nın ve onca kızın, başka bir kadının bedeninden olma sevgili kızların gittiği yere açılan anahtarı elimde tutarak ayağa kalktım. Toprağı tutup yuttum, biraz daha, biraz daha, yeni gözlerim ortaya çıksın ve görebileyim diye.”
Buenos Aires varoşlarında yaşayan adsız bir kız, annesini gömerken başlar toprağı
“En eski çağlardan bir ırmak gibi kıvrılarak akıp günümüze gelmeyi başarmış bu şiirde; uzak zamanların, uzak iklimlerin, uzak insanların capcanlı izlerini buluruz.”
İşte ben de bu şiir kitabıyla o uzak insanların, o uzak iklimlerin rüyasına daldım.
♡
Öncelikle çevirmene teşekkür etmek istiyorum.Bu incecik kitap Bai Juyi'nin kendi şiirlerini
Okumaktan çok yaşadığım bir kitabı cümlelerle nasıl anlatabilirim. Ah Tolgonay, ah Toprak Ana, ah vatan için bile bile ölüme giden üç şehit..
Cengiz Aytmatov'u ilk Beyaz gemi adlı eseriyle tanıdım,sonra da işte o kitap "Toprak Ana"yi tanıdım.
Her şey gönlünden yaralı bir ananın Toprak Ana ile dertleşmesi ile başlıyordu. Yaşadıklarını, sevinçleri, üzüntüleri anlatıyordu. Bunları ana olmanın verdiği duyguyla anlatıyordu. Ya çok sevdiği gelini, toprakta başlayan aşk ama bu aşka zarar veren bir savaş aslında tüm insanlığa zarar veren bir savaş "İnsanlar savaşmadan yaşayamazlar mı?" Okurken bir kez daha savaşa lanet getirdim.
Mutluluk ve umut içinde ekilen o toprak o mutlu, beraber günler ve ardından yaşanılacak açlık, zorluk, acı, sıkıntı, yokluk, gözyaşları, haykırışlar, her geçen gün kaybolan o büyük umutlar...
Tolgonay Cengiz Aytmatov'un en güçlü, ve hayranlık bırakan kadın karakterlerinden biridir.
Köy halkına güçlü ve dik duruşu ile katkısı olmuştur.
"Bu dünyadan insanlar göçüp gider ama yaptıkları iyi şeyler kalır." demiş Aytmatov. Her acı insanı umutlandırır.
Bir köyde, acıların içinde, oğullarını ve kocasını kaybetmiş bir ananın, aşık olduğu adamı kaybetmiş bir gelinin hissettiklerini ve sadece birkaç dakika içerisinde sayısız duygu yaşamaya hazır mısınız?
O halde iyi okumalar.
Toprak AnaCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202261,4bin okunma
Sahilde bir sürü insan vardı sana mesaj attığımda. Bu insanların bir çoğunun maskeyle dolaştığını, gezdiğini ya da oturduğunu gördüm. Biz de öyleydik: Ben, Murat, oğlu Özgür’le yanımızda yürüyen Evren…
Az önce çıktığımız cafede Murat’la konuştuğumuz şey, eğer yaşayacaksak ve yaşlanacaksak- daha doğrusu daha da yaşlanma imkanımız olacaksa- ne
Merve'nin gözlerinde yankılanan hüzün,
Duyguların karanlığında kaybolan bir güneş.
Kalp, sessizce ağlıyor, sözlerde bir iz bırakmış,
Yağmur gibi damla damla düşer içsel çaresizlik.
Anılar sarar her yanını, soluksuz bir acı,
Sevgi kayboldu, geriye kalan sadece yara.
Gözyaşları tuzlu bir nehir gibi akar,
Merve, içindeki fırtınalara dayanmaya çalışır.
Umutsuzluk dans eder geceyle birlikte,
Yitik hayallerin ardında kaybolan bir özlem.
Adını anarken dudaklar, acının tınısına bürünür,
Merve, yaralarını sarmaya çalışır, adım adım.
Ancak bil ki, her hüzün bir son bulur,
Ve Merve, yarınlarında güneş yeniden doğar.
Duyguların karanlığında, umut yeşerir belki,
Gözlerin bir gün tekrar gülümser, sevgiyle dolu.